Bölüm 7 - Büyük Çocuk, Korkunç Anne

57 8 10
                                    

Cem derin bir nefes alıp iki kolunu iki yana açıp gecenin karanlığında tepedeki deniz feneri gibi parlak kanlı dolunaya baktı. “Başlıyoruz dostlarım.”

Arkasındasında Asmodeus, Lillth ve Mammon duruyordu. Hepsi kendisine yakışan ve havalı duran kıyafetler giymişlerdi. Cem ise siyah bir takım elbise içindeydi. Karanlık tarafın yüzüne verdiği sinsiliği dolunay ışığı aydınlatıyordu. 

*** 

Okşan bir kez daha kolunu sert bir şekilde kaşıdığı anda Nina kadına dönüp “Allah aşkına yeter uyuzlu gibi,” dedi. Okşan kaldıkları dökük otel odasına bakıp “Uyuz kaptıysam hiç şaşmam,” dedi. Nina gözlerini derip “Prenses kusura bakma beş yıldızlı otelde oda kalmamıştı,” diyerek alaycı tebessümü ile çalan kapıyı açtı. Evren ve Olgun içeri girdiklerinde kadın halen katur kutur kaşınıyordu. Evren gerilip Okşan’a baktıktan sonra “Bunun nesi var? Kaç gündür kaşınıyor,” dedi. Olgun kadının kolunu alıp yakından bakarken Nina “Dikkat et uyuz olabilir,” diyerek kıkırdadı. “Bu odada bir tane uyuz var o da sensin.”

Nina Evren’e yan gözle bakıp “Aynaya bak,” diye karşılık verdi. Evren alaycı ses tonu ile “Uyuz uyuşuk,” dedi. Nina derin bir nefes alıp “Ogün kaşınma,” diyerek dik bir bakış attı. Evren sert yatağa oturup “Bu ekibin kaşınanı Okşan değil miydi?” diye sordu. Olgun ikiliye sert bir bakış atıp “Siz tencere kapak neden gidip bize akşam yemek için bir şeyler almıyorsunuz?” diye sordu. Nina ceketini sandalyenin üzerinden alıp “Ben kullanıyorum,” diyerek arabanın anahtarını Evren’in cebinden çekti. “Rüyanda görürsün. Anahtarı geri ver.”

İkilinin tatlı atışması kapanan kapının arkasında yavaşça uzaklaştı. “Son zamanlarda kasınmaların arttı. Alerjin falan mı var?” 

Okşan kolundaki kırmızı yaraya dönmek üzere olan kısmı kaşımaktan kendini alamayıp “Bilmiyorum, ama bu neyse beni deli ediyor,” dedi. Olgun genç kadının elini tutup “Kaşıma artık,” diye emir verdi ve ekledi. “Doktora mı gitsek? Bana geçecek bir şey gibi gelmedi.”

Okşan kendini zor tutup “Doktor mu?” diye sordu. Korkulu gözlerle bakmıştı. “Ne o, doktordan korkuyorum deme.”

Okşan yutkunup “Korku denmez,” diyerek eczaneden aldığı kaşıntı kremini koluna sürdü. Biraz olsun rahatlamıştı. “Tamam ama böyle olmaz. Bir kaç gün önce daha az bölge kırmızıydı, şimdi, şuna bak. Her geçen gün kaşıyarak yarayı büyütüyorsun.”

Okşan koluna bakıp “Bilmiyorum Cem. Bu garip bir kaşıntı sanki derim değil kemiklerim kaşınıyor,” dedi. Olgun bir anda duraksayıp “Bekle bir dakika,” diyerek masaya oturdu ve bilgisayarı açtı. “Ne oldu?”

Olgun’un araması sonuç verdi ve ekranda Hasan belirdi. “Vay görüntülü konuşmayı kullandığımızı bilmiyordum.”

Olgun tebessüm edip “Görsel yardım lazım. Okşan’ın kolunda bir tür yara var,” dedi. Hasan gülümseyip “Nasıl? Burada çok çekmiyor,” dedi ve ekran dondu. Olgun kızın kolundaki yaranın fotoğrafını çekip telefondan Hasan’a yolladı. “Bana mesaj mı attın?”

Olgun derin bir nefes alıp “Hasan bu yara sana tanıdık geldi mi?” diye sordu. Hasan bir müddet sessiz kaldıktan sonra arkada Tuncay belirdi ve çaktırmadan telefona bakıp “Biri büyülenmiş,” diye cevap verdi. Hasan başını kaldırıp “Evet görünen o ki biri onu büyü ile bağlamış,” diyerek yüzü düştü. Okşan merakla “Ama kime?” diye sordu. Hasan ve Tuncay bir müddet birbirlerine baktıktan sonra konuşan Hasan oldu. “Şeytana.”

Okşan şaşkınlıkla Olgun’a bakıp “Nasıl olur?” diye sordu. Hasan kameraya yaklaşıp “Bu yeni olan bir şey değil. Çocukluğunda yapılmış olması gerek,” dedi ve ekledi. “Bu günün geleceğine inanan müritler vardı. Onlar bu şekilde güçlü ruhları olan çocukları bağlarlardı. Savaşta onun için savaşması yada…” 

GÖLGELER SERİSİ - 5 - YEDİNCİ HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin