Ertesi gün, öğle saatlerinde Xiao Dejun odasındaydı, uyanalı kısa zaman geçtiğinden hâlâ oldukça yorgun ve halsiz hissediyordu kendini, bedeninin her bir yanının tutulduğunu hissediyordu. Elindeki kağıtları bacaklarını örten yorganın üzerine bıraktı ve derince bir iç çekti, uyandığından beri kendisine büyü yapan büyücü hakkında bir fikir sahibi olabilmek, en azından tahmin edebilmek için gerekse Yueliang'ın, gerekse de diğer ülkelerinin yetenekli büyücülerini araştırıyordu, kendisine yardım etmesi için birçok kişiden yardım almış, potansiyele sahip Yueliang büyücülerinden birkaçıyla görüşmüştü bile ancak elinde düzgün bir bilgi yoktu hâlâ.
İçten içe kendisini kemirmiş olsa da bir sonuca ulaşamamıştı, bu sinirlerini fazlasıyla geriyordu.
"Şifacı ziyaretinize gelmiştir, sayın Solasta."
Dışarıdan duyduğu kalın erkek sesiyle başını kaldırdı ve düşüncelerinden bir anlığına da olsa sıyrıldı. Kağıtları düzenlerken bir sıkıntılı nefes daha verdi, sonrasında bıkkın sesiyle içeri gelmesini söylemişti. Kapı açıldı, tanıdık, uzun kızıl saçlı adam her zamanki gülümsemesi ve elindeki tepsisiyle içeri girmiş, yanına yaklaşmıştı. Üzerinde saray hekimlerinin giydiği beyaz üniformadan vardı, bu gelişigüzel alnına ve omuzlarına dökülen saçlarını daha da göz önüne çıkarıyordu.
"Hâlâ çalışıyorsunuz görüyorum ki. Bu kadar yüklenmeyin kendinize, şimdilik sadece rahat bir kafayla çayınızı yudumlarken dinlenmelisiniz, biliyorsunuz."
Bunu onun bugün muhtemelen üçüncü kez söyleyişiydi fakat Dejun söylediklerini pek de dinliyor gibi görünmüyordu, yüzüne hafif bıkkın bir ifade hakimdi ama bu onun kendisini uyarmasından değil, aksine doğru düzgün bir sonuç elde edemeyişindendi.
"Haklısınız. Ne de olsa yarın vazifeme geri döneceğim için şimdilik bunu gözardı edebilirim sanıyorum ki."
Şifacı başını sallamakla yetindi, Dejun istiflenmiş kağıt yığınlarını ve birkaç dosyayı komidinin üzerine bıraktı ve kendine uzatılan fincanı eline aldı. İlk yudumunu almadan önce çayın güzel kokusunu içine çekmiş ve gülümsemişti hafifçe.
"Sakıncası yok ise eğer ne ile uğraştığınızı öğrenebilir miyim acaba? Belki yardımım dokunur."
"Zihnimi ele geçirip anılarımı gözetleyen büyücüyü arıyorum, ah bu arada, Ekselansları sizin de bir büyücü olduğunuzdan bahsetmişti. Söylediğine göre benim büyüye maruz kaldığımı siz fark etmişsiniz."
Dejun'un yapmaya çalıştığı şey Yuta'nın ne kadar güvenilir olduğunu, büyüyü yapan kişinin o olup olmadığını anlamaya çalışmaktı ve bu sebeple yüzündeki her bir mimiği izliyordu dikkatle, lakin rahatsız olduğunu hissetmemişti. Yuta ya çok iyi bir yalancı idi, ya da bir şeyden haberi yoktu.
Bunu zaman gösterecekti.
"Babam bir büyücüymüş, kendisini hiç tanımadım doğruyu söylemek gerekirse ama annem bana bundan bahsettiğinden beri büyüyle ilgileniyorum. Lakin bilirsiniz, safkan bir büyücü olmadığım için fazla yetenekli olduğumu söyleyemem, sizin aksinize. Sadece birkaç küçük numaram var o kadar."
Söylediklerindeki içtenliği fark etmişti, yüzündeki gülümsemeyi ve hafif pembeleşen elmacık kemiklerini de öyle, o da ona gülümseyerek önüne döndü tekrar.
"Anlıyorum, yine de bunu anlamış olmanız takdire şayan."
"İltifat ediyorsunuz..."
Yuta bakışlarını kaçırırken söylemişti bunu, ne de olsa bir ülkenin en yüksek rütbeli büyücüsünden böyle büyük iltifatlar almak herkesi mutlu ederdi, onu da öyle.
![](https://img.wattpad.com/cover/249111151-288-k577464.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysian
Fanfic"Bu başlangıcın sonu, sonun başlangıcı ve hiçliğin ortasında bir yer. Öyleyse ellerini ver Dejun, sonsuzluğumuzun ilk şarkısı başlıyor." {huanghendery+xiaodejun} Bu kitap Solasta'nın ikinci sezonudur ve ilk Solasta'nın okunması tavsiye edilir.