Bir ilham gelmeye başladı kendimi durduramadım vallahi fndkforkek
Artık son bölümlere geldiğimiz için güzel yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, okuyup okuyup mutlu olayım🥺
Felix, kral ile yaşadıkları özel andan sonra bir anda kralı geniş odada yalnız bırakarak Jisung ve Seungmin'i bulmaya gitmişti. Pişmanlık duygusundan değildi krala bir şey dememesi, sadece birazcık utanmıştı. Kendi dudakları ilk defa başka bir dudak ile bütünleşmiş, şevhetli dakikalardan sonra karşısındaki kişiye ne demesi veyahut nasıl davranması gerektiğini bilmediği için apar topar çekip gitmiş. Yaptığı yanlışta olsa o an en doğru hamleyi yapmış gibi hissetmişti. Tabi bu doğruluk, abisini geçirinceye kadar sürmüştü. Changbin'in abisini yolculamaya geleceğini hiç düşünmemişti.
Varlığını hissettiği bedene bakmamak için gözlerinin hedefi sadece gidecek olan abisi ve arkadaşıydı.
Çok garip hissediyordu. Burada kalmak isteyen kendisiydi halbuki ama veda kısmına gelince kendini kötü hissetmişti. Üzgündü, hem abisi hem de en yakını gidecek diye. Abisinin yokluğuna alışmış olsa da Seungmin'in gidişi ona daha büyük bir hasar veriyordu. Küçüklüğünden beri yanında olan arkadaşı ile ilk defa uzak kalacaklardı. Her ne olursa olsun Seungmin hep onunlaydı, şu an gidecek olması yüreğine büyük bir yük bindirse de çıkıpta yüzsüz gibi kalmasını isteyemezdi ondan.
Goguryeo'ya ona sorulmadan bir emir ile prens için gelmişti fakat kendi isteği uğruna burada kalacak beden ona baskı yapmadan gidip gitmeme konusu sormuş, cevabı da bilindiği üzere gitmek olmuştu. Jisung ise tam tersi kalmak istemişti.
Prens ve hizmetlinin kalmak için nedeni vardı fakat Seungmin için yoktu.
Oda bunun farkında olarak cevabını vermişti zaten. Ne olarak burada kalacaktı ki? Ne uğruna kalmalıydı? Prens için elinden geleni yapmıştı ama artık görevinin sonuna gelmişti. Ailesine, işine, ezbere bildiği topraklara geri dönecekti. Çocukluk arkadaşını ve yeni edindiği arkadaşını bırakmak zor geliyordu ona da fakat şöyle bir gerçek vardı; ne kadar severseniz sevin biri için hayatınıza yön veremezsiniz. O zaman hayat sizin değil, etkisinde kaldığınız bedenler uğruna kurulu olacak.
Ona ilk defa emir değil, seçenek sunulmuştu. Oda bunu fırsat bilerek kendine en uygun gelen seçeneği seçerek uzun gibi görünen fakat hayatının kısa bir dönemini geçirdiği topraklara veda ediyordu.
Eski dostlar birbirine bakarken Seungmin gözleri dolmuş olan arkadaşına hafif bir gülümseme sunmuştu. Felix vedalardan nefret eder, hayatına aldığı insanları hep en yakınında tutmak isterdi.
Tüm kalabalık pür dikkat herhangi birinden ilk adımı beklerken ne Felix o adımı atmıştı ne de Seungmin. Chan kardeşinin ne kadar üzüldüğünü biliyordu. Küçüklüğünden beri Felix onun için ayrı yere sahipti, ona zarar gelmemesi için elinden ne geliyorsa yapmış, şimdi de hayatına kendi yön veren kardeşine engel olmamıştı. Tabii içinde bir takım huzursuzluklar vardı. Onu yeniden burada bırakmak istemiyordu fakat kararlarına da saygı duyuyordu. Felix kırılgan olmasına rağmen her zaman güçlü davranmış, ilk işi hep krallık olmuştu. Abisinin bir sözünü iki ettirmemiş, tüm dediklerini sorgulamadan yapmıştı.
"Gidelim mi artık?" Chan uzun süren sessizliği bozarak Seungmin'e bakmış, geri dönütü onlayıcı bir mırıldanma olunca atına doğru ilerlemeye başlamıştı. Bir bilemedin iki adım attıktan hemen sonra kardeşinin konuşmasıyla durmuştu.
"Gitmesen mi?" Sesi titrerken en yakın arkadaşının en derinliklerine bakıyordu. "Ya da git, senin için daha iyi olacak." Seungmin arkadaşının ikilemde kalmış cümlesiyle içten bir gülüş sergileyerek duran bedenini hareketlendirmişti. İnce bedene doğru yaklaştığında Felix onun ne yapacağını anlamış gibi kollarını açarak kendinden uzun bedeni kısa bedenine hapsetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Kingdoms
FanfictionFelix, kendi halinde yaşayan Silla krallığının prensi iken; yaşadığı dönemin en gaddar kralına kafa tutarken bulmuştu kendisini. √ Kitaba artık bu hesaptan devam edeceğim.