6- Düşmekten korkmamak

35 4 1
                                    


Sonrasında tekerlekli sandalyesine oturmuş, daracık bir lavabodan arka arka çıkmaya çalışan küçük bir beden fark ettim. Lavabonun açık kapısı, odanın ana kapısının açılmasına mani oluyordu.

Bu nasıl bir odaydı ya?

Ve anlaşılan kendi işini kendisi görenlerdendi bu çocuk. Ne lavaboya gitmek için bir hemşire çağırmıştı. Ne de lavabodan çıkıp, geri yatağına yatmak için yardım istemişti.

Bende bugün nedense doğru zamanda, doğru yerdeydim hep. Ilk günümde bu duyguyu tatmak hoşuma gitmişti tabi ki. Boşuna gelmediğimi biliyordum bu hastaneye. 

Hissedebiliyordum. Burda öğrenmem gereken, halletmem gereken bir şey vardı...

Fazla oyalanmadan, aralanmış kapının arasından sıkışıp, attım kendimi içeriye. Çocuğun yanına gidip, göz irtibatı kurmak istedim herşeyden önce.

" Merhaba küçük adam. Ben Sally. Sabah tanışmıştık aslında hatırladınmı beni ? "

yere bakarak, kısaca bir kafasını sallamıştı sadece. Anlaşılan utangaç bir çocuktu. Sonra bir acele ile ellerini tekerleklerine götürüp, sıkıştığı yerden kurtulmaya çalışıyordu.

Haklıydı. Önce yardım edip, sonra konuşmayı denemek daha mantıklıydı.

" Dur, dur. Ben sana yardım edicem şimdi. "

Elleriyle tekerlekleri sıkıca tutsa bile, dikkatlı bir şekilde sandalyeyi önce biraz öne doğru sürüp, sonra sol arkaya sürerek çıkmasına yardımcı olmuştum. Keşke kendisi çıkabilseydi sıkıştığı yerden, ama imkanları kısıtlıydı işte.

Ben yatağına kadar sürerim diye düşünüyorken, o kendini benden çözmüş, kollarını çalıştırarak çoktan camın yanındaki yatağa doğru sürüyordu. O arada bende kapının önünde ağaç olmuş Patricki odasına yerleştirmeye başlamıştım, ama gözlerim çocuğu takip etmeyi bırakamıyordu.

Çaktırmadan hayretle tekerlekli sandalyesini tecrübeli bir şekilde nasıl park ettiğini, ve bedenini nasıl yatağının üzerine attığını izliyordum.

O çocugun yaklaşık iki saniyede tek başına halletiğini, biz iki kişi anca iki dakikada halledebilmişdik.


Sanki düşmekten korkmuyordu hiç. Ya da düşmenin ardındaki kalkmayı çok büyütmüyordu gözünde...

Zaten yaşamak dediğin, düşüş ile kalkış arasındaki mücadelede saklı değilmiydi ? 

Düşmeden, kalkamazdın ki...

Bir ihtimal o çocuk da bunun farkındalığıyla yaşıyordu hayatını. Kim bilir...


Patricki yatağına yerleştirmiş, üstünü de örtmüştüm. Annesine acil butonunun nerede olduğunu gösterdikten sonra, odayı terk ettim. Bedenim çıkmasına çıkmıştı da, o odadan çıkamayan bir aklım vardı.

Kıvırcık saçlı çocuğun gizemini çözmeden, neden herkesin o odaya lanetlenmiş muamelesi gösterdiğini anlamadan, çıkmazdı aklım o odadan. 

Ne yaparsam yapayım terk etmezdi orayı artık.

Anlaşılan aklım bir süreliğine misafirdi 9 numaralı odada... Olsundu bakalım.

AvocadoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin