|•SEİS•|

1.1K 35 8
                                    

Kozasında kan kusan kelebek

kıskacından utanan akrep

duvarın rengiyle deniyor kendini

gözleri merdivenin intiharında

merdiven kör bi' kuyuda,

kuyunun zincirinde boş bir ibrik

ıslığında raks eden

iskelet,

suret,

mercek


Nabzım durma noktasının eşiğindeydi. Ayakkabının ayağıma vuran kısmı soyulmaya yüz tutmuş, keskin bir acı veriyordu. Otoparkın kapısını gördüğümde yüzümde anlık kısa bir tebessüm oluşmuştu. Lavaboyu gösteren okları takip ederek içeri girdim. Saçlarım kabarmış, yanaklarım al al renge bürünmüştü. Göz bebeklerimin titrediğini aynadaki yansımada görebiliyordum. Kaçmayı başaramasaydım ölmüş mü olacaktım? ya da tecavüze uğrayıp izbe bir sokakta mı bulunurdu bedenim. Lanet olasıca adamın gözleri ensemdeymiş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Ülkemi özledim buradan gitmeliydim. Sevmediğim alışamadığım bu ülkede bir dakika bile kalmak istemiyordum. Solan rengimin canlılığını tekrar eski hale getirebilmek için çantamın olması gerekiyordu. Lanet olsun telefonum da içindeydi. Tanrım neden neden ve neden? belayı mı çekiyordum yoksa huzursuzluğu mu üstümdeki bu lanet neydi?.

     Ellerimi buz gibi su da yıkadıktan sonra, enseme ve göğsümü serinlettim saçlarımı iki küçük hareketle düzeltmeye çalıştım. Seyra'nın yanına gidip biraz daha sabretmem gerekiyordu. Tevrat'a söylemenin zamanı değildi en güzel günlerini batıramazdım. Kendimi son kez gözden geçirirken iyi olduğuma karar verdim ve dışarı çıktım. Masamın bulunduğu yere doğru yürüdüm. Kokteyllerden birini seçip yudumlarken, Seyra ve Tevrat'ın dans müziği çalmaya başladı. Büyüleyici bir uyumla piste yürüdüler ve dans etmeye başladılar. Ahh bu günleri görmek, büyüdüğümüzü gözümüze sokan bu zamana da lanet olsun. Seyra hafif bir baş hareketiyle bana selam gönderirken küçük bir tebessümle elimdeki kadehi kaldırdım. Aniden belimde bir sıcaklık hissettim ne olduğunu anlamaya çalışırken ikinci bir darbe kulağıma vuran yakıcı bir nefes oldu. Arkama dönmeye çalıştığım vakit, o sesi duydum. Bu oydu Canavar! Allah'ım hayır lütfen bana bunu yapma lütfen! Nutkumun tutulmasını ve elinde can vermeyi  istemiyordum, hayır!

-"You dropped your bag"  nefesim hızlandı. Kontrolümü kaybetme noktasına gelmiştim. Bu lanet adamın buraya nasıl geldiğini anlamıyordum. Tevrat'ın arkadaşıysa, onu buna hemen anlatmalıydım. Bedenimi çevirmek istediğimi anladığı zaman, kollarını yavaş hareketlerle kumaşın saten dokusuna sürterek geri çekti. Yaşadığım o boşluk hissi, midemi altüst etmeye yetmişti. Cevap dahi veremeden ondan beklenemeyecek bir hareketle çantamı masaya uzatıp gitti. Arkamı dönüp nereye gittiğine bakmak istemedim. O burada olmamalıydı. Lanet olsun! bu sikik kelimeyi bugün kaçıncı kullanışımdı?. Allah'ım!

      Aradan geçen saatler boyunca kasım kasım kasıldığım, titrememin durmak bilmediği zaman bir asırdı benim için. Seyra'nın sürekli yanıma gelip bir sorun mu var sorularına bile artık cevap veremeyecek duruma gelmiştim. Düğün sona erdiğinde insanlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

"-Azem. Seyra, ablamlarla üstünü değiştirmeye gitti. Hadi seni bekliyorlar sen de çık." Tevrat'ın düğün sonrası yakın arkadaşlarıyla tekne sefası yapacağı gerçeği aklımın ucundan uçup gitmişti.

"-Tamamdır çıkıyorum."

" -Azem, bir sorun mu var? neşen yerindeydi düğün öncesi  şu an dokunsam yere düşecek gibi bir halin var." dilimin ucuna kadar gelen tüm kelimeleri yutmak zorunda kaldım.

 |KAMÛS+۱۸|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin