teardrops

252 24 22
                                    

''Yine ne getirdin?''Elindeki dışarıdan bakılınca çöpe gidecek gibi duran saksıya bakan anne,genç oğlana döndü ellerinden bulaşık suyu akarken.

''Haftalardır bunu bekliyordum.''Genç oğlan umursamaz bir tavırla konuşup,elindeki saksı için mutfakta en güzel yeri ararken annesi ellerinden yere akan suyu fark etti ve hemen ellerini tezgaha çevirdi.

''Elimin altına koymazsan sevinirim.''

Genç,bir açıklama yapmadan saksıyı dikkatlice mutfağın güneş ışınlarını en iyi alan pencerenin önüne koydu.Umutlarla dolu bakışlarını son kez çiçeğe yöneltip hiçbir şey demeden üst kattaki odasına çıktı gıcırdayan merdivenlerden.Kendini,içini kapladığı mutluluk ile yatağına atarken düşünmeye başladı.Haftalardır beklediği çiçeğin bir anlamı vardı halk inancına göre.Bilimsel adı Sedum olan bu çiçeğin kırılan sürgününden kim alıp evine getirir ve dilek dilerse gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bağlı olarak çiçek ya açar ya da kururdu.Yani insanlar bir dilek dileyip gerçekleşeceğine inanmaları için o çiçeği evlerinde tutardı.Gençte öyle yapmıştı.Ama diğer insanlardan bir farkı vardı.Dileyebileceği hiçbir şey yoktu,belki de haftalardır bunu düşünüyordu ama hiçbir şey dileyememişti.Hayatın akışına göre ilerleyip sadece bu çiçeğe sahip olmak istemişti.

Ne de olsa çiçekleri seven biriydi.Onun için türü fark etmeksizin tüm çiçekleri alıp yetiştirirdi,özellikle de böyle hikayesi olan türleri.Evi annesinin izin verdiği sayıda çiçeklerle doluydu.Hatta kasabadaki tek çiçekçi dükkanının geçimini sağlayan ta kendisiydi.

Hiçbir şey yapmamanın yorgunluğuyla yatmaya devam ederken annesinin sesini duymasıyla istemeden de olsa kalktı yatağından.Ne için çağırdığını öğrenmek için çıktığı merdivenleri dakikasında inmiş ve mutfağa gelmişti.Çeşmenin önündeki cam sayesinde dışarıyı görebilen kadın,genç oğlanın arkadaşını görmüş ve ne için gelmiş olduğunu anlayarak odasındaki oğlunu çağırmıştı.Annesi başıyla dışarıyı gösterirken genç oğlan dışarı çıkmıştı ayağındaki terliklerle.Ayaklarını yere süreye süreye bahçeyi yürüyüp çitlere ulaşırken onun için gelen arkadaşı da bisikletinden inmiş ve çitlerin üzerine doğru bisikletini yerleştirmişti.

''İstediğin çiçek geldi mi?''Bisikletli çocuk oldukça heyecanlıyken karşısındaki genç baştan ayağı onu süzdü.Başına bağladığı mor renkli bandana ve altındaki İspanyol paça kot pantolon ile nasıl bisiklet sürebildiğini düşünmeden edememişti.Bakışlarını arkadaşından çekip başını onaylar anlamda salladı.Karşısındaki de konuşmaya devam etti.''Peki ne diledin?''Dileklerin söylenmemesi gerektiğini iyi bilen genç soruyu duymamazlıktan gelirken karşısındaki işini kolaylaştırmak adına sorduğu soruya şıklarını da ekledi.''İyi bir üniversite,çok para kazanmak ya da güzel bir kadın?''Karşısındaki son sorusuyla beraber çizik atılmış kaşını yukarıya kaldırırken çiçeklerin sahibi olan çocuk konuştu.

''Hiçbir şey dilemedim.''

''Niye sipariş ettin o zaman?''İyi bir soruya parmak basmıştı oğlan.Ama bizimkinin pek umursadığı söylenemezdi.

''Sen dilemek ister misin?''

''Hayır,hayır.Bu tür şeylere inanmadığımı biliyorsun.''Tabii ki biliyordu ama sormadan da edememişti.Belki de karşısındakinin en büyük dileğinin ne olduğunu merak ediyordu.''Neyse,buraya gelme sebebim akşama bizimkilerle takılacağız.Sen de gel olur mu?''Bir onay beklemeden bisikletini çitlerden çekip üzerine atlarken el sallayıp siyah saçlı gencin yanından uzaklaştı.Cevabı alınmayan çocuk ise gitmek istemiyordu ama gitmek zorunda hissediyordu.

A way to say goodbye | taeten |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin