Medya, Asil'in göz rengi. 👀
~
"Hande, valla çok seviyorum diyorum kızım neden anlamıyorsun beni?"
Hande'nin peşinden koşmaya devam ederken bir yandan da yalvarıyordum. O ise offlanıp pufflanıyordu. "Aldatmasaydın Boran, kız kaç gece ağladı senin yüzünden biliyor musun sen?"
"Ya valla sarhoştum, Leyla sanmışım." Kirpiklerimi kırpıştırarak masumca konuştuğumda olduğu yerde durdu ve arkasına dönerek elinin tersiyle dudağıma bir tane patlattı. "Siktir git Boran, hem Leyla çoktan unuttu seni. Asil ile konuşuyorlar rahat bırak artık onu."
Duyduğum isimle gözlerimden anında ateş çıkarken, dişlerimi sıkarak sıkıca tuttum Hande'nin kolundan. "Bana bak Hande, sinirlerimi zıplatma kızım benim. Atacaksan doğru yalan at, Leyla bana bu yanlışı hayatta yapmaz."
Kasıklarıma hızla dizini geçirdiğinde yüzümü buruşturarak belimi biraz eğdim ve ağzımın içinde bir küfür homurdandım. Kolunu bıraktığım an hızla bir iki adım uzaklaşmıştı benden.
"Bugün ki partide görürsün doğruyu yalanı, düş artık yakamızdan be, bir rahat bırak insanları!" Daha ağzımı açmama fırsat vermeden anında okulun ön bahçesine ilerlediğinde dişlerimi sıkarak yerimde doğruldum.
Ben de Boran'sam o partiyi bir güzel karıştırmayı bilirdim.
Hande'nin arkasından ön bahçeye doğru ilerleyip sıkıntılı nefesler alıyordum. "Ah be Leyla, burnumda tütüyorsun kelebeğim benim." Dertli dertli iç çekip okul binasına yöneldiğimde gördüğüm yüzlerle sinirle dişlerimi sıktım.
Asil ve enikleri bir çardağın içinde oturmuş kahkahalar atarak sohbet ediyorlardı. Anlık gelen sinirle oraya yöneldiğimde içimden kendime küfür ettim, bunların yanına tek kişi gitmek akıl işi değildi.
"Lan şekilsiz! Bir bak buraya."
Dişlerimin arasından konuştuğumda hitap şeklimi anında üzerine alınıp bana dönen Asil ile istemsizce kıkırdadım. İnsanın kendisini bilmesi güzel bir şeydi.
"Ne var lan? Yürek falan mı yedin sen?" Tek kaşını kaldırarak konuştuğunda omuz silktim ve dudaklarımı yaladım. Gri gözleri kısılmış, siyah parlak saçları alnına dökülmüştü.
Teni o kadar beyazdı ki, istemsizce gözüm açıkta kalan boynuna kayıyordu her seferinde. Ne zaman karşı karşıya gelsek bu durum oluyordu ve artık sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Kafamı iki yana sallayarak kaşlarımı biraz daha çattım ve açık mavilerimi grilerine sabitledim.
"Bir şey konuşacağım, sahiplerine söyle de gel hele bir kuçu kuçu!"
Dudaklarımı büzerek gevçekçe sırıttığımda bir ya sabır çekerek hızla ayaklandı. Boynunda ki gri renkte ki zincir kolye göğsünden hafif yükselip tekrar çarpmıştı çıplak göğsüne, bu hızlı ayaklanmasından sonra.
Gözlerimi kaçırarak önden ilerlemeye başladım.
"Söyle ne söyleyeceksen, daha ağzını burnunu kıracağım ellerim kaşınıyor."
Okul'un arkasına gelip sırtımı duvara yasladığımda karşıma geçmişti. Ellerini rahat bir tavırla dar, ince ve şekilli olup bacaklarını tamamen saran siyah okul pantolonunun ön ceplerine koyduğunda, bakışlarımı kasıklarından çektim. Gözlerim hiç olmadık yerlere kayıyordu sürekli.
"Sevgilimle konuşuyormuşsun? Hayırdır lan, adamlığa sığar mı bu!?" Dişlerimi sıkıp sırtımı dikleştirdiğimde afalladığını hissettim. Sakince yüzümü izliyordu.
"Kim ki senin sevgilin?" Masum bir şekilde konuştuğunda dilimi dişledim ve derin bir nefes aldım. Biliyordum, Hande muhtemelen palavra atmıştı bana.
"Leyla, on birlerden." Omuz silkip konuştuğumda birden büyük bir kahkaha attı ve alnına düşen saç tutamlarını geriye doğru taradı. Zinciri sürekli göğsüne çarpıyordu, okul düğmelerinin üstten dört düğmesi açıktı. Tam bir serseri gibi duruyordu.
"Daha iki gün önce bana çıkma teklifi etti ama reddettim. Bilirsin, kendimden küçüklerle ilgilenmiyorum." Göz kırparak çapkınca sırıttığında gözlerimi kıstım. Sinirden yanaklarımın içini dişliyordum.
Asil ile düşmanlığımız çok, ama çok eskiye dayanıyordu...
"İyi, seninle işim bitti siktir git şimdi." Umursamazca konuştuğumda yüzünü ifadesizleştirdi ve ben daha ne olduğunu anlamadan çeneme sert bir yumruk attı.
İnleyerek elimi çeneme attığımda, o beni umursamadan üzerini rahat bir şekilde düzeltti ve öksürerek boğazını temizledi. "Üzgünüm, içimden geldi." Dedi hiç üzgün olmayan bir ses tonuyla. Topuklarının üzerinden dönüp ilerlemeye başladığında hâlâ çenemi tutarak bir küfür savurdum ona.
"Adi orospu çocuğu!" Kısa bir an durasadı ve omzunun üzerinden yan bir bakış attı bana.
Ardından yamukça sırıtarak orta parmağını kaldırdığında afalladım. Seri bir şekilde adımlarını ön bahçeye yönlendirdiğinde, ben hâla arkasından boş boş bakıyordum.
Bu çocuk, beni delirtiyordu.
~
Bir daha ki bölüm, tanıtımda ki parti bölümü...