▪️8▪️

738 72 39
                                    

"Neden canım bu kadar acıyor?"

Yeonjun'un dediğini yapıp, uyuşturucuyu çöpe attım. Arkama bakmadan, hızla koşuyordum. Eğer arkamı dönersem, biliyordum ki yanına giderdim. Aklıma yerde acı içinde inleyen yüzü gelirken, gözlerimden damlalar birbiri ardına düştü. Canım hiç olmadığı kadar acırken, titrek bir nefes aldım. Onu o halde bırakıp, korkak gibi kaçtığım için kendimden nefret ettim. Eğer ona bir şey olursa, kendimi asla  affetmezdim.

Acı dolu inleyişi, gitmem için yalvaran sesi, beynimde dönüp dururken koşmayı bıraktım. Düşüncelerin yoğunluğu, artık bana nefes aldırmıyordu.  telefonu titreyen ellerimle, cebimden çıkardım. Rehberden Taehyun yazısını bulmaya çalışıyordum ama şu an benim için hayli zordu. Gözlerim dolu olduğu için bulanık görüyor, sildiğimde ise yerine yenisi ekleniyordu. Zorda olsa Taehyun yazısını rehberde bulup, kulağıma götürdüm. Telefon uzun bir süre çalıp, kulağıma meşgul sesi gelince, telefondan saate baktım. Saat 00.30'du. Yani Taehyun çoktan uyumuş olmalıydı. Eğer evine gidersem, zili çalmak zorunda kalıcaktım ve bu da bayan kang'ın uyanmasına neden olucaktı. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde gözlerimi etrafta gezdirdim. Sokağı aydınlatan ışıkta gördüğüm tek şey, soğuk betonda kıvrılmış uyuyan köpekti. Sessiz ve gittikçe soğuk olan sokakta sadece ben ve o vardık. Ve birkaç kedi.

Üzerime giydiğim hırka, artık beni soğuktan korumazken, bütün vücudum titredi. Karnıma giren ağrıyla, kambur bir şekilde durdum. Tekrar doğrulmaya çalıştığımda karnıma giren ağrıyla, ağzımdan bir çığlık koptu. Sokağın rahatsız edici sessizliği beni ürkütürken, ne yapacağımı düşünüyordum. Ne eve gidebilirdim, ne de Taehun'un evine. Aklıma başka gidebileceğim
hiçbir yer gelmiyordu.

karnımda ellerimi gezdirip, ovaladım, ama  karnımın ağrısını hafifletmeye  bunun hiçbir etkisi olmadı. Sancı gittikçe artarken, gözlerimden bir damla yaş düştü.

Karanlık ve ıssız sokaktan çok korkuyordum. Yeonjun'a bir şey olmasından, onu bir daha görememekten, çok korkuyordum.

Yeonjun'u aramalıydım.

Ama duyacağım kötü habere hazır mıyım, bilmiyordum. Onun iyi olmadığını duyarsam, vicdan azabına uğrardım. 3 gün önce çokta iyi bir şekilde tanışmadığım kişi için bu kadar canımın yanması, garibime gidiyordu. Yeonjun ismine tıklayıp, gözlerimi korkuyla kapattım.
Kalbim ağzımda atarken, nefes almaya çalışıyordum.
Telefon çalmaya devam ederken, gerginliğim gittikçe artıyordu.

"alo ben hemşire Mina, siz kimsiniz?"

Hastaneye gitmişti. Şu an yarası tedavi ediliyordu. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken, heyecanla konuştum.

"Ben Kai, Yeonjun'un arkadaşıyım, durumunu öğrenmek için aradım."

"Arkdaşınız şu an iyi, ama baygın. Uyandığı zaman tekrar bir takım testler olucak." rahat bir nefes verdim. Yaşıyordu ve iyiydi. Bu benim için yeterliydi.

"hangi hastane öğrenebilir miyim?" hemşire hastanenin ismini söylediğinde, buraya çok uzak olduğunu biliyordum. Ve yanımda sadece belirli bir miktar para vardı. Otobüse binmem gerekiyordu ama bu saate geçen otobüs var mıydı ki acaba?

Bunu anlamam için durağa gitmem gerekiyordu ama karanlık ve rahatsız edici bir şekilde sessiz olan sokak, beni deli gibi ürkütürken, bir adım bile atamazdım. En iyisi sabah yanına gitmekti. En fazla 10 dakika uzaklıkta olan Taheyun'un evine hızla yürürken, Yeonjun'u düşünüyordum.
Parlak gözlerini, gülerken kulağıma ulaşan o güzel kahkahasını, korkunç yüzün arkasındaki masum çocuğu...

***

Attığım sayısız mesajdan sonra sonunda, bana geri dönüş yapan Taehyun, uykulu gözleriyle kapıyı açtı. Yüzüme aval aval bakarken, hızla içeri girdim. İçerisinin sıcaklığı, yüzümü yalarken gülümsedim.
Adımlarımı  Taheyun'un odasına yönlendirip, sıcacık yatağına girdim. Vücudum yavaş yavaş ısınırken, iyicene mayıştım. Çok uykum vardı. Uyumak için gözlerimi kapatmıştım ki Taehyun yüksek sesle konuştu.

"oha! Sen gerçek miydin?" normalde de büyük olan gözleri, şaşkınlıkla daha da büyüdüğünde, gözleri  yuvalarından çıkıcak gibi oldu.

"evet, kanlı canlı karşındayım."

"İyi de senin bu saate burada ne işin var?" gözleri uykudan kalktığı için şişmiş ve yarı kapalıydı.

Uyku sersemi olduğu için mesajlaşmamızı hatırlamıyor olmalıydı. "mesaj olarak  yazdım, tekrardan anlatamam. Uykum var." ona dönük olan yüzümü diğer tarafa çevirdim. Konuşacak halim yoktu, uyumak istiyordum.

"benim de çok uykum var, yoksa anlatman için üstelerdim. Yarın anlatırsın, detaylı bir şekilde tamam mı?" bunları söylerken, yorganın altına girmiş, bana sokulmuştu.

"Hı hı" sözleri kulağıma ninni gibi gelirken,  kısa bir sürede bilincim kapandı, uykuya teslim oldum.








NARCOTİC | | YEONKAİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin