| |KAMÛS+۱۸| adlı kurguda; argo, şiddet ve yetişkin içerikli sahneler bulunmaktadır. | |
~ • ~
-" Size yemin ederim ki kimseye bir şey
söylemeyeceğim. Lütfen! Çekilin."
Korkuyordum lanet olasıca bu adamdan deli gibi korkuyordum. Mat deri ayakkabı...
Çözülür tavan arasındaki örümcek ağı kendi gölgesinde
Derin yaralar vardır kapanmayan. Hiç bitmek bilmeyen, hatırlanmayı istemeyen, dile dökülemeyen. Ruhumun doymak bilmeyen yalnızlığı ona tutunduğu tek yegâne şey. Şimdi bu büyü bozulacakmış gibi hissediyorum. Alt üst olmam o adamdı. Vücudumun verdiği tepkiler, sinirlerimin alt üst olması, şeref yoksunu bir varlığın sebebiydi. Gitmeliydim en kısa zamanda, boynum yaslanmaktan tutulmuştu. Ne kadar vakit geçti bilmiyorum, havanın zifiri karanlığı istikrarlı bir şekilde durduğuna göre çok geçmemişti zaman denen illet. Boynumu sağa doğru hareket ettirmeye çalıştığımda karşı caddeden siyah Mercedes gözüktü. Tanıdık arabanın içinden Jonas çıktı ve adımlarını benim olduğu tarafa doğru hareket ettirdi. "-Merhaba Azem Hanım, Zahir Bey araçta sizi bekliyor efendim." bu varlığın hareketleri adamı kanser edecek türdendi. Siktir olup gittiği halde neden geri dönüyordu ki Allah aşkına! -"Jonas, bu adam senin patronun mu?" sorduğum soru karşısında bakışlarını yere indirdi ve sadece başını aşağı yukarı doğru hareket ettirdi, elleriyle yön vererek geçmemi bekledi.
-"Jonas, insanlar soru sorduğunda yere değil insanların yüzüne bak olur mu? Şimdi o pislik patronuna git ve Azem Hanım'ın gelmeyeceğini söyle olur mu ve gidin buradan daha fazla yorulmak istemiyorum. Lütfen" uzun boylu sarışın bir adamdı. Giydiği takım elbisenin içinde can alıcı gözüküyordu. Lakin yüzüne baktığımda duvardan farksız değildi. Piç herifin ne şartlar altında çalıştığını saçma bir şekilde merak ediyordum. Öyle bir canavarın yanında kendini bu hale çevirmeye hakkı var mıydı gerçekten? Düşüncelerimle boğuştuğumda kolumdan tutulup yukarı doğru kaldırıldım. O kadar ani ve hızlı bir zaman dilimiydi. Korkudan ayağım yerdeki taşın sert yüzeyine çarptığı gibi sendeledim bedenimin üstü arkaya doğru savruldu. Bir adım daha geri gideceğim an koca bir el tarafından belim çepeçevre kuşandı. Nefesim kesik kesik ve hızlıydı, dudaklarımın üstünde ki sıcak nefes bulunduğum konumdan daha kötü etkiliyordu benliğimi üşüyen bedenimi saran sıcaklığa sokulup deli gibi ağlamak, aynı zamanda küfürler yağdırıp yüzüne yumruklar geçirmek istiyordum. -" Bırak beni neden buradasın?" çenesini sıkıp keskin hatlarını daha fazla belirginleştiren canavar korkunçluğuna farklı yüzler ekliyordu. Ne vardı bu adamda Allah'ım neden kanım kaynıyor, vücudum geriliyordu. İlk yakınlaştığım adam değildi. Nedir beni böyle savuran duygular? -" I have no patience, Ha! do you understand?" Burnundan verdiği sık nefesler, ellerinin kaba baskısı vücuduma olan kontrolü eline geçiriyordu. -" Anlamıyorum seni oldu mu? Sen ne biçim bir varlıksın ya sabrından banane defol git artık git!" Sağ bacağını kırıp bacaklarımın arasından hızlı bir şekilde geçti. Sol kolunu da hızlı bir manevrayla belime yerleştirip olduğumuz uç kısımdan daha da kıyaya geçtik, elbisemin yaka kısmı hırpalanma hızıma dayanamadığı için ilk iki düğmesi açıldı. Göğsümün sadece uçlarını kapatan kumaş, bedenimin savunmasız ve hareketsiz bırakmıştı. Tenimin soğukluğu canavarın yanık tenli sıcak göğsüne yapışmıştı. Çenemi kaldırdığımda sakallı keskin hattı boynumu boydan boya çizdi. Yaşadığım saliselik duygu fazla yoğundu ellerim ceketin sımsıkı sardığı kollarına gitti. Kumaşın kalın yüzeyine geçirdiğim tırnaklar, bacaklarımın deli gibi titremesi her şey olduğundan fazla yoğun fazla tehditkârdı. Gözlerim elalar ile çarpıştı, soğuk ama bir o kadar da sıcak olan bakışlar. Kollarını belime sararak, beni kendine biraz daha çekti. Aramızda rüzgârın bile geçemediği gecenin kör bir vakti. -" Sen, sen beni deli ediyorsun kadın" dudaklarını çenemden sus çizgime kadar sürtündüğü nefesinin ılık hissi, beni kedine teslim ettirmişti. Kapanan gözlerim, göğsünün sıcaklığı ve dudaklarıma değen dudakları...
-Yıldızlar yok, ışık yok, deniz yok, benliğim yok, canavar yok...
Dilini çenemden filtrum yerime kadar yaladığı ve ıslak dudaklarını aralamam için verdiği savaşı. Araladığım dudaklarımla dudaklarında soluklanmıştım. O benim ne halde olduğumu umursamadan üst dudağımı volkan ateşine hapsetmişti. Vahşi ve kaba hareketleri daha da sertleşen ve yetinmeyi bilmeyen vücudu daha da ateşimi harlıyordu. Sarhoş etkisi yaratan bedeni vardı piçin. Neden buna izin veriyordum bilinmez. Üst dudağına yapıştım ve sertçe dişlerimi geçirdim. Kalçalarını geriye doğru çekip beni sertçe kendine bir kez daha çekti. Sağ göğsüm olduğu gibi sunmuştu kendini, soğuktan ve yakınlıktan sivrileşen ucunu hissettiğini biliyordum. Buna daha çok sebep olmak ister gibi emdiği dudaklarımı geri çekerek boynuma dişlerini geçirdi. "-Seni yok ederim Azem anlıyor musun?" Paramparça ederim ruhunu, teslimiyetini ödetirim acımasızca!" söylediği sözcüklerin hiçbirini algılayamıyordum. Boynuma geçirdiği son ısırığıyla silkelenen bedenim, kendini çekmek için geri doğruya savruldu. Gözlerimi açmaya çalışırken kor gibi yanan bakışlarının irislerinde tatmin, tehditkâr duruşu vardı. O bir canavardı. O pisliğin vücut bulmuş haliydi. Orospu çocuğu! Pazularında olan ellerimi boynuna doğru hareket ettirdim. Kendime olan kızgınlığımı boynuna geçirdiğim tırnaklardan akıtmak istiyordum. "- Sikeyim!" tüm gücümle asıldığım boynuna işkence etmek istiyordum. Canını yakmak ve yakmak! Geriye doğru adım attığında sağ bacağımı hızlı bir şekilde bacak arasına geçirdim. Beklemediği bu ani hareket karşısında sendeleyen piç herif, dirseğimin köşesini çenesinin altına vurup bedeninin geriye doğru savurdum. Kendine gelmesini istemeyen bedenine son darbem olan denize doğru itişim ve dengesinin kontrölünün yok oluşu her şey kısa süre içinde tamamlanmıştı. -"Amınakoyarım böyle işin, Azem seni elime geçirdiğim vakit nefesini keseceğim duydun mu beni kadın!" Ellerim elbisenin göğüs kısmına gitti. Düğmelerini iliklerken deli gibi kahkaha atmaya başladım. Ayakkabılarımı çıkartıp elime aldığım ve gülerek hareket ettiğim an anında omuzlarımın düşüşü. Bu hayatın vardı garezi bana, yoktu hakimiyeti bana karşı... bilmediğim yerde hareket ettirdiğim adımlarım. Arkadaki küfürleri, kükreyişleri duymuyordum. İlk öpücüğümün hesabı gitmişti?
-" Efendim, bu yaptığınız şey olmamalıydı. Azem Hanım lütfen arabaya geçin ve bizi bekleyin rica ediyorum. Zahir Bey'i tanımıyorsunuz lütfen arabaya geçelim." Bedenimin titreyişi ve gözlerimin kapanışı tamamen bir isyandı." Jonas'ın titreyen elleri, kendini bilmez hareketleri beni keyiflendiriyordu. Başıma daha kötü ne gelebilirdi ki? Ne kadar daha yok olabilirdim. Bu bilinmezlikte "- Bana arabanın anahtarını ver hemen" sözlerimden sonra anında kafasını bana çeviren Jonas sadece başını sallayarak dediğimi yapmıştı. -" Teşekkür ederim Azem Hanım, lütfen geçin Zahir Bey ile gelene kadar lütfen sakinleşin, ceketini çıkarıp kollarıma bırakan Jonas adımlarını ilerletip kıyaya gitmişti. Arabaya doğru koşup sürücü koltuğuna attım kendimi, arkama bile bakmadan basıp gittiğim yoldan geriye öfkeden kuduran bir Zahir kalmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.