Umarım beğenirsiniz güzellerim 🙏
Goguryeo'nun kurucu hükümdarı Jumong bir efsaneye göre; Cennetin oğlu, Hae Mosu ve Nehir Tanrısı, Yuhwo'dan meydana geldiği iddia ediliyordu. Hae Mosu'nun Yuhwo'yu nehirde yıkanırken gördüğü ve bu davranışın tanrı tarafından onaylanmaması üzerine cennete kapatılmış olduğu söyleniliyor. Nehir tanrısı, bir rivayete göre cennetin oğlu tarafından gönderilen güneş ışınları ile hamile kalmış ve dünyaya yumurtadan çıkma bir oğul getirmişti. Yumurtadan gelen çocuk, ismiyle 'Usta Okçu' anlamını taşıyan, Goguryeo'nun kurucu hükümdarı Jumong'dur.
Nehir tanrısı dünyaya gözlerini açan oğlu ile birlikte, bebeğin çıktığı yumurtanın kabuklarıyla hayvanları beslemiş ve onu tüm kötülüklerden koruyacağını düşünmüştü. Tanrı sanki onun isteğini kabul görmüş gibiydi çünkü dünyaya gelen çocuk, elleriyle toz iter gibi kötülükleri kendisinden uzaklaştırıyordu.
Kurucu hükümdar, birgün uyurken rüyasında cennetin oğlu olarak tanımlanan Hae Mosu'yu görmüştü. Cennetin oğlu ona bir krallık kurması gerektiğini, eğer sözlerini dinlerse dünya tarihinde önemli isimlerden biri olacağını söylemişti.
Jumong, ilk başta böyle bir şeyin imkanı olmayacağını düşünmüştü. Silla, bulunduğu bölgeye hüküm sürerek iken kim onları yenebilirdi ki? Fakat Jumong'un beklenmediği bir olay gerçekleşmişti. Cennetin oğlu kendi oğluna yardım edip, yıkılamaz sanılan krallığın yavaşça zayıflamasına neden olmuştu. Yani.. En azından Jumong öyle düşünüyordu.
Silla'nın Baekje ile yaptığı savaşı kaybetmesi, Jumong'un gözlerinin parlamasına neden olmuş ve doğduğu topraklarda bir isyan çıkartmıştı. Cennetin oğlu ve nehirin kızı, kendi oğullarının çıkarttığı isyana destek vermesiyle birlikte diğer krallığın sahip oldu toprakları kendilerine ait kılmışlardı.
Küçük bir topluluğun zamanla dünya üzerinde var olacak büyük bir krallığa dönüşeceğini ve bu krallığın, diğer medeniyetleri diken üzerinde tutacağını o dönem kimse fark edememişti.
Yıllardır süre gelen savaşlar ve kazanılan topraklarla birlikte Goguryeo, güce aç bir hale gelmişti. Sahip oldukları ile yetinmeyi bilmeyerek daha fazlasını istiyorlardı. Bundan dolayı saldırgan bir medeniyet haline bürünmüşlerdi. Saldırganlıkları yüzünden komşu olduğu diğer tüm krallıklar ile araları bozulmuş fakat ittifak içerinde bulunduğu Göktürkler ile hiçbir zaman kötü olmamıştı. İki devletinde askeri özelliklerine önem vermesi birbirleri ile yakınlaşmasına ve iki devlet arasında yakın bir bağ oluşmasına neden olmuştu. Bu iki devletin ortak bir amacı vardı. Çin'in güçlü bir devlet haline gelmesini engellemekti. Bu ortak amaç doğrultusunda iki hükümdar birbirlerine destek vererek Çin'i aralarında sıkıştırmaya çalışıyordu.
Goguryeo askeri gücününe önem verdiği gibi ilime de çok önem vermişti. Her ne kadar yaşadıkları dönem itibarıyla askeriyelik önemli olsa da bazı zamanlar sadece bu yetmiyordu. Goguryeo'ya kıvrak zekalı insanlar lazımdı.
Krallıkta hiçkimsenin beklemediği bir durum olmuştu. Goguryeo'yu önemli güç haline getiren kralları, Seo Changheo'nun öldürülmesi tüm halkın gözünü korkutmuştu. Kralları düşmanlarının kötü oyunlarına direnebilmesine rağmen oğlu, Seo Changbin tarafından acımasızca öldürülmüştü.
Kral Changheo'nun ölemsiyle birlikte halkın gözü merakla saraya dönmüştü. Tahtın boş kalmasıyla birlikte başa geçecek olan kişiyi herkes içten içe tahmin edebiliyordu. Tam da düşündükleri gibi de olmuştu. Babasını öldüren gözü kara oğul, kendi çıkarları sonucunda babasını bile düşünmeden kendine ait olan tahta geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Kingdoms
FanfictionFelix, kendi halinde yaşayan Silla krallığının prensi iken; yaşadığı dönemin en gaddar kralına kafa tutarken bulmuştu kendisini. √ Kitaba artık bu hesaptan devam edeceğim.