2. Mira Kaanbeyli

87 23 42
                                    

Önüme koyulan sudan bir kaç yudum aldıktan sonra soru cevap başlamıştı. Sorguda diyebilirdim buna...
"Gecenin yarısında ne işin vardı orda, ne yapıyordun, ne oldu, tek tek anlat" dedi sorgu memuru.
Olayın şokunu henüz atlatamamışken kendimi bir sandalyenin üzerinde oturuyor, karşımda da dikilen iki tane polisin bulunduğu kapısı kapalı bir odanın içinde buldum kendimi.
Derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladım. Hava almak için dışarı çıktığımda üst caddeden bir çığlık sesi duydum. Ve bu çığlık bir annenin feryadından başka bir ses olamaz diye düşünerekten koşar adım üst caddeye gittim. Caddeye çıkar çıkmaz dört kişi gördüm. Biri erkek üçü kız, fakat kızlardan biri yerde kanlar içinde yatıyor,erkeğin elinde de yanlış hatırlamıyorsam bıçak vardı ve bununla yerde ki kızı yaralamıştı.
Polis memuru sözümü keserek"gördüklerini teşhis edebilir misin ve ya yaş ortalamaları kaçtı?" Diye sorduktan sonra anlatmaya devam ettim. Yerde yatan kıza bakamadığımdan sebep bilmiyorum,lakin biri 40 ila 45 arası diğeri ise 22-23 yaşlarında iki bayanlardı. Karanlık olduğu için bayı pek seçemedim ve yanlarına doğru ilerlerken genç adam kaçmaya başladı. Gördüğüm kadarıyla sanırım askerden yeni gelmişti. Saçı kısa sakalları hiç yok denecek kadar azdı eğer ki yanılmıyorsam...
Yaşça büyük olan kadın ne dediği anlaşılmaz şekilde çığlık atarken diğer bayan da "yardım edin, yaralı var" gibisinden bağırıyor, gözleri ile de etrafa bakınıyordu. Yardım edebilecek kimse var mı diye. O esnada ben yanlarına varmış bulundum. Ne oldu demeye fırsat olmadan genç bayan ambulansı arayın, ambulans nerde kaldı, lütfen yardım edin diye haykırmaya devam etti. Yaşça büyük olan bayandan hiç bahsetmiyorum bile sanırım yerde yatan kızın annesiydi ve sürekli ellerini dizlerine vurup bir yandan ağlıyor bir yandan da çığlık atıyordu. Olayın yaşandığı yer hastaneye fazla uzak olmadığı için üç beş dakika içinde polis ekipleri eşliğinde gelip yaralı kızı götürürken her iki bayan da araca binip ambulansla gitti ve polis ekipleri de beni alıp buraya getirdi diyerek gördüğüm her şeyi anlatmıştım. Polisin biri "tamam" deyip odadan çıkacakken "pardon yaralı kız yaşıyor mu? " Diye sordum. Kafasını eğip " şuan hâlâ yoğun bakımda hayatı tehlikesi sürüyor, sende ifadeni imzaladıktan sonra çıkabilirsin" dedi.

Evrak işlerini hallettikten sonra usulca yürümeye başladım. Nereye gideceğimi bile bilmeden...
Karakolda sorgum bitmişti fakat şimdi de ben kendimi sorgulamaya başladım. Kimdi onlar, neden o genç kızı bıçakladı,o üç bayan kimdi diye düşünüp durdum. Eve gidip uyuyayım dedim gece zaten bitmiş, öğle vaktine kısa bir zaman vardı. Hava da biraz esiyor, rutin hale getirmiş olduğum annemi mezarını ziyaret etmeye karar verdim. Elimde tuttuğum paltomu giyip mezarlığa doğru gitmeye başladım.

Yaralı kız hayati tehlikeyi atlattı mı, yaşıyor mu, neyin nesiydi, gecenin o saatinde ne işleri vardı orda, kafamda onlarca soru ile mezarlığa vardım. Oturdum annemin baş ucuna içimdekileri dökmeye başladım dilim döndüğünce. "Affet anneciğim uzun zamandır gelemedim kafam karışık bir süredir dalgın bir vaziyette yaşayan ölü gibi geziyorum hele ki dün gece yaşadıklarımdan sonra...
Keşke babamın mezarının nerde olduğunu söyleseydin de onu da ziyarete gidebilseydim. Kim bilir hangi kimsesizler mezarlığına gömüldü ya da bir mezarı var mı onu bile bilmiyorum. Ağır bir imtihan içerisindeyim bir girdaba doğru sürükleniyor, debelenip duruyorum o kör kuyulardan çıkıp aydınlığa varabilmek için. Ne olurdu ki biraz daha yanımda kalsaydın başımı omzuna koyabiliceğim bir anne saçlarımı okşayan bir eş dizlerinde uyuya kaldığım, her sıkıntı da sığındığım tek liman olsaydın." Biraz sitem etmiş gibi oldum fakat gerçekten zor, zordu hayatım. Hem de hiç olmadığı kadar...
Göz yaşlarımı silip kafamı kaldırdığımda karşıdan gelen bir gurup gördüm. Omuzlarında bir tabut, yüzlerinde hüzün. Acaba bugünde kim vefat etti hangi ocaklara ateş düştü derken gurup yaklaşınca içlerinden birisini tanıdım. Evet bu oydu. Dün gece yerde yatan yaralının başında ki genç kızdı. İşte o an kafama dank etti. Yoğun bakıma alınan kız hayati tehlikeyi atlatamamış hakkın rahmetine kavuşmuştu. Annemin mezarı başında oturmuş dua ederken bulunduğum yerin bir kaç metre ilerisinde defin işlemi gerçekleşmiş herkes dağılıyordu bir kişi hariç. Yanına gittim kısık bir sesle başın sağolsun dedim. Arkasını dönüp bakınca tanımıştı beni. "Sen osun dün gece yardım edip ambulans çağıran kişisin" evet dedim usulca yanına yaklaştım iki üç adım uzağında oturdum yapacak bir şeyim olmadığı için ayakkabımın bağcıkları ile uğraşıyordum. Uzun bir süre sustuktan sonra "sen niye burdasın" diyerek sessizliğini bozdu. Bir yakınımı ziyarete geldim dedim. Kafasını kaldırıp "ne kadar yakın" dedi. Beni doğurduktan sonra on yıl hasretiyle yaşayıp, kavuştuktan altı yıl sonra tekrar kaybettiğim annem dedim.
Gözlerimin içine bakıp "senin acın benimkinden de büyük" deyip gözlerinden yaş süzülmeye başladı.

Sessizliğimin SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin