BÖLÜM 3: Gizemli Yer

197 123 93
                                    

      Saat kaçtı, bilmiyordu. Ama sabah saatleri olduğunu tahmin ediyordu. Burcu uyanmıştı! Uyandığı gibi burnuna güzel güzel gül kokusu gelmeye başladı. Etrafta gül yaprakları vardı. İyi de bu güller nereden gelmişti? Üzerinde gelinliği andıran beyaz bir elbise vardı. Saçları yapılmış, saçlarına bir taç yerleştirilmiş, makyaj yapılmıştı. Bunlara hiçbir anlam veremiyordu. Birden aklına Güneş geldi. Güneş'e ne olmuştu? Güneş neredeydi?

                                                               ~  ~  ~  ~  ~  ~  ~

     Güneş gördüğü kabus nedeniyle korku ile uyandı. Etrafı mis gibi papatya kokuyordu. Her tarafta papatyalar vardı. Papatyalar ne zaman, nasıl gelmişti? Üstünde bir kuyuya andıran, büyüleyici güzellikte bembeyaz bir elbise vardı. Saçları topuzdu. Kulaklarında ve boynunda incilerden yapılmış küpe ve kolye takılıydı. Ama Burcu'yu düşünüyordu. Ne olmuştu Burcu'ya? Neredeydi Burcu?

 Ne olmuştu Burcu'ya? Neredeydi Burcu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                                               ~  ~  ~  ~  ~  ~  ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                                               ~  ~  ~  ~  ~  ~  ~

        Güneş yerden kalkıp etrafa dolaştı. İleride bir masa vardı. masa papatyalarla süslenmişti ve bir de yemek vardı. Etrafta ağaçlar vardı. Birden ağaçların arasından yakışıklı bir genç beliriverdi. Güneş şaşkınlıktan donakalmıştı. Kendisinden başka kimsenin olmadığını sanıyordu. Masaya oturdular.

"Adın ne?"

"?
Where are you from?
İ'm from England.
My name is Alex.
What is your name?"

"My name is Güneş."

      Yemek yerken Güneş ona Türkçeye öğretti. Artık biraz da olsa Türkçe biliyordu. Yemek yedikten sonra ağaçların arasına gezdiler. Güneş gezmeye devam ederken Alex yerde oturuyordu. Alex'in oturması güneşin dikkatini çekince Güneş ne yaptığını sordu. Alex ona dönüp çiçeklerden yaptığı tacı gösterdi.

     Taç papatyalardan yapılmıştı. Mis gibi papatya kokuyordu. Alex "Ben sana taç yaptı." dedi. Güneş donakaldı. Ne diyeceğini bilemedi. Şaşkınlık içerisindeydi. Alex ayağa kalktı. Güneşe doğru yürüdü .Güneş sanki olduğu yere çakıldı kalmıştı. Alex arasında yaklaşık bir karış kalmıştı. Güneş'in kalbi küt küt atmaya başladı. Alex tacı Güneş'in başına taktı. Sonra dizinin üstüne çöktü ve Güneş'in elini öptü. Aralarında sanki küçük bir elektrikleşme olmuştu. Güneş'in tuvaleti gelmişti. Alex'e "Benim lavaboya gitmem." gerek dedi. Alex "Benimle gel." Yürüdüler.. Fazla sürmeden büyük bir ağacın önüne geldiler. Güneş "Neden buraya geldik?" diye sordu. Alex'ten ses gelmedi. Güneş'i korku sardı. Alex ilerledi. Güneşe "Hadi gel." dedi. Güneş korka korka ilerledi. Alex'in sıcak gülümsemesi ile korkusu az da olsa eriyordu. Alex'in yanına gittiğinde Alex Güneş'e "Bu yaşadığın kulübe." dedi. Kulübeye girdiler. Alex bekledi. Güneş tuvaletini yapınca çıktılar ve ormanda dolaşmaya devam ettiler.

                                                          ~  ~  ~  ~  ~  ~  ~

                                                          ~  ~  ~  ~  ~  ~  ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


    Buraya nereden geldiğini düşündü. Hafızasından silinmişti sanki. Hatırlamıyordu. En son ne gördüğünü hatırlamıyordu. Buraya nasıl geldiğini de. Hafızasını boşaltıp ayağa kalktı. Biraz dolaşmak iyi gelebilirdi herhalde. Dolaşmaya başladı. Bu güzel yerin keyfine varmaya çalıştı. Tam o anda aklına geldi. En son kan görüp bayılmıştı.

"Buraya nasıl geldim?"

     Sahi buraya nasıl gelmişti? Etraf gül yaprakları ile süslenmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Sahi buraya nasıl gelmişti? Etraf gül yaprakları ile süslenmişti. Biraz daha dikkatli baktığında etrafta güllerin olduğunu fark etti. Kiraz ağaçları da etrafı kaplamıştı.

 Kiraz ağaçları da etrafı kaplamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Mevsim sanırım ilkbahar.
Acaba saat kaç?"

      Saat öğleye yakın bir saat olmalıydı çünkü güneş daha tepede değildi. Karnı acıkmıştı. Biraz önce yattığı yerden bir masa çıkıverdi. Sanki burası sihirliydi. Ve de gizemli duruyordu.

"Bu masa buraya nasıl geldi? biraz önce burada bir şey yoktu."

     Gökten gül yaprakları yağmaya başladı. Bu gül yağmuruydu. Karnı daha çok acıkmaya başladığında masaya girip oturdu. Yemek yerken sesler duydu, kalktı. Sesler yaklaşıyordu. Karşısındaki ağaçların arasında bir gölge gördü ama geleni ışık arkasından geldiği için tam göremedi. Fakat gölgenin erkek bir bireye ait olduğu belliydi.

      Seslerin ait olduğu kişi hemen konuşmaya başladı.

 "Selam. Benim adım Desmond. Babamın tarafı Fransız, annem tarafı Türk. Sen de Türk olmalısın. Senin adın ne güzelim?"

        Burcu Desmond'ın ona güzelim diye seslenmesine sinir oldu.

"Bana güzelim deme! Bilgilerini benimle paylaşmana gerek yok! Adım Burcu, tanıştığıma memnun olmadım."

 "Sanırım seni korkuttum güzelim. Pardon. Nasıl hitap edeceğimi bulamadım. Özür dilerim."

 "Senli benli nasıl konuşuyorsun ya?!"

 "Sen de öyle konuşuyorsun ama. Bu arada çok güzelsin."

 "Kapa çe..."

Burcu cümlesini tamamlayamadan donakaldı. Desmond Burcu'yu yanağından öptü.

 "Sana beni öpebilirsin diyen olmadı!"

 "İrademi bu kadar koruyabiliyorum. Kızdırdıysam, ki kızmışa benziyorsun, özür dilerim."

         Burcu ona cevap vermeden yanından geçip gitti. Kendine gelememişti daha. Ondan etkilenmiş olabilir miydi?

Sellaaaaaaağm ve bayyss

Bölüm geciktiği için özür dilerim. 

İyi akşamlar hepiciğinizeeeeeğ

GİZEMLİ YERE YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin