Regulus Arcturus Black
•1980•
Bahçede çayımı içerken yeni doğan güneşi izliyordum. Uyuyamamıştım. Aklım tamamen Longbottom ailesinde kalmıştı. Umarım mesajıma uyarak giderlerdi. Avery ne kadar sözümü dinlemiş olsa da kafayı onlara takmış gibi duruyordu. Bellatrix ile birlikte bir şey yapmasından korkuyordum. Aklıma Alice ve minik bebeği gelince tekrar şefkatle gülümsedim. O kadar sevinliydi ki! Mükemmel bir anne olduğundan çok emindim.
İlerideki ağaçlıkların arasından yanıma yaklaşan karartıyı fark ettiğimde oturduğum yerde doğruldum ve şalıma daha sıkı sarıldım. Bu bir köpekti. Yaklaştıkça ise normal bir köpek olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Alaycı gülümsememle ayağa kalkıp ben de ona biraz yaklaştım ve eğilip çimenlerin arasındaki dal parçasını elime aldım. "Hadi yakala." Dal attığımda yanıma yaklaşan Patiayak'ın önce mutlulukla sallanan kuyruğu durdu. Sonrasındaysa dışarda sallanan dili içeri girerek ciddiyetle bana baktı. Kahkaha atmamak için kendimi o kadar çok sıkıyordum ki kızardığımdan emindim. "Hadi oğlum. Getir." Başını yere doğru eğerken son uyarı niteliğinde dişlerini gösterdi. Kendimi tutamayıp kahkaha atarken hala benden üç dört adım uzakta duruyordu. Elimi uzattığımda kuyruğu tekrar hafifçe sallanmaya başladı ve yanıma gelip başını omzuma koydu. Elimle başındaki tüylerini nazikçe okşarken kulağına fısıldadım. "Longbottomlar gitmeli. Bella ve Avery onlarla fazla ilgileniyor. Lord bundan sonra beni daha çok kullanacak gibi. Bu yüzden de Bella'nın dikkatini çektim. O varken benle sakın iletişime geçme."
Sirius benden uzaklaşıp gözlerime bakarken, bu haliyle bile gözlerindeki endişeyi hissedebiliyordum. Minik bir havlamayla bunu desteklediğinde gülümseyip kulaklarının arkasını kaşıdım. "Endişelenme. Ben ne yaptığımı biliyorum." Zevkle kapanan gözleri aniden aldığı kokuyla açıldı ve arkama bakıp hırlamaya başladı. Tepkisinden kim olduğunu anlamak zor değildi. "Sevgilim ne yapıyorsun?" Ayağa kalkıp kayan şalımı düzelttim ve Mason'a baktım. "Bahçemize bir misafir girmiş. Çok sevimli değil mi?" Özellikle Sirius'a bakmıyordum çünkü sevimli kelimesine sinirlendiğinden emindim.
Kaşları çatmış olan Mason, asık suratıyla Patiayak'ı inceledi. "Sevimli mi? Pis bir sokak köpeği işte. İçeri gel de ellerini yıka. Hastalık taşıyor olabilir." Ben gözlerimi devirirken Patiayak daha çok hırlamaya başlamıştı. Hatta arada çıkardığı büyük havlama sesleriyle tehlikenin sinyallerini veriyordu. "Sen gelmeden önce fazlasıyla sessizdi. Köpekler gerçekten hissediyormuş demek." Mason sinirli bakışlarını üzerime dikse de umursamadan dönüp Sirius'un burnuna bir öpücük kondurdum ve içeri girdim. Mason da oyalanmadan peşimden hemen eve girmişti çünkü Patiayak sinirli gözlerle onu izliyordu.
Odaya çıkmak için merdivenlere yöneldiğimde çalan kapıyla yönümü değiştirdim. Bu saatte birisi geldiğine göre önemli olmalıydı. Kapıyı açtığımda üzerime yığılan beden sendelememe sebep oldu. "Yardım et." Sadece fısıltısı bile kim olduğunu anlamamı sağlarken korkuyla onu yere bıraktım. "Mason! Mason yardım et!" Dolmaya başlayan gözlerimle Regulus'un yanaklarını kavradım. Baygındı. "Reggy! Reggy, gözlerini aç! MASON!" Sonunda koşarak içeriden gelen 'kocam' bizi gördüğünde şaşkınlıktan bir süre tepki veremedi. Sonra benim kapatmayı unuttuğum kapıyı kapatarak yanımıza diz çöktü. "Bir şey söyledi mi?" Başımı iki yana sallarken gözümden akan yaşı sinirle sildim. Şimdi sıradı değildi! Şu an ağlayamazdım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELINDA | Sirius Black
Fanfiction"Tarihi değiştirecek olan cadı." James ve Lily Potter çifti benden sır tutucuları olmamı istediklerinde hayatımın en büyük şaşkınlığını yaşamıştım. Bana nasıl güvenebilirlerdi aklım almıyordu. Sonuçta ben Mason Nott ile evliydim. Bir ölümyiyen il...