▪️3▪️

932 108 50
                                    

Tuvaletin soğuk fayansına  yaslanıp, Yeonjun'un bana bağarıp çağırmasını bekledim. Ama öyle olmadı.
Cebinden çıkardığı sigarayı yakıp ağzına götürürken, sinirli halden ziyade  çok keyifli bir hali vardı. Ve bu beni daha çok korkutuyordu. Gözlerimi kapatıp, evde olduğumu hayal ettim. Hiç bu işlere bulaşmadığımı, ama Yeonjun'un konuşmasıyla hayalim tuzla buz oldu.

"korkuyor musun?"

Umursamaz bir ifadeyle konuşmasıyla gözlerimi açtım. Benimle dalga geçiyordu. Çünkü ondan korkmamak imkansızdı.

Ya da ben Yeonjun'un bana dediği gibi ödleğin tekiydim.

Hayır hayır, ben ödlek değildim. Yeonjun kesinlikle çok korkutucuydu.

Derin bir nefes aldım, cevap vermedim. Onunla konuşmamak  benim için daha iyiydi. Bu yüzden susmayı tercih ettim. Ve gözlerimle sigarayı ezip, yanıma yaklaşmasını izledim. Sanırım korkmam gereken yer burasıydı.

Pis kokulu tuvalette, sadece nefes alış verişlerimizi duyuyordum. Az önce dışarıda olan öğrencilerin bağırışmalarını şimdi duymuyordum. Muhtemelen ders başlamıştı. Beni burada vursa, bıçaklasa kimsenin ruhu duymucaktı.

Ölüm korkusu, Vücudumdan yıldırımla vurulmuşçasına ürperti geçmesine neden oldu.

Yeonjun bana yaklaşırken, gerginliğim artıyordu. Yeonjun ağır ağır sallanarak yürüyordu. Yürüdükçe gözümde uzuyor, heybetleniyordu.

Korkum bedenimin her yerini sararken, yaslanadığım buz gibi fayansa daha da yapıştım. Bütün bedenim titredi.

Yeonjun çok yavaş haraket ediyordu. Sessiz tuvalette ayakkabının tok sesi yankılanıyordu. Yanıma oturup, yüzlerimizi aynı hizaya getirince, gözlerimi ondan çevirmek istedim. Ama yapamadım. Sanki  itici güç, beni ona itiyordu.

"sana malı teslim etmeni söyledim, ama sen beni dinlemedin. Bu hareketinin sana geri dönüşü olucak biliyorsun değil mi?"  dilini ağzının içinde yuvarlayıp konuşmasıyla, yutkundum. Hiçbir cevap vermeyip, yüzüne hipnoz  olmuş bir şekilde bakarken, ensemden kedi gibi tutuldum.

" sana diyorum, dilin yok mu senin?"

ensemdeki elini yanağıma getirip bastırınca, korkuyla gözlerim irileşti. Yanağımda olan elini daha da sıkınca konuşmak istedim ama bunu başaramadım. Elimi elinin üstüne koyup itmeye çalıştım ama çok sert tutuyordu.

Gözlerindeki öfkeli ateş, daha da harlanınca, beni  bırakmayacağını anladım. Yanağımın acısı şiddetlenince, gözümden bir damla yaş eline düştü. Elleri çok az da olsa gevşedi. Bu beni biraz da olsun rahatlattı. Demek ki merhamet duygusu hala içinde  yaşıyordu, ölmemişti.

"konuşucam, bırak beni. Canım yanıyor."

eliyle yanağımı sıktığı içim kelimelerim zor anlaşılıyordu. Elleri yavaşça gevşeyip, yanağımı bıraktı. Elim direk yanağıma giderken, çenemi oynatım. Canım feci bir şekilde acıyordu.

"B-ben  yapamazdım, insanların ö-ölümüne sebep olamazdım. Lütfen, anla beni."

ağzından kaçan histerik kahkahayla korkum bir kat daha arttı.

"O insanlar bile isteğe alıyorlar malı bizden. Ölümüne sebep olan sen değilsin yani, kendileri."

İlk defa bana bir açıklama yaparken, şaşkınlıkla ağzım açıldı. O da neden şaşırdığımı anlamış olucak ki dibimde bitti.

"bu akşam adam yine aynı yerde beklicek. Eğer bugün de vermezsen gözünün yaşına bakmadan öldürürüm seni." tükürürcesine konuşması ve aldığım ölüm tehditiyle tuvalete geldiğimizden beri  tuttuğum ağlamamı , dışarı bıraktım.

Ben ağlarken, gözlerindeki sinirli ifade daha da belirginleşirken, ellerimle gözlerimi kapattım. Görüntüsü beni ürkütüyordu.

" bana cevap ver." baş parmağıyla şakağımı sertçe itmesi, kafamı fayansa çarpmama sebep oldu. Ağzımdan kaçan hıçkırıkların ardı arkası kesilmiyordu. Ağlamam daha da şiddetlenirken konuştu.

"ağlama, sinirimi bozuyorsun."

ağlamamak elimde değildi. Karşısında bir insan değil de bir böcek varmış gibi davranışları, beni mahvediyordu.

"nasıl ağlamıyim, ölümle tehdit ediyorsun beni." her kelimemin ardından durup hıçkırmam, onu sinirlendirmiş gibiydi.

Sinirle ayağa kalktı.

Küçük tuvalette sinirli nefes alış verişleri eşliğinde volta atıyordu.

Gözüm kapıya giderken, kaçmayı düşündüm. Eve gidip anneme bu okuldan gitmek istediğimi söylicektim. Bir daha bu okula gelemezdim. Beni yaşatmazdı.

O arkasını dönmüş duvarla bakışırken, ayağa kalktım. Ayaklarım sanki yeni yürüyen bebek gibi dengede duramayıp titrerken, ellerimle duvara tutundum.

Arkasını aniden dönen bedenle gözlerimiz hızla buluşurken, vücudum zangır zangır titredi.

"Benden kaçmak o kadar kolay mı zannettin, ödlek?"

"Benden kaçmak o kadar kolay mı zannettin, ödlek?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


NARCOTİC | | YEONKAİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin