Telefonun alarmı ile gözlerimi açtığımda uyuşuk hareketlerle telefona uzattım ve sesini kapattım. Gözümün hala biri kapalıyken bakışlarım sağ tarafımda kalan yatağa kaydı.
Oldukça düzenli bir şekilde yapılmış ve boştu. Anlaşılan benden çok önce uyanmış ve gitmişti. Bunu görmezden gelip yatağımdan kalkıp hazırlanmaya başladım.
Bugün ilk günümdü okulda ama bu olaya pekte yabancı sayılmazdım. Çünkü bir çok kez okul değiştirmiş ve defalarca yeni çocuk olmuştum.
Lavaboya gidip yüzümü yıkadığım da aynada ki yansıma takıldı bakışlarım. Dudaklarım hala morluğunu korurken yüzüm dünküne nazaran daha canlıydı.
Hemen sol tarafımda duran havluya uzanıp aldım ve yüzümü kuruladım. Aynanın iki yanında duran dolaplara baktığımda içimde ki meraka engel olamadan kapağına uzandı ellerim.
Küçük beyaz dolabı açtığım da şaşkınca içinde ki eşyaların düzenine baktım. Parfüm, tıraş köpüğü, sabun, birkaç krem ve diğer malzemelerin boylarına ve renklerine göre özenle sıralanışına kaşlarımı kaldırdım.
Hayatım boyunca bu kadar düzenli birisi olmamıştım ve olamazdım da. Sıkılırdım bir kere.
Dolabı kapatıp lavabodan çıktım ve odaya girdim yeniden. Kaldığım yurttaki odalar genellikle iki kişilikti ve her odanın içinde banyo, tuvaleti bulunuyordu.
Giysi dolabıma ilerleyip içinden lacivert okul takımımı çıkartıp gelişigüzel yatağın üzerine attım. Üzerimde ki eşofmanları çıkartıp onları da yatağın üzerine attığımda uyku sersemliği hala geçmemiş bir şekilde formaları üzerime geçirdim.
Okul forması lacivert olmasına rağmen oldukça havalı duruyordu. Kravat yerine okulun armasının basılı olduğu içi ip geçirilmiş bir kolyemsi bir şeyi de gömleğin yakalarından geçirdiğim de aynada ki yansıma baktım.
Oldukça yakışıklı gözükmeme rağmen boyumun kısalığından dolayı kızların gözünde hep şirin şey (!)'dim. Gözlerime tekrar o umursamaz bakışları yerleştirip üzerime siyah bir mont geçirip çantamı sırtıma taktım.
Ardından bakışlarım kendi yatağıma kaydı. Yorgan yatağı üzerinde yumak olmuş halde ve üzerinde eşofmanların serili...
Bunu umursamadan odadan çıkıp koridorun başına doğru ilerledim. Anlaşılan çoğu kişi okula çoktan gitmiş olmalı ki ortalık sakin ve sessizdi.
Asansöre binip tekrar zemin kata bastığımda kısa bir süre sonra kapıları açılmıştı. Acelesiz bir şekilde yurttan çıkıp okula doğru adımladım.
Boş koridorda yürüyüp ,okula ilk kayıt yaptırdığımızda öğrendiğim sınıfımın kapının önüne geldim. Kısa bir süre duraksayıp kapıya vurduğumda içeriden 'gel' sesi kulaklarıma ulaştı.
Kapının kulpunu indirip sınıfın ortasına doğru yürüdüğümde gözlerim ilk olarak öğretmen masasında oturan oldukça güzel öğretmeni buldu. Otuzlu yaşların başında olduğunu sandığım kadın gülümseyerek bana döndü ve konuştu.
"Sen yeni gelen Ömer olmalısın"
"Evet hocam"
"Hoş geldin Ömer. Ben Derya ve sizin Fizik öğretmeninizim. Lütfen bir sonraki derse geç kalma"
Özel lise olduğu için mi bu kadar kibardı bu hoca yoksa gerçekten karakteri mi öyleydi bilemedim. Başımla onu onayladığımda eliyle sıralara doğru yönlendirdi.
Yönümü sınıfa doğru çevirdiğimde gözlerim boş bir sıra aradı. Sonunda boş ve tek sırayı bulduğumda sırada ki kişiye kaydı bakışlarım.
İçimden kendi kendime lanet ettim. Aynı odada olmamız yetmezmiş gibi bir de sıra arkadaşımıydık !
Memnuniyetsiz adımlarla sıraya doğru ilerleyip çantayı hemen oda arkadaşımın yanına bıraktım. Ardından onunla konuşmadan sıraya yerleştim.
Onun bakışları çok kısa beni bulmuş ve tekrar önüne dönmüştü. Orta sırada ve en arkada oturuyorduk. Okulun havalı , ulaşılmaz çocuğu muydu neydi yani ? Bu egoistliğinin kaynağını merak etmiştim doğrusu. Ön sıralardan birkaç kafanın bize döndüğünü gördüğüm de sorgularcasına baktım.
Ardından Fizik hocası ayağa kalkmış ve ders anlatmaya başlamıştı ve herkes bakışlarını ona çevirmişti.
Şu anda dünyada 7000 ile 8000 arasında dil var. Ama hiç birisi yanımda ki adamla iletişim kurmaya yetmeyecek gibiydi.
Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum fakat teneffüs zili çalmış ve hoca kitabını kapatıp sınıftan çıkmıştı. Yanımda ki hareketlenme ile sağ sol tarafıma döndüğümde adını hala bilmediğim oda arkadaşım bir hışımla yerinden kalkıp sınıftan çıkmıştı.
Sırada yalnız kalmıştım ki sıramın önünde ayakta duran bir gurup ile kalakalmıştım. Kızlı erkekli beş kişiydiler fakat sınıfın diğer fertlerinin de gözleri üzerimizdeydi.
İçlerinde en iri olan esmer çocuk konuştu. "Berkan ile nereden tanışıyorsun ?"
Sorduğu soru kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. "Berkan kim ?"
Çocuk çenesiyle yanımda ki boşluğu işaret edip cevap verdi. "Yanına oturduğun ibneden bahsediyorum"
Demek ismi Berkan'dı. Peki bu önümde ki gurubun onunla derdi neydi ki ?
"Oda arkadaşıyız. Başka yerden tanışmıyoruz, neden ki ?"
"Haa bir de oda arkadaşısınız ?"
Alay edercesine konuşması ile kaşlarımı çattım. Sakince ayağa kalkıp benden en az 10 cm uzun olan çocuğa doğru baktım.
"Bakın beyler , probleminiz kiminleyse gidin onunla çözün. Berkan dediğiniz çocuk dahil bu okulda ki kimseyi daha önceden tanımıyorum."
Bu sefer önümde ki çocuklardan başka birisi devraldı konuşmayı. "O zaman o ibneyle ne diye aynı odada kalıyorsun?"
Bunlar ibne lafını hakaret için mi söylüyordu yoksa Berkan gerçekten gey falan mıydı ?
"İbne derken ?"
Bu soruyu sorarken yüzüm ne haldeyse artık gurubun içinde ki kızlardan birisinin kıkırtısı dolmuştu kulağıma. Ardından iri çocuk tekrar konuştu. "İbne derken gerçek anlamda ibne"
Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK DEDİĞİN LAFTIR BXB
Romance"Aşk dediğin laftır derler . Sakın kanma onlara" Yazdığım ilk eşcinsel nitelikli kurgudur. Lütfen homofobikler kitaptan uzak dursun. !