✷⤵
Sırt çantamı almış ve cebimdeki gözlüğü hızlıca gözüme takarak okuldan çıkmıştım. Şu an asla yapmamam gereken bir şeyi yapıyordum. Güneş hâlâ tepedeydi ve ben Yoongi ile aynı otobüse yetişmek için bu erken saatte dışarı çıkmıştım.
Koşar adımlarla durağa doğru ilerledim. Uzaktan görüş açıma giren otobüsle beraber biraz daha hızlanmıştım. Otobüs geldiğinde ve etrafıma baktığımda Yoongi'yi görmemiştim. Geç kalmış olmalıydım. Yüzümdeki üzgün ifade ile kalabalık olan otobüse bindim. Gözlüğümü de çıkardım ve cebime koydum yeniden.
Hemen peşimden binen kişiler öne doğru itmeye devam ediyordu. Birkaç adım daha ilerlemişken bana çarpan kişiyle birlikte kafamı kaldırdığımda ufak çaplı bir kriz geçirmeme sebep olan o kişiyle göz göze gelmiştim.
"Afedersin." diyerek elinden geldiğince geriye çekilmeye çalıştı. "Önemli değil." diyerek karşılık verdim ama sesim öyle kısık çıkmıştı ki duyduğundan şüpheliydim.
Sıcak basmıştı, otobüse her durağa yanaştığımızda binen yolcular yüzünden Yoongi ile daha çok yaklaşmak zorunda kalmıştık ve şu an kollarımız birbirine yaslıydı.
"Bizim okuldansın değil mi?" diye yüzünü yaklaştırarak sorduğu soruyu başımı sallayarak onayladım. O kadar kalabalıktı ki çok bunalmıştım, heyecanım da cabasıydı.
Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca düğmeye basarak inmek istediğimi belirttim ve bir iki dakika içerisinde otobüsten inmeyi başarmıştım.İndiğim gibi derin bir nefes aldım ve eve doğru yürümeye başladım. Resmen iki durak önce inmiştim ve bir sürü yol yürümem gerekecekti.
Yaklaşık beş dakika boyunca sessiz sessiz yürümeye devam etmiştim ancak ileride eli cebinde yavaş adımlarla benim olduğum tarafa doğru yürüyen Yoongi'yi görmemle beraber olduğum yerde durdum. Daha biraz önce otobüsteydi, evine de gelmemiştik, neden inmişti ki yok yere?
Beni görmemesi için başımı eğdim ve öylece yanından geçip gitmeyi umarak yürümeye devam ettim ancak öyle olmadı. Tam yanından geçeceğim sırada durdu ve benim de durmama sebep oldu. "Hey!"
Başımı kaldırmamıştım ancak bileğimi tutan ellerini görünce mecburen kaldırmak zorunda kaldım. Gözlerini kısarak öylece yüzümü inceledi. Güneş direkt yüzüme vuruyordu ve ben gözlüğümü takmayı unutmuştum.
Bileğimi bıraktı ve elini uzattı sıkmam için. "Ben Yoongi, adın ne?"
İlk defa onu böyle sıcakkanlı görüyordum ve şaşırmıştım açıkçası. Tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki telefonumdan yükselen ses ile bakışlarımı kaçırdım ve dolan gözlerimi hırkamın koluyla hızlıca silerek telefonumu çıkardım. Lilya arıyordu. "Gitmem gerek." diyerek hızlıca yanından uzaklaşmadan önce bana attığı şaşkın bakışlarını aklıma kazımıştım.
"Efendim Lil?" diyerek cevapladım aramayı.
"Alo ikiz, eve geçmediysen bir markete uğrasana gelirken, film gecesi yapalım."
"Tamam, istediğin bir şeyler varsa yaz, markete girerim birazdan."
"Tamam, öptüm." diyerek telefondan öpücük gönderdi ve aramayı sonlandırdı.
Telefonumu cebime koyarken bir yandan da gözlüğümü takmıştım ancak çoktan yüzümün kızarmaya başladığına emindim.
Bulduğum ilk markete girdim ve Lilya'nın istedikleri dahil olmak üzere akşam yiyebileceğimiz şeyleri sepete doldurdum. Daha sonra da poşete koyup ücretini ödediğim yiyeceklerle beraber evin yolunu tuttum.
Eve gittiğim gibi ilk işim telefonumu almak ve mesaj atmak olmuştu.
Gecekuşu: Hey!
Görüldü.
Gecekuşu: Otobüs yolculuğun bir hayli sıkışık geçmiş olmalı.
Görüldü.
Gecekuşu: Belki de dayanamayıp erken indin, ha?
Görüldü.
__
Lilya, Lilah'ın ikiz ismi olarak uyumlu geldiği için ekledim benimle bir alakası yok.
-Lilya'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Sun | Yoongi
FanficLilah, güneşe alerjisi olan, dört duvar arasına sıkışmış, yalnız ama aşık bir kızdı. Texting/düzyazı for @cleosera