~11~

767 37 7
                                    


parti alanına gelmiştik.
büyük bir bahçesi olan 2 katlı bir villanın arka bahçesinde kutlıycaktık.

villa jisoo nun babasına ait ve bu geceyi burada geçirecektik. her partiden sonra birinin evinde kalırdık.
ve bu gece buradaydık.

ilk başta benim evimde kalacakları ı söylemişlerdi fakat karar değiştirmişler. ve benim yanımda hiçbirşey im yoktu.

***

tabağimdaki pasta diliminde çatalı la bir lokma azıma attım ve ardından portakal suyumu içtim.herkes alkol i. erken ben içmiyordum.

çünkü bende içersem kim kime göz kulak olacak?

başımı çevirdim ve önümdeki kalabalığın arasına girdim. tae herkesin önünde jisoo ya çıkma teklifi ediyordu.

jisoo üzgün gözlerle herkesten özür dileyip partiden ayrıldı.tae ye üzülmüştüm.

etrafa göz attığımda lisansın kızların yanında olmadığını gördüm.

endişeyle koşarak villanın içine girdim.
ve sesin geldiği odaya hızla girdim.

duvar köşesinde bacaklarını kendine çekerek oturan lisa hıçkırarak ağlıyordu.

yanına koşarak gittim ve ona sarıldım.
ağlayış daha da şiddetlenmişti.

"Lisa?"

ondan ayrılıp yüzünü ellerimin arasına alıp ağlamaktan akan makyajını başparmağımla sildim.

"o-o jisooyu seviyor rose... hemde ben ona bu kadar aşıkken. neden ben değil rose? ben kötü birisi miyim?"

"şşştt! hayır böyle düşünme.hadi sil göz yaşlarını. ben senin yanındayım."

yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi ve bana tekrar sıkıca sarıldı.

"yanımda olduğun için teşekkür ederim."

"kardeşler bu günler için vardır."

lisayla iki kız kardeş gibiydik. ve her zaman birbirimize sahip çıkıyorduk.
onu her daim koruyabilirdim.

***

eve gelmiştik ve kendimi koltuğun üzerine adeta fırlatmıştım. ayakta durmaktan şişen ve zonklayan tomuklarımdan ayakkabımı sıyırdım ve ovalamaya başladım.

tae direk odasına gitmiş ve üzerini bile değiştirmeden uyuyacağını çok yorulduğunu söylemişti.

junkook odasına çıkıp üzerini değiştirdikten sonra mutfağa girip kendine büyük bir bardakta su doldurup salona geldi.

yanıma kendini attığında ağzına götürdüğü suyu hafif aralayarak.

"ayakların iyi görünmüyor."

ona hafifçe başımı sallayarak onay verdim.

"birdahaki sefere topuklu giymiycem."

topuğuma sürdüğüm kremi hafifçe yedirmeye çalıştım. fakat altımda kısa bir elbise olduğundan bacağımı aralayamıyordum.

junkooka kısa bir göz temasına geldiğimizde elindeki bardağı salondaki orta sehbaya bıraktı ve tek bacağımı kendi bacaklarının üzerine koydu.

sıcak parmakları soğuk tenime temas ettiğinde ürperdim.

o kremi yedirirken eteğimin açılmaması A özen gösteriyordum.

işi bittiğinde bacağımı üzerinden çekip gülümsedim.

"teşekkürler kook"

hafif gülümseyerek cevap verdi.

"önemli değil"

o gerçekten iyi biriydi.

odama çıkıp üzerime şortlu pijamalarımdan birini geçirdim ve kendimi soğuk yatağa attım.

elime telefonumu aldım ve instagrama girip birkaç gönderi beğendim.

mesajlara girdiğimde birçok isteğin olduğunu gördüm. şaşırdık mı, hayır. her seferinde istekler dahada artıyordu.

ve bir karar alıp isteklere göz atmaya karar verdim. keşke vermeseydim...



eveettt yine beğğnn.
umarım bölüm hoşunuza gider.
yorum ve oy verin lütfen. ❤️

sizi ÇOK SEVİYORUM 🥰❤️

is that love? ROSEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin