Hep yorum yapın olur mu bebeklerim? Siz yazdıkça ben hevese gelir daha hızlı yazarım bölümleri 💃🏼
Minho, baygın yatan ince bedenin hızlıca yanına geldiğinde uyanması için diğerinin suratına hafif hafif vuruyordu fakat etkisine bir tepki vermiyordu genç çocuk. "Ona ne oldu?" Yanında bulunan insan kalabalığına bakarak telaşla sormuştu. Birinin ona cevap vermesini beklerken yaşını almış bir kadın, "Bilmiyoruz efendim. Merdivenden düşüverdi bir an, ne olduğunu anlayamadık." derken, Minho kadını anladığını belirten bir kafa sallayışı vererek hala yerde baygın yatan bedene kollarını sararak ayağa kalmıştı.
Hızlı adımlarla eski barakaya doğru yol alırken, komutanın silüetini yanında görmesi ile adımlarını durdurmadan ona doğru döndürdü yüzünü.
"Ne oldu ona?"
Hyunjin, askeriyeden çıkarak saray görevlisinin istediği birkaç evrağı ona götürmek için yol almışken arkadaşının telaşlı ve kolları arasında baygın bir beden taşıdığını görünce o tarafa doğru yönünü çevirmişti.
"Bilmiyorum ki."
"Nasıl bilmiyorsun?" Kollarında baygın bir çocuk vardı ve ne olduğunu bilmiyor muydu yani?
"Eğlence için hazırlık yapıyordu sonra aniden yere düştü." Minho, yanında gölge gibi kendisini takip eden uzun bedene açıklama yapıyordu.
"Neden onu saray hekimine götürmüyorsun?"
Hyunjin, geldikleri barakanın tam önünde kapının üzerindeki tokmağa vuran gence merak ettiği soruyu sormadan edememişti. Silla şifacısına nasıl güvenebilirdi? Belki yardım etmek niyetine zarar verirdi hizmetliye.
Minho, onu şu an hiç takamazdı. Sorduğu soru havada asılı kalırken yavaşça açılan kapıyı ayakları ile daha hızlı açılmasını sağlamıştı. Şifacı kapının dışından uygulanan baskı ile kapının arkasından çıkarak merakla gelenlere bakmıştı.
Bu iki adamı da uzun zamandır görmüyordu. En son buraya geldikleri vakit görmüş sonra da zaten ilaçlar ile uğraştığı için öyle çok insanla da muhattap olmamıştı. Bir komutana bir de görevliye baktığı an, görevlinin kolları arasında solgun bir beden görmesi ile, "Ne oldu ona?" kaşlarını kaldırarak panikle sormuştu.
Minho, ikidir aynı soruyu duymasından dolayı bıkkınlıkla nefes vermiş şifacıyı umursamadan barakanın içine girmişti. Kollarında olan minik bedeni yatağa yatırırken, "Bunu benim sana sormam gerekmez mi?" bakışlarını bir süreliğine arkasından gelen şifacıda gezdirmiş sonra ise yatırdığı bedenin rahat etmesi için ayakkabılarını çıkartmıştı.
Seungmin, hızlıca yatan bedenin hemen yanına gelerek gözleri kapalı olan gencin irislerini görebilmek için parmakları ile zarar vermemek adına göz kapaklarından destek alarak açmıştı gözlerini. İlk sağ gözüne, sonra sol gözüne baktığında bir sıkıntı olmadığını fark edince nabzını kontrol etmek için kollarını elleri arasına almıştı bu sefer. Nabızda stabildi bir sıkıntı yoktu, gözlerini hızla hizmetlide gezdiren şifacı yüzünün normalinden daha renksiz olduğunu görünce sorunu anlamıştı. Bedeni yorgun düşmüş olmalıydı.
Minho, şifacının yaptığı her hareketi ayrıntısına kadar incelerken şifacının ona dönmesiyle dikkatini de ona vermişti. "Hastamla ilgilenirken yanımda durmamanız gerekiyor." Kaşlarını çatmıştı, Minho. Ne demek yanında duramazdı? Hah, sevdiği çocuğu burada şifacının yanında tek bırakamazdı.
"Ona zarar vermek için yanından ayrılmamızı mı istiyorsun?"
Bu sözler saray görevlisinden çıkmamıştı. Geldiğinden beri odanın bir köşesinde dinelen komutan aklından geçenleri hiç düşünmeden söyleyivermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Kingdoms
FanfictionFelix, kendi halinde yaşayan Silla krallığının prensi iken; yaşadığı dönemin en gaddar kralına kafa tutarken bulmuştu kendisini. √ Kitaba artık bu hesaptan devam edeceğim.