10 | Betray the Conscience

323 40 17
                                    

  Lütfen hikayeye yorum yapın 🌸

Diğer yazarlar gibi yorum-beğeni sınırı koymuyorum diye mi bilmiyorum ama lütfen sadece okuyup geçmeyin 💜


•••

    Eve girerken boynum hala sızlıyordu ve morluklar gizlenecek gibi değildi. Benim ise kimsenin bu konu hakkındaki söyleyeceklerini dinleyecek halim kalmamıştı. Aklımdaki tek düşünce "Regulus'u nasıl kurtaracağım?" sorusunun cevabıydı. Ve bu da tamamen bir boşluktan ibaretti. Aklıma hiçbir çözüm gelmiyordu ama Regulus'u ne olursa olsun ele vermeyeceğim kesindi. Eğer yakalanacaksa da ikimizi birlikte yakalarlardı.

    Aklımdan yine Sirius düşüncesi geçse de onu şu an bu işe bulaştırmak daha büyük bir risk almak demek olurdu. En azından içimizden birisi bu olaydan sıyrılmalıydı. Evet, Sirius bunu öğrenmemeliydi. Ama ya çoktan öğrendiyse ve fevri davranıp hataya sebep olursa? Remus olanların ne kadarını biliyordu bilmiyordum ki...

    Stresle saçlarımı çözerken hızlı adımlarla merdivenleri çıktım. Ev hala çok sessizdi ve bu daha çok gerilmeme sebep oluyordu. Ben yokken Regulus kötüleşmiş miydi? Kan zehirlenmesi çok ciddi bir sorundu. Eski, lanetli bir büyüydü. Kanınızın damarlarınızda kırmızıdan siyaha dönüşümünü derinizin üstünden bile görebilirdiniz. Kanın o akışkan yapısı koyu bir hal alırdı ve bu da size acı çektiren kısımdı. Damarlarınızda, kalbinizde, beyninizde bu koyu yapının hareketlerini hissederdiniz ve damarlarınızı zorladığı için tükenmeyen bir acı yaşardınız. Şu an Regulus'un bunları yaşadığını düşünmek...

Kapıyı sertçe çaldığımda bir süre kimse dışarı çıkmadı. Tekrar sertçe vuracaktım ki aralanan kapıdan Mulciber gözüktü. Saçları ben gittiğimden beri daha da dağılmış gibiydi ve üstündeki ceketi çıkarmış, gömleğinin kollarını kıvırmıştı. Konuşamadan sadece gözlerine baktım. Yutkunup kısık sesiyle "Elimden geleni yapıyorum." dedi. Sakince ona bakmaya devam ettim. Biliyordum. "Kan zehirlenmesi." Başını sallayarak beni onaylarken gözleri boynuma sabitlenmişti. "Ne oldu?" Cevap vermedim. Ben cevap vermeyince onun da anlaması uzun sürmedi. Yüzü ciddi bir hal alırken "Burada bekle. Merhem getireceğim." dedi ve itiraz etmemi beklemeden içeri girdi. Kendimi yorgunlukla arkamdaki trabzanlara yasladım. Bugün fazla uzun bir gündü.

    "Bu iyi gelecektir." Elindeki cam şişeye parmağını sokup, koyu yeşil merhemi aldığında iğrenircesine yüzümü buruşturdum. Gülerek parmağını bana uzattı. "İçinde ne olduğunu bilmemen miden için çok daha iyi." Sormayı düşünmüyordum zaten. Boynumu biraz havaya kaldırsam da gözlerine bakmaya devam ettim. "Mason nerede?" Gözleri saniyelik olarak yüzüme kaysada boynuma merhemi sürmeye devam etti. "Görev için çağırıldı. Gideli çok olmadı." Başımı hafifçe sallayarak onu onayladım. Bize yardım ederek nasıl bir tehlikeye girdiğinin şu an farkındaydı, biliyordum. Boynumu görüp bunun anlamaması aptallık olurdu. "Teşekkürler Charles. Her şey için. Ama artık gitsen iyi olur. Seni daha fazla bu işe bulaştırmak istemiyorum." Gülümseyerek elinde kalan merhemi, ucunu beline taktığı beze sildi. "Yetişkin bir büyücüyüm Diana. Kendi kararlarımı vermeye çok uzun zaman önce başladım. Biz, ne kadar öyle değilmişiz gibi yapsakta, dostuz. Ayrıca bensiz Regulus'u iyileştirmeniz oldukça zor olacaktır." Bir şey söylemeden bir süre yüzüne baktım ve sonunda ciğerlerime baskı yapan şeyi dile döktüm. "Benden onu yakalamamı istiyor. Regulus olduğunu bilmiyor ama ona kan zehirlenmesi yaşayan birini götürmemi bekliyor. Ne yapıcam ben?"

MELINDA | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin