|•SİETE•|

985 31 10
                                    

aşk boş şişede tapınakta

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


aşk boş şişede tapınakta

her akşam bir başka tanrıyla

iblisin yatağında

-siyah ve kızıl tabutta

kanları birbirine karışan üç kişi-

rüyamdaki kadın

o yosma

benden büyük çocuk doğuruyor

hala bakire

bin yıldır küfrediyor dedeme

küfleniyor o teknede


       Karanlık o kadar karanlık ki şakaklarımdan geçen keskin sızıntılar beynimi yontuyordu aheste aheste. Sesler şiddetli sesler. Tenimde hissettiğim ıslak el burnuma verilen keskin limon kokusu..

-"Azem! lütfen gözlerini aç bebeğim" korkulu sesin kulağımdan kalbime geçiş hızı kadar gözlerimi aralamayı başarmıştım. Bulanık gördüğüm silüetin netleşmesini bekledim bir kaç saniye. Hatırlamak istemediğim lanet olasıca zaman diliminin gözlerimin önünden geçmesini beklerken o sikik herifin sesini işittim.

-"Alanı boşaltın!"

Çevredeki insanlar teknenin diğer kısmına geçerken Seyra, sürekli soruları ile beni darlıyordu. Aptal düğünün bir an önce bitmesini ve ardından defolup gitmek istiyordum bu cehennemden!

-"Azem seni öyle yerde baygın gördüğüm an nefesim tıkandı. İyi misin su ister misin bebeğim."

-"İyiyim Seyram sadece düğün telaşından bir şeyler atıştırmayı unuttuğum için gözüm karardığını hatırlıyorum ama şu an iyiyim telaş edilecek bir şey yok."  Tevrat'ın müdahalesi sonucunda misafir alanına doğru hareket ettik. Pisliğin varlığı arkamda olmasına dayanamıyordum. Bir kaç saat katlanmam lazım. Azem sadece bir kaç saat kızım. Kendimi  sakinleştirmeye çalışıyordum şu an için elimden başka bir şey gelmiyordu. Etraf eski hareketli dakikalarına döndü. Yerleştiğim masadan kalkmak istemiyor sadece kokteyl içmek istiyordum. Vücudum gerim gerim geriliyor ve canımı acı tadacak kadar acı veriyordu. Danslar ediliyor, deli gibi bağırılıp çığlıklar atılıyordu.

            Gevşemiştim. İstediğim tek şey yüzmekti. Denizin ortasındaydık, etrafta başka tekne yoktu. Atlasam şimdi kim görebilirdi ki beni bu kargaşanın içinde? kim fark ederdi yokluğumu canım dostum mu? hiç sanmıyorum. Masada başka kimse kalmamıştı. Ayağa kalkıp masanın köşesinde kalan kokteyle uzandım kısa fakat hızlı adımlarla teknenin diğer ucuna geçmek istedim. Adımlarım sağlam basmıyordu yere yalpalayarak uca varmıştım. Bilmediğim bir ülkenin ortasındaydım. Kendimi hiçbir yere sığdıramıyordum. Rüzgarın tenimi okşayıp geçmesi ve ortamın egzotik havası beni esir almıştı çoktan, üstümün müsait olup olmaması durumu bile  umrumda değildi. Belki bu kafayla kulaç atmaktan yorulur dibi boylardım. Kim bilir?
Teknenin baş kısmına doğru ilerledim, elimdeki boş kadehle birlikte ayakkabılarımı köşeye doğru fırlattım. Omurgaya çarpan dalgaların köpükleri gözüme korkunç gelmiyordu. Oysaki koyu laciverte boyanmış denizin görüntüsü beni her zaman irkitirdi. Daha fazla düşünmek istemedim çıplak ayaklarımla ahşap yüzeye doğru adımlayarak korkuluğa tutundum.  Hadi Azem! kollarımı havaya kaldırdım ve kendimi balıklama atlayarak suya bıraktım. Vücudum soğuk suyun içinde ani kasılmaya uğrasada yüzeye çıkana kadar kendini salmayı başardı. Harikaydı deli gibi gülmek istiyordum. Su muhteşemdi! tenimin hasretini biraz olsun gidermeye çalıştım. Kulaç atarak tekneden uzaklaşmak istiyordum. Elbisemin ince olması işimi kolaylaştırıyordu. Attığım kulaçlar bir öncekine göre daha yorucu ve yavaş oluyordu.  Başım dönmeye başlamıştı o esnada  göz yaşlarım özgürlüğünü ilan etmişti bile, derin bir nefes aldım ve kendimi denizin kollarına bıraktım. Yıldızlar beni bugünde yalnız bırakmamıştı her seferinde tekrar tekrar büyülenmekten kendimi geri alamıyordum. Hangisine bakarsam yönümü bulabilirdim? -" Hey sen küçük ama ışığı çok parlak olan Bellatrix söylesene! Azem olan bana benim yönüm neresi ha neresi? Rigel sen de bilmiyorsun değil mi yönümü? Oysa siz yolu kaybedenlerin rehberi değil misiniz ha? siz de mi bana sırt çeviriyorsunuz ha öyle mi, Saif? Siktiğimin mutluluğu!

               Kulaçlarımı daha da ileri attım arkama bir kez bile bakmadan ne önemi vardı ki artık geri dönmenin bu saatten sonra, nefes alış verişlerim kesik ve hızlıydı. Tükenmiştim soğuk su vücuduma iyi geldiği kadar beynime etki etmemişti. Ayaklarımı daha fazla hareket ettiremeyecek kadar bitmiştim. Yavaş yavaş kapanmaya yüz tutan gözlerimde beni yanıltmamıştı. Vücudum ruhumdan daha fazla istiyordu ölüm bayrağını çekmeyi...

Tuzlu su burnumu ve genzimi yakıyordu dibe doğru çekiliyordum son acımdı, son göz yaşlarımdı bunlar kurtuluyordum. Vücudum tepki olarak çırpınmaya suyun yüzeyine çıkmak için mücadele etmeye başlamıştı. Ayak bileklerim kasılıyor, kollarım dalgaların kuvvetine daha fazla direnemiyordu. Gözlerimi açmaya çalıştığım vakit saçlarımdan keskin bir acı hissettim. Yüzeye doğru saçlarım kopacak kadar sert darbeyle çekiliyordu. Oksijeni hisseden vücudum bu anı bekliyormuşcasına soluklanmaya çalışıyordu. Bir el tarafından çenemden tutularak yukarı kaldırıldım. Damlalar görüş alanımı bulanıklaştırıyordu. Hızlı hızlı kırptığım göz kapaklarım artık daha fazla dayanamıyordu. Olağanca uyuşukla son kez kırparak açtığım göz kapaklarımın arasından görmek istemediğim o canavarı bulmak istemiyordum!

-"Bırak beni hemen!" kollarımı pislikten kurtarmak için ne kadar gücüm kaldıysa mücadele edecektim. Piç herife yenilmeyecektim ona bu zafer duygusunu tattırmayacağım!

-"Kes sessini, ne yaptığını zannediyorsun sen he?" Uzaktan vuran teknenin ışıkları yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Saçlarının önleri gözlerinin önünü kapatacak şekilde dağılmıştı. Elmacık kemiklerinin keskin hatlarına da su damlaları damlıyordu, gözleri korkunçtu pislik domuzun. Beni her an yutacak gibi bakıyordu. Lanet olsun bu cani pislikle karşı karşıya bulunduğum zaman dilimlerine!

-"Beni süzmeyi kes ve cevap ver! ne işin var suyun içinde aptal mısın kızım sen canına mı susadın?"

-"Siktir git! kimsin sen ya kimsin kim? ne haltla bana hesap soruyorsun orospu çocuğu! ölürsem ölürüm sanane.." saçlarımdan tutan elini boynuma doğru hareket ettirdi. Çenesini söylediğim laflardan sonra daha çok sıkmaya başlamıştı. Sinirleniyordu sanki hakkı varmış gibi, son kez kendimi uzaklaştırmaya çalıştığımda diğer koluyla belimden tutarak göğsüne doğru yapıştırdı.

-"Bu kaçıncı tacizin pislik herif lanet olsun senin gibi et parçalarına bırak beni! Dokunmanı istemiyorum diyorum anlamıyor musun?" ağlamaya başladım. Yine ve yine bu domuz herifin karşısında hıçkırıklarım artmaya başladığında sıcak avuç içini sırtımda hareket ettirdi. Yorulmuştum uyumak istiyordum. Bulunduğum bu konumdan, insanlarından, ülkeden kurtulmak ve sonsuz uykuya dalmak istiyordum.

"-Bana bir daha küfür edersen Azem canını acıtırım duydun mu? seni ilk ve son kez uyarıyorum!"

"-Ne yaparsın bana yine iki seçenek mi sunarsın ha?  Tehdit mi edersin yine yoksa bu sefer tecavüz mü edersin. Senin gibi piç heriften her şey olur insanlık dışında! bırak beni sikicem elini kolunu artık!" nefes alış verişi gerdanlığıma vuruyordu. Kollarını sıkılaştırarak canımı acıtmayı başarmıştı. Sakallı çenesini nemli yüzüme sürterek kulağıma ilişti. -" Beni kışkırtmayı kes!" kollarını kalçamın altından geçirerek bedenimi yukarı kaldırdı. Elbisemin derin dekoltesi canavarın dudaklarına sunum hazırlamıştı. Nefesi iki göğsümün arasındaydı artık. Dermanım kalmamıştı daha fazla hareket etmeye bacaklarımı beline doğru sardım. Beklemediği bu hareket karşısında kollarını daha fazla sıkıştırdı ve başını kaldırarak yüzüme eğildi. Göz yaşlarımın durmadan aktığı ve kendine yol edindiği yerleri canavar dudaklarıyla sildi geçirdi....





Herkese selam olsun.

10'da başladım saat 02:14 nasıl oldu ne oldu bilmiyorum. Gidişat nasıl olur nereye gider onu da bilmiyorum. Umarım yorum yapan güzel insanlar olur ve bu gidişata biri dur der ;)

-Sevgiyle kalın!-

 |KAMÛS+۱۸|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin