Öncelikle sizi birazcık beklettiğim için çok özür diliyorum. Bölümü aslında yazmıştım fakat içime hiç sinmediği için yeniden yazmak zorunda kaldım. Hızlı hızlı yazdığım ve daha fazla sizi bekletmek istemediğim için kontrol edemedim. Eğer bir hatam varsa kusura bakmayın.
Bu hesapta da umarım beni destekler ve bol bol yorum yaparsınız güzellerim. İyi okumalar diliyorum sizeeeee muahhh ❤️
Changbin gözüne yansıyan güneş ışınlarından rahatsız olarak yüzünü ekşitmiş ve yattığı pozisyonu değiştirerek güneşe arkasını dönmüştü. Güneşin uykusunu bölmesinden dolayı birazcık sinirliydi fakat onu alt edebildiği için de bir o kadar mutlu..
Yeniden derin uykusuna devam edebilmek için ellerini kuş tüyünden yapılmış yastığının altına koyduğunda aklına gelenlerden dolayı sımsıkı yumduğu gözlerini hızlıca açarak yattığı yerden kalkmıştı. Uyku sersemi olduğu için yaptığı ani hareketler ilk olarak gözlerinin karmasına neden olunca kendine gelebilmek adına kafasını iki yana sallamış, gözlerini üst üstte sık bir şekilde açıp kapatarak kendisine hafif bir tokat atmıştı.
Baş dönmesinin durduğunu anlayınca kafasını derin uykusunu bölmesine neden olan güneşin geldiği pencere çevirdi. Güneş tam tepede görünüyordu. Çok şaşırtıcı..
Changbin ilk defa gözlerini güneş kendine ait olan gökyüzünde yer edindiğinde açmıştı. Küçüklüğünden beri her seferinde karanlığın yer edindiği ıssız gecelerde, herkes uyurken açardı. En geç kalktığı vakit seher vaktiydi.
Erken kalması onun avantajıydı aslında. Bir sürü işi vardı ve bunları yetiştirebilmek için uykusundan ödün vermek zorundaydı.
Şu an resmen bir ilk yaşanmıştı fakat yaşanan ilklik tek bu olayla bitmiyordu.
Changbin kral olduğundan bu yana ilk defa uykusunda hiç uyanmamıştı. Yaşamına devam etmek için birazcık olsun gözlerini kapatsa bile belli bir zaman sonra gözlerini açarak güvenliğini kontrol etmesi gerekti. Buna mecburdu.. En savunmasız olduğu anlardan biri uykuydu. Düşmanları, sevmeyenleri, onu bu hayattan yok etmek isteyen herkes çok rahat bir şekilde uykusunda öldürebilirdi.
Oda isterdi tüm yorgunluğuna son verecek kadar uyumayı, tüm sorunlarını uyku ile yok edebilmeyi fakat olduğu rütbe bu hakkı ona vermiyordu.
O bir kraldı.. Yaşadığı geniş topraklar ondan sorumluydu. Eğer onu yok ederlerse hanedanlık ve tüm toprakları yok olurdu. Buna izin vermemek adına uyku bile haram oluyordu ona.
Ama bir terslik vardı..
O bu saate kadar nasıl uyumuştu? Ne olursa olsun uyanması hatta ve hatta işinin başında yüklerinden kurtulmaya çalışıyor olması gerekiyordu.
O kendisini sorguya çekerken kapısının hafifçe tıktıklanmasıyla sorguna son vermişti. Kimin geldiğini bilmiyordu, bu yüzden ağzını açıp bir kelime etme gereği duymamıştı.
Gelen asker ise biraz bekleyebilirdi çünkü şu an yeni uyanmıştı. Onu böyle görmelerini istemiyordu, görevini aksatan bir kral gibi gözükmek istemiyordu. Hızlıca kendisini kontrol etti. Eğlencede giydiği kıyafetleri görmesiyle dünkü yaşananları hatırlamaya çalıştı.
Changbin aklının pelteleşmesinden dolayı olayların hafızasında yer edinmesini sağlarken kulakları yeniden gelen kişinin varlığını hatırlatmıştı.
Gelen kişi kim ise fazla ısrarcı duruyordu.
Fazla uyumaktan dolayı gözleri şişen kral, gelen kişiye gitmesi gerektiğini söylemek için dudaklarını aralamışken kapının açıldığını belli eden gıcırtı sesi ile kaşlarını çatarak kafasını kapının olduğu yöne doğru çevirmiş ve izinsiz giren hadsiz kişiye tam bağıracak iken kendisine gözleri kaybolacak kadar gülümseyen çilli çocuğu görmesiyle çatılmış olan kaşları eski yerini alarak yerini şaşkın gözlere vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Kingdoms
FanfictionFelix, kendi halinde yaşayan Silla krallığının prensi iken; yaşadığı dönemin en gaddar kralına kafa tutarken bulmuştu kendisini. √ Kitaba artık bu hesaptan devam edeceğim.