"Sence sonları nasıl olacak Yoongi?"
Seungwan şefkatle başını okşayan kocasına baktı. Yoongi onu dikkatle dinliyordu.
"Jin hyung çok pişman. Senin dediklerine göre Joohyun her şeyi söylememiş. Onları öğrendiğinde ne yapar hiçbir fikrim yok. Ama üzülmeyelim hayatım, onlar tekrar mutlu olacaklar." Yoongi içi sıkıntıyla dolu olan sevgilisinin başına bir öpücük kondurdu. Ardından onu yeni yeni yapmaya başladığı kaslı kollarıyla sardı. Seungwan artık daha iyi hissediyordu.
Seungwan ve Joohyun liseden beri arkadaştı. Yoongi ve Joohyun ise çocuklukten beri arkadaşlardı. Joohyun ve Yoongi arasında 2 yaş vardı ama ikisi de bunu sıkıntı etmediği için birbirlerine isimleriyle sesleniyorlardı. Joohyun Yoongi'nin ona noona demesini istemiyordu, bu ona yaşlı hissi veriyordu.
Yoongi ve Joohyun'un yolları ortaokul sonda ayrılmıştı. Yoongi ve ailesi o zamanlar Daegu'dan Seul'e taşınmışlardı. Her ne kadar iletişimde kalsalar da birbirlerini çok göremiyorlardı. Yoongi o sırada kendine bir arkadaş çevresi edinirken Joohyun da aynı şekilde hayatına devam ediyordu.
Joohyun üniversite için Seungwan ile Seul'e geldiklerinde Yoongi onu çok özlediğini ve hemen görüşmezlerse öleceğini söylemişti. Tabii ki bunlar Yoongi'nin abartılarıydı, sadece eğleniyordu ama ikisi de birbirlerini ciddi manada özlemişti.
O gün buluşmaya Joohyun Seungwan ile Yoongi ise Seokjin ile gitmişti. Başlarda Joohyun ve Seokjin arasında bir çekim olmasa da Seungwan ve Yoongi arasındaki çekim gözle görülür biçimdeydi. Yoongi gözlerini Seungwan'dan alamamıştı.
O günden sonra Seungwan ve Yoongi sürekli görüşmüşlerdi. Çok uzun sürmeyen bir flört döneminin ardından sevgili olmuşlardı ve Joohyun ile Seokjin'in düğününden 3 hafta sonra evlenmişlerdi.
Yoongi ve Seungwan Joohyun'un Seokjin'den sonra gelen en değerli gördüğü kişilerdi.
...
Joohyun yeni kalktığı yatağından ayrılmakta zorluk çekiyordu, uykuya bayılan bir insandı fakat öğretmen olduğu için uyku ile olan aşkını ancak haftasonları giderebiliyordu. Seokjin ile okulda karşılaşmalarının üstüne 3 gün, 1 hafta ayrı kalma kararlarının üstünden ise 4 gün geçmişti. Joohyun onu çok özlüyordu. Seokjin'in de ondan bir farkı yoktu.
Joohyun mutfağa gidip su içtikten sonra salonda birbirlerine sarılarak oturan çifti gördü. Joohyun Seungwan'ın ne kadar üzüldüğünü ve elinden ne gelirse yapabileceğini biliyordu ama bu sefer yalnız başına halletmek istiyordu. Şu ana kadar çoğu işini hep birileriyle yapmıştı ama şimdi kendi başına bir olayı çözmek istiyordu. Kim bilir, belki tatlıya bağlayabilirim diye düşünüyordu.
"Sarılmayın artık yeter. Olan var olmayan var. Size diyorum Seungwan! Yoongi!"
Yoongi gülerek ayağa kalktı ve Joohyun'a sarıldı. "Kızma Joo sana da sarılırız." Seungwan da kalkıp Joohyun'a sarıldığında Joohyun ikisi arasında ezilmişti neredeyse.
"Bırakın beni tamam yeter." Gülerek ayrıldıklarında Yoongi bir anda ciddi haline büründü. "Jin hyung pişman ve seni çok özlemiş Joohyun, artık görüşseniz mi?" Joohyun kaşlarını çattı.
"Kendimi hazır hissetmiyorum." Seungwan Joohyun'un kolunu güven verici şekilde sıktı. "Sonucu ne olursa olsun artık aranızda ki bu sorunu halletmeniz lazım. Baksana sende, o da biz de perişan olduk Joo."
Seungwan haklı diye düşündü Joohyun. Tek yapması gereken cesaretini toplamaktı.
"Tamam, bugün buluşalım ve her şeyi bilsin. Sonra neler olacağına bakalım. Hazırım." Seungwan hep yaptığı gibi Joohyun iyi hissetsin diye eğlenceli ses tonunu takındı. "Fighting visual kraliçesi!"
Joohyun Seungwan'ın dediğine gülmüştü. Ona en son lisede böyle hitap ediyorlardı.
"Jin hyunga kim haber verir?" Yoongi'nin sorusuna Joohyun cevap verdi. "Sanırım benim mesaj atmam daha uygun olur?" Seungwan ve Yoongi başlarını sallayıp ikisi de Joohyun'un bir yanağından öptü ve saatleri geldiği için paltolarını alıp evden çıktı. Joohyun bugünkü ders programına baktı. Sınıfının ilk iki dersi ikinci sınıf olduklarından dolayı İngilizceydi. Yani Joohyun'un neredeyse 2 saati boştu.
Telefonundan her gün gece bakıştığı numaraya bu sefer bakmakla kalmayıp mesaj yazmak için üstüne bastığında heyecanlanmıştı.
Joohyunbae
merhaba
şey, bugün sabah
2 saatlik bir boşum var.
istersen okulun yanındaki
kafede bulabiliriz?Joohyun mesajlarını attıktan sonra telefonun ekranını kapatıp telefonu kalbine götürdü. Birden bildirim sesini duyduğunda hızla telefonu açtı. Mesaj tam da istediği kişidendi.
Seokjin zaten hep bunu bekliyordu, sürekli telefon başındaydı.seokjinkim
aman Tanrım.
Joohyun?
sen cidden bana
mesaj attın.
affettin beni değil mi?joohyunbae
sadece soruma cevap versen?
kabul edersen hazırlanmam
gerekir ve bunun içinde zamana
ihtiyacım var.seokjinkim
tabii ki.
tabii ki kabul ediyorum.
bu anı dört gözle
bekliyordum.
teşekkür ederim
bana bir şans
verdiğin için.joohyunbae
bakalım o şansı
kimin kime vermesi
gerekecek.
neyse, görüşürüz.seokjinkim
görüşelim güzelim.Joohyun giydiği mor pastel renklerindeki pantolon ve üst takımıyla kendisini çok tatlı bulmuştu. Aynada bir daha kendisine baktıktan sonra evden çıktı. Yani Yoongi ve Seungwan'ın evinden.
Seokjin aynada gördüğü yüzle memnun olmuştu. Aynada kendisini görmek onu mutlu ediyordu. Kendisini çok yakışıklı buluyordu. Eh, bu konuda zaten herkes hemfikirdi.
Seokjin beyaz pantolon ve hafif mor gömleğinin üstüne giydiği beyaz ceket ile mükemmel görünüyordu. İkisi de buluşma sonrası işe gideceği için biraz resmi giyinmeyi seçmişti.
Buluşacakları kafeye ilk Joohyun varmıştı. Boş bulduğu bir masaya oturup pencereden dışarı bakmaya başladı. O sırada karşısında çekilen sandalye tarafına dikkatini verdiğinde nefesi kesilecek gibi olmuştu. Şu an ikisi de birbirlerinin boynuna atlayıp deli gibi sarılmak, öpüşmek ve hasret gidermek istiyorlardı.
"N-nasılsın Joohyun?" Seokjin kekelediği için kendi kendine kızarken Joohyun onu sevimli bulmuştu.
"İyiyim, sen?" Seokjin Joohyun'un gözlerine bakıp hafif gülümsedi. Bu gülümseme aslında daha çok acı çekiyorum ama senin için ayaktayım anlamına geliyordu.
"Sen yokken hayatımın pek normal geçtiği söylenemez." Joohyun kafasını salladı.
"Zamanım çok kalmadı ve sana anlatmam gereken şeyler var, sakince dinleyip en son karar vermeni istiyorum. Kabul mü?"
Seokjin içine düşen kötü hislerle baş etmeye çalışıyordu ama bu çok zordu. Joohyun konuşmaya başlamak için derin bir iç çekerken Seokjin elini Joohyun'un elinin üstüne koydu. İkisininde kalbi çok hızlı atıyordu. Bu basit bir özlem değildi. İnsanların dıştan baktığı zaman anlayabilecekleri bir şey değildi.
"Yanındayım Joohyun, ne olursa olsun yanındayım. Güvendesin, rahat ol güzelim."
diğer bölüm bazı şeyler tam anlamıyla açıklığa kavuşacak.
görüşürüz 👋🏻♡

ŞİMDİ OKUDUĞUN
marry me -ksj✅
Fanfic-TAMAMLANDI- "Beni dinlemeliydin, ne olursa olsun bir şeylerin farkına varmalıydın." "Yapamadım. Özür dilerim." -kim seok jin mini fic (with bae joohyun)