Selamlar, keyifli okumalarr~
~
Yüksek sesli müzik kulaklarımı ağrıtmaya başlarken yüzümü iyice buruşturdum ve içkimden büyük bir yudum aldım. Renkli ışıklar ve sürekli bağırarak dans eden insanlar canımı sıkıyordu.
"Fazla hızlı gitmiyor musun?"
Yan tarafımdan gelen yüksek ve hafif çatallı sesle dudaklarımı yalayarak ona yandan bir bakış attım. "Sence," dedim karşı tarafta ki bir noktayı işaret ederken. "Bu saçma görüntü karşısında ne yapabilirim?" Dediğim şeyle kıkırdayarak kafasını iki yana olumsuz anlamda salladı.
Bahsettiğim görüntü, yakın bir mesafede dans eden Asil ve Leyla'ydı.
"Hak ediyorsun, Boran. Kızı elinden kaçırmamalıydın." Hande'ye ters bir bakış attığımda omuz silkti ve yerinden hızla ayaklandı. Ben daha ne olduğunu anlamadan dizlerime vurarak kolumu çekiştirmeye başlamıştı.
"Burda ayyaş gibi içip içip kıza ağlamaklı bakışlar atacağına, kalk ve biraz eğlen. Dünyanın sonu değil, aptallık etme." Sona doğru sesini değiştirerek yaptığı taklitle bir kahkaha attım ve yerimden kalktım. Hafiften sallanmaya başlamıştım.
Hande'yi takip ederek dans eden terli bedenlerin arasından geçmeye başladığımda, bir yandanda dudaklarımla şarkının melodisini mırıldanıyordum. Başım dönmeye başlamıştı.
Sakin bir nokta da durduğumuzda kıkırdadım ve dudaklarımı yalayarak ellerimi saçlarıma attım. Siyah parlak tutamların arasından parmaklarımı geçirerek iyice dağılmasını sağladım. Gözlerim titreşerek kapanırken, bedenim yavaş yavaş salınmaya başlamıştı.
Hande yanımda bağıra çağıra şarkıya eşlik edip deli gibi dans ederken kahkahalarımın arasından ona eşlik ediyordum. Çocukluktan beri çok yakın arkadaşımdı ve ne yaparsam yapayım her zaman yanımda olur, çoğu zaman arkamı toplardı.
"Gözlerim, bu görüntüyü gördüğün için senden özür dilerim." Arkamdan gelen, yüksek sesli müziği bile bastıran hafif alaylı ses tonuyla dişlerimi sıktım ve gözlerimi biraz daha sıkı yumdum.
Topuklarımın üzerinde arkaya döndüğümde, yarı açık göz kapaklarının ardından grileriyle buluşmuştu gözlerim. Ona -sarhoşluğun izin verdiği kadarıyla- olabildiğince ters bakışlar attım ve bir kaç adım atarak biraz dibine girdim.
Bir kaç saniye yüzünü izleyip ardından gözlerimi bedenine kaydırdığımda, ellerini ceplerini koymuş umursamaz bir tavırla hareketlerimi izliyordu. Onu süzmeme alışıktı, istemsizce yapıyordum bunu her seferinde. O da alışmıştı.
Altına giydiği dizleri yırtık olan siyah dar pantolonu ince bacaklarını tamamen sarmıştı. Bileklerinde ki, deri siyah bileklikler dikkat çekici duruyordu. Çoğu zaman takmazdı bunları. Bileklerini fazla sıkıyordu çünkü. Gözlerim yavaşça üzerine çıkarken, gördüğüm şeyle afalladım. Dudaklarım şaşkınla aralanmıştı.
Üzerinde hiç bir şey yoktu... beyaz teni tamamen gözler önündeydi.
Gri zincir kolyesi her zaman ki gibi boynundaydı. Onun soğukluğunu kendi göğsümde ben bile hissederken, Asil bu durumdan rahatsız gibi durmuyordu. Saçları hafif ıslak bir şekilde alnına yapışmış, bir kaç ufak tutamı kirpiklerine kadar gelmişti.
Beyaz teninde ki bir kaç morluğu seçtiğimde dudaklarımı yalayarak yüzümü buruşturdum ve bir iki adım geriye çekildim. "İğrenç görünüyorsun." İşaret parmağımla boydan boya bedenini gösterdiğimde gözleri kısıldı ve tek kaşını kaldırdı. "Ordan bakınca ayna gibi mi duruyorum?"