Bölüm 1 - Başlangıçta

170 13 11
                                    

Altın kutu kumların arasından çıktığında, kutuyu bulan Arap asıllı adam elindeki kutuyu incelemeye başladı. Kutu kumdan çıktığı halde çok temiz duruyordu. Çöl güneşinde göz alıcı bir şekilde parlıyordu. Adam arkasında çalışan arkeologlara omzunun üstünden baktı. Tarihi bir eseri kaçırma fikri içini kemirse de bu güzelliği orada bırakmak istemiyordu. Adam elindeki kutunun üstündeki Arapça yazılarda elini gezdirdi. Ve bir kez daha etrafına baktıktan sonra kutuyu yanındaki postacı modeli çantanın içine koydu. Etrafı kolaçan etmeye devam ederken yavaşça uzaklaştı. 


Hava karardığında adam derme çatma evine girmişti. Işıkları yakmaya çalıştı ama elektrikler yoktu. Bir kaç mum çıkarıp tahta eski masanın üstüne yerleştirdi. Ve sonunda heyecanla bulduğu kutuyu çıkardı. Kutu göz alıcıydı. Üzerinde yedi tane parlayan taş vardı. Hepsi başka bir renkte ve büyüklükteydi. Adam kutuyu açmaya çalıştı. Ama kutu açılmadı. Bir kez daha denedi ama sanki kapak bölümü öylesine koyulmuştu. Açılması için uğraşan adam anahtar deliği baktı. Lakin yoktu. Sanki sadece içi boş bir altın gibiydi. Adam biraz daha uğraştı ama hiç bir şey olmadı. Ayağa kalkıp arka odaya gitti ve elinde bir keski ile döndü. Ama artık oda da tek değildi. Masada oturan yüzü karanlıkta kalan bir adam ve ayakta kızıl saçlı bir kadın vardı. Arapça "Sizde kimsiniz?" diye sordu. Masadaki adam öne doğru eğildi ve yüzü aydınlığa çıktı. Bu Cem'di. Saçlarını geriye doğru jöleyle yatırmıştı. Yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Cem kutuyu gösterip "Bize satman için ne kadar istersin?" diye sordu. Arap adam düşünüp "Ne kadar eder bilmiyorum," dedi. Lamia karanlıkta yerdeki çantayı masaya koydu. Cem aynı pis sırıtışla çantayı açtı. Arap adam çantanın içindeki tomarla paraları görünce gözleri parladı. Cem para balyalarından birini eline alıp "Bu kadar yeter mi?" diye sordu. Adam başını evet anlamında sallayıp kutuyu tereddüt etmeden uzattı. Cem gözleriyle kutuyu Lamia'ya gösterip "Alda gidelim," diyerek ayağa kalktı. Adam paraları sayarken bir anda evindeki kötü kokuyu fark etti. Evi yanmış kibrit gibi kokmuştu. Bu kükürt kokusuydu. Ve Cem'in yürüdüğü yerlerde yanık izleri vardı.

Cem arabaya binen Lamia'ya bakıp "Gerçek kutuyu bulduk. Şimdi bunu açtırmak için birini bulacağız. Rabia ile görüşme zamanımız geldi," diyerek arabaya bindi. 

***

Evren sabah gözlerini açtığında ev kurabiye kokuyordu. Parmaklarını uzamaya yüz tutmuş saçlarında gezdirip geriye taradı. Yüzük parmağındaki alyans diğer yüzükleri arasında dikkat çekiciydi. Ve baş uçundaki saate baktı. Saat ona geliyordu. Güneş odayı doldurmaya başlamıştı bile. Yavaşça merdivenleri indi. Ogün ve Mira mutfakta Reyhan'a yardım ediyorlardı. Evren sessizce bahçeye çıktı. Nina kahvesini almış güzel manzaranın tadını çıkarıyordu. "Günaydın." 

Evren sırıtıp "Halen sesleri iyi duyuyorsun," dedi. Nina tebessümle "O ailevi bir yetenek. Sadece istediğimizi duyarız istemediğimizi duymayız," diyerek arkasını döndü. "Eee nasılsın?" 

Nina yanını gösterip "Otursana, sana anlatacaklarım var," dedi. Evren tahta sandalyeye oturunca "Ne oldu Nina? Allah için güzel bir haber olsun," dedi. Sakin geçen her gün bir fırtına kopacağından korkuyordu. Eski hayatları geride kalmış olsa da onları takip edip bulmacağı konusunda içinde hep bir korku vardı. Nina'da aynı şekildeydi ama birbirlerine bunu açıklayıp sakin hayatlarının büyüsünü bozmak istemiyorlardı. Normal olmakta zorlansalar da bir şekilde adapte olmuşlardı. Nina kıkırdayıp "Kaç ay geçti Evren? On ay mı? Halen korkuyorsun. Bitti artık. Özgürüz. Nerdeyse bir yıl olacak ve hiç bir sorun yok. Korkmayı bırakmamız lazım," diyerek ekledi. "Sadece Ogün ve Mira için konuşacaktım. Hafta sonu doğum günleri ve belki ailecek bir şey yaparız diye düşündüm." 

GÖLGELER SERİSİ - 5 - YEDİNCİ HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin