45|kimsenin savaş diyemeyeceği bir savaş bu.

72 12 138
                                    

"Tahta geçişiniz ve merasimde yaşanılan olaylar bizzat Taiyang Kralı'nın kulağına kadar gitmiş bulunmakta, Majesteleri. Kendileri saygısız buldukları tutumunuzdan epey rahatsız olduklarını dile getirdiler, Kral'ın namına leke sürmekten ötürü sizi cezasız bırakmayacaklarını, olası bir savaşın çıkma ihtimalinin özür dilememeniz durumunda oldukça yüksek olduğunu söylemekteler. Ne yapmamızı buyuruyordunuz?"

Majesteleri tahtında oturmuş ve huzuruna çıkan elçinin söylediklerini epey büyük bir dikkatle dinliyordu, yüzü ifadesizdi, duruşu ise dik. Yaptığı her şeyin Taiyang tarafında oldukça büyük bir soruna yol açacağını biliyordu, evet, amacı da işte tam olarak buydu. Sözde Taiyang Kralı'nı kışkırtmak ve kendilerine ilk darbeyi bu şekilde vurmak istiyordu, o kafasına koymuştu, zamanında birçok şeyi kendisinden çalmaya çalışan, hatta sevgilisinin canına bile el uzatan bu insanları cezasız bırakmayacaktı.

Eğer onlar yıkılan namları sebebiyle rahatsız olmuşsalar, Majesteleri de sevdiklerine verdikleri zarar yüzünden rahatsızdı.

Muhtemelen Kral'ın içinde yanıp duran ateşi görebilseler, söyledikleri her şeyi geri alırlardı.

"Öyle ise ne güzel, içten içe acıyan yaralarını bulmuş olduk. Bir büyülü mektup da siz gönderin ve bu şartlar altında bunu yapmaya gerçekten cesaretlerinin olup olmadığını sorun. Eğer var ise, işte bu bizim lehimize olacaktır."

Yüzüğünü parmağında çevirip dururken önünü izliyor, olması gerekenden fazla açıklama yapmadan sadece yüzeysel olarak geçiyordu, odadakilerin birçoğu Kral'ı anlamamıştı bu sebeple. Majesteleri hareketlerinde çelişiyordu onlara göre; bir savaş çıkartmayacağını söylemişti ancak şu an yapmaya çalıştığı şey de tam olarak bir savaş çıkartmaktı.

"Savaş mı istiyorsunuz Majesteleri?"

Adam bir korkuyla sordu, Prens ise hafifçe gülmüş ve gözlerini onun üzerinde gezdirerek iliklerine kadar titremesine sebep olmuştu. Yeni Kral ve eski Kral arasında oldukça büyük bir fark vardı, Kral Nianzhen korkutucu idi, otoritesi can alıcıydı, heybetli bir kraldı ancak Kral Hendery herkesin olmasını beklediğinden biraz farklıydı. Kral Nianzhen gibi birilerine danışmıyordu belli ki, kafasının içinde mükemmel olduğuna inandığı yüzlerce plan olmalıydı, diğer herkes yaptığı ve söylediği şeylerde çeliştiğini söylerdi daha tahta çıkmadan önce bile, ancak sonucunda bir şekilde olay o kendisiyle asla çelişmeden son bulurdu. Onun planlarını kimse anlamazdı, belki de kimse anlamadığı için başarılıydı.

"Niyetim bir savaş değildir, ben savaşı hiçbir zaman arzulamadım, ahali. Yanlış anlamayın, Taiyang'ı bu şekilde kışkırtıyor olmam onlarla savaşacağım anlamına gelmez, bilakis, onların eften püften bir şey için savaş gibi büyük bir kıyameti çıkarmaktan bu kadar kolay bahsetmeleri aslında onların büyük bir yurtsever olmadıklarını kanıtlar, işte biz bundan yararlanacağız. Savaşacağız, ancak kılıç ve oklarla değil, zekamızla savaşacağız ve buna kimse aslında bir savaş diyemeyecek."

Kral Hendery'nin yüzündeki gülüş biraz daha büyümüştü, iyice arkasına yaslandı, kendini oldukça dinç hissediyordu doğrusu. Burada olmak, Yueliang'ın en güçlü adamı olmak bir farklı hissettiriyordu ve o bunu sevmişti.

"Demek istediğim şeyi hâlâ anlamıyor olmalısınız, Taiyang ve Yueliang düşman olduklarını söyler, ancak bu doğru sayılmaz, bu iki ülke sadece başlarında geçimsiz liderler olduğu için geçinememişti. Şimdi bile Taiyang'ın kurak toprakları sebebiyle birçok ürünü Yueliang'dan alır, iki ülke arasındaki ticaret Taiyang'ın can damarlarından biridir. Biz bu can damarını keseceğiz, savaş niyetinde ciddilerse eğer uzun bir süre ticari ilişkilerimizi keseceğiz ve Taiyang kısa vadede de, uzun vadede de bundan çok etkilenecek. Kendisine yetemeyen bir krallığın bir başka krallıkla savaşa girmesi zaten yenilgidir, bu şekilde kazanacağız."

ElysianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin