"Çok esneksin. Bunu senin avantajın haline getirmelisin."dedi Sezar mavi saçlarını alnından geriye yatırıp soluklanırken. Saçlarının rengi öyle tatlı bir maviydi ki pamuk şeker gibi görünüyordu kabarık olduğunda. Onlara bakıp dokunmak istediğimi düşünürken dikkatimin dağıldığını fark edememiştim.
Sezar uzanıp kolumu yakalayarak kıvırdığında, yüzümün soğuk duvara sertçe çarpmasıyla ancak fark edebilmiştim, yakalandığımı.
"Sürekli saldıramazsın." dedi arkamdan kulağıma doğru. Ilık nefesi kulağımın arkasındaki hassas deriye çarpıp huylanmama sebep olmuştu. Başımı istemsizce, kapatmak için o tarafa eğdiğimde kısa bir gülüş sundu ama çabuk toparlayarak devam etti. "Savunmada iyisin. Sana kaçmayı öğreteceğim. Şimdi iyi dinle. Böyle bir durumda kaldığında yapman gereken.."
"Ups. Bir şeyi mi böldüm?"diyerek bu defa ikimizin de dikkatini dağıtan Şapkacı olmuştu. Söylediklerini biraz geç fark ettiğimden Sezardan ayrılmam ve ona dönmem biraz zaman almıştı. Yanlış bir şey yapmıyor olsak da Şapkacının imalı bakışları Yanaklarımın kızarmasına neden olmuştu.
"Bana kendimi savunmayı öğretiyordu Sezar." dedim hızlıca. Sonra beni onaylamasını isteyerek Sezara baktım fakat o, bizimle ilgilenmeyi bırakmıştı. Zaten diğerleriyle pek fazla konuştuğunu görmemiştim. Bunun yerine parmaklarındaki yüzüklerle oyalanıyordu.
"Her ne yapıyorsanız.." dedi Şapkacı kaşlarını imalı bir şekilde oynatıp sırıtarak. "Yeni göreve gidiyoruz. Toplantı odasına gelin."
Odadan geldiği gibi hızlıca çıkıp gittiğinde utançla inlemiştim. Hakkımda böyle düşünmesini istemiyordum ki. Baygın bakışlarla Sezara döndüm. "Neden bir şey demedin. Şimdi farklı şeyler düşünecek."
Sezar elindeki yüzüklerden bir tanesini çıkartıp avucunda tutarak bana baktı en sonunda. "Ne düşünürse düşünsün." dedi umursamazca. Sonra aramızdaki mesafeyi kapatıp tam önümde durarak"Elini ver bana. "dedi gözlerimin içine bakıp.
Kaşlarımı çatıp, anlam verememiş olsam da elimi uzattım aramıza. Bir eliyle anında yakalayıp daha biraz önce çıkardığı yüzüklerden birini yüzük parmağıma taktığında çatılı Kaşlarım gevşedi ve alnımda yükseldi.
"Bu ne şimdi?" dedim merakla. Gözlerimi, üzerinde lotus işlemesi bulunan kalın ve değerli bir madenden yapıldığı belli olan yüzükten ayıramıyordum.
"Bir hediye." dedi usulca. "Uzun zamandır çıkarmamıştım şimdi parmağımda boşluk varmış gibi." Güldü.
Başımı kaldırıp ona baktığımda ne düşünemem gerektiğini bilemiyor bir haldeydim. Şaşkın bir gülümsemeyle karşılık verip elimi ellerinden çekerek "Teşekkür ederim. Ama nerden çıktı şimdi bu?" diye sordum.
"Seni tanıdıktan sonra benim parmağımda ziyan olacağını düşündüm. Bana bir şeyler hissettiren yüzükleri saklamayı severim ama bu yüzük senin için."
"Bütün yüzüklerin bir anlamı mı var?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Öyle." dedi yumuşakça. Ve benim yeni bir soru soracağım anlayarak devam etti. "Bizi bekliyorlardı. Gidelim." dedi ve önden önden yürüdü.
Arkasından başımı iki yana sallayarak gülümsedim ve kedi adamlarıyla onu takip ettim. En sonunda toplantı odasına geldiğimizde dediği gibi herkes bizi bekliyordu. Müthiş bir sessizlik hakimdi. Çet masanın başında oturuyordu ilk toplantıda olduğu gibi. Fakat yüz ifadesi öyle korkunç ve sertti ki bakışlarımı onun üzerinde tutmaya çekindim.
Hızlıca bakışlarımı çektiğimde bana acıyan bakışlar atan Freddyle göz göze geldim. Her ne düşünüyorsa hakkımda iyi şeyler olmayacağı yönündeydi herhalde. Yoksa onun bile umursama sınırları içine dahil olma şerefine nasıl erişecektim?
![](https://img.wattpad.com/cover/252752484-288-k99306.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Ası ve Sinek Valesi - GAY
Novela JuvenilBiz birbirimize yama olmaya bile çalışmayan iki ruhtuk. Bedenlerimiz, ağır ağır sızdırıyordu içindeki boşluktan tüm duyguları dışarı. Fakat kimse kibrinden yanaşmıyordu sökükleri dikmeye. Eski paçavralardık biz. Yaşadığımız yerde kurallar basitti. K...