Kulağıma gelen patırtılarla gözlerimi araladığım da bakışlarım direkt Berkan'ı buldu. Sivil kıyafeti ile elinde ki sırt çantasına bir şeyler dolduruyordu.
Dirseklerimin üzerinde yatakta doğrulduğumda göz göze geldik. Elinde ki çantanın fermuarını hızla kapatıp tek omzuna astı.
"Günaydın" başını sallayıp o da günaydın derken odanın çıkış kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açıp tam çıkacakken tekrar seslendim.
"Nereye gidiyorsun ?" Sırtı bana dönük bir şekilde öylece duraksadığında on saniye kadar cevap vermedi. Derin bir nefes aldığı kalkan omuzlarından belli olurken arkasını döndü.
"İşim var" bu cevap ,daha fazla soru sormamı istemediği türde bir yanıttı. Ama onu umursamadan başka bir soru daha sordum.
"Ne işin var ?" tam ters bir cevap vermek için ağzını açmıştı ki alt dudağını dişleyerek vazgeçti. Bakışlarım ister istemez dudaklarında oyalanırken hızla konuştu. "Arkadaşlarımla buluşacağım "
Verdiği cevaba şaşırmıştım. Okul dışında arkadaşlarının olması güzel bir şeydi. Demek ki o kadar da yalnız değildi.
"Bende gelebilir miyim ?"
Kaşlarını çatarak kesin ve net bir "Hayır !" döküldü dudaklarından. Sonradan fark etmiş olacak ki kaşlarını düzeltip ses tonunu eski haline getirdi.
"Yani arkadaşlarım yeni birileriyle tanışmayı sevmezler" telaşla kurduğu cümlenin ne kadar kötü bir yalan olduğunu anlamamak imkansızdı.
Bir kaç saniye sonra başımla anladığımı belirtir şekilde onu onayladım ve kapıdan çıkışını izledim. Kesinlikle arkadaşlarıyla buluşmaya gitmiyordu. Ama daha onu ilk günden sorguya çekemezdim. Doğal olarak "Sana ne" diyebilirdi.
Yataktan çıkıp banyoya yürüdüğümde aynada ki halime baktım. Şişmiş gözler , dağınık bir saç ve kurumuş dudaklar...
Musluğu açıp avcumu suya tuttum ve avcumda biriken soğuk suyu yüzüme çarptım. Bunu bir kaç kez daha tekrarladığım da gözlerim tekrar aynaya kaydı.
Bugün Cumartesiydi ve yurtta ki çoğu öğrenci okul dışına çıkmıştı. Arkadaşları ,sevgilileri ,aileleri ile...
Derin bir nefes verip omuzlarımı düşürdüğümde odaya doğru yürüdüm. Bakışlarım Berkan'ın yatağına kaydığın da yine beni sinir eden düzen de bir yatak ve masa bırakmıştı geriye.
Masasını önünde durduğum da parmak uçlarımla sandalyenin başlığına dokundum. Gözlerim raflarda dolanırken içimde ki merak duygusuna engel olamayıp üst rafta ki dolabın kapağını araladım.
Boyutlarına göre dizili olan kitaplardan çektiğim bakışlarım bir alt rafta ki kutuya kaydı. Kutuya uzanıp açtığım da içinden bir bileklik çıkmıştı. Altın işlemeleri bir bileklikti ve kutunun içinde bir de not vardı. Küçük notu açtığım da okuduğum yazı ile kaşlarım çatılmıştı.
"Her şey çok güzeldi. Bir daha görüşmek üzere"
Elimde ki notu ve bilekliği kutuya tekrar koyarken hala kağıtta yazan yazıyı aklımdan tekrar ediyordum. Bilekliğe bakılırsa oldukça zengin birisi yazmıştı. Aklıma gelen senaryolar ile hızla kafamı iki yana salladım.
Kutuyu dolaba koyup kapağı kapattığım da yatağıma doğru adımlayıp tekrar yorganın altına girdim.
Dışarı da hala dün geceden kalma yağmurun ıslaklığı vardı ve hava gerçekten soğuktu.Saatlerce yataktan çıkmayıp telefonumla oynamıştım . Öyle ki hangi ara hava kararmıştı anlamadım bile.
Yatağımdan çıkıp üzerime kalın bir şeyler giyindim ve odadan çıktım.
Boş yemekhane de tek başıma yemeğimi yedim. Tekrar odaya geldim ve saatlerce tek başıma zaman geçirdim. Gece boyunca içten içe Berkan'in gelmesini bekledim.
Ama Berkan ne o akşam gelmişti ne de diğer gün...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK DEDİĞİN LAFTIR BXB
Lãng mạn"Aşk dediğin laftır derler . Sakın kanma onlara" Yazdığım ilk eşcinsel nitelikli kurgudur. Lütfen homofobikler kitaptan uzak dursun. !