"Leyla ile konuştum." Hande omzuma omzuyla vurarak konuştuğunda ona dönmüştüm. "Asil'i sevdiğini ve düzenli bir ilişki kurmak istediğini söyledi."
Gür bir kahkaha atarak kafamı iki yana olumsuz anlamda salladım. Hande bana garip bakışlar atıyordu. "Onun düzenli ilişkisini sikeyim." Kahkahalarımın arasından konuştuğumda Hande gözlerini devirdi.
"Asil ile hâlâ birbirinizden kopamamanız çok garip. Çocuğun hayatını mahvettin, yine de senden uzak duramıyor. Sizin işinize akıl erdiremiyorum." Elimi saçlarına atarak karıştırdığımda karnıma dirseğini geçirmişti.
"Birbirimiz olmadan, olmaz işte, sana bunu defalarca söyledim." Gözlerini devirip sigara paketini çıkarttı. Bir dal kendine alırken, bir dal da bana uzatmıştı. "O zaman işleri düzeltmek için neden çaba sarf etmiyorsunuz?" Umursamazca omuz silkerek sigaramı yaktım.
"Her şeyimi elimden aldı." Dediğimde alayla kıkırdadı. "Her şeyin zaten o, öyle söylemiştin." Bana yandan bir bakış attığında çenemin ucuyla onayladım onu. Bir şey demeden önüne dönmüştü. Doğruyu söylüyordum. Her şeyimi, yani kendini benden koparmıştı. Onun için çabalayacak ne gücüm nede takatim kalmamıştı artık.
"Buraya geliyor." Gözlerimi yerden çekip karşıya baktığımda derin bir nefes aldım. Tek başınaydı, dağılmış görünüyordu ve sığınacak bir yer arıyordu. Okul'un ilk arasındaydık. Daha güneş bile doğmamıştı. Sabahın köründe aç karnına sigara içmek, yalnızca midemi biraz daha bulandırıyordu.
"Hande, okula git. Leyla seni arıyordu." Ayak ucumuza gelerek konuştuğunda Hande kafasını sallayıp sigarasını ona uzattı ve yavaşça ayaklandı. İkimize bir kaç saniye bakıp hafifçe gülümsedi ve yürümeye başladı. Asil onun sigarasını dudaklarına götürüp yanıma çöktüğünde direkt olarak ona dönmüştüm. Elinde ki sigaraya uzandığımda gülümseyerek benden biraz uzaklaştı.
"Düzenli bir ilişkiniz olacakmış, bana sadece takıldığınızı söylemiştin." Grilerine bakmaya çalışıyordum ama o bana göz ucuyla bile bakmıyordu. Uykusuz olduğu belliydi. Yanında ben yoktum, uyuması zaten oldukça zordu. Bazen okulda etrafta kimse olmadığı zaman gizlice hırkamı alıyordu. Kokum gidince geri getiriyordu. Sonra yine alıyordu. Garip bir döngü olmuştu.
"Bilmem, belki de onu seviyorumdur." Hafifçe gülümseyerek konuşup kafasını bana çevirince kıkırdayarak gözlerinin içine baktım. Nedensizce bu söylediği beni güldürmüştü.
"Çok mu seviyorsun onu?" Dudaklarımı büzerek konuştuğumda sigarasından derin bir nefes alırken gülümsedi. Dudağıma işaret parmağıyla vurmuştu.
"Seni sevdiğim kadar değil."
Gözlerimin içine bir kaç saniye bakıp sigarasından son bir duman çekti ve ileriye doğru fırlattı. Kolunu hafifçe kaldırdığında bana ihtiyaç duyduğunu anlamıştım. Kulağa sanki beni kullanıyor gibi geliyor olabilirdi, ama öyle değildi işte.
Bazen, çok güçsüz kaldığı zamanlarda gururunu ayaklarının altına alıp yanıma gelirdi. Yine öyle zamanlardan birindeydik.
Biraz ona yanaşarak kollarımı ince beline sardım ve kafamı göğsüne gömerek soluklandım. O da omuzlarıma sarılmıştı. Kokumu içine çekerek saçlarımın tepesinden öptü. Ardından şakaklarımdan da öperek bir süre dudaklarını orada dinlendirdi.
"Beni mahvettin ama yine de senden başka sığınacak kimsem yok. Kokun olmadan uyku uyuyamıyorum." Kulağıma doğru acı çeker bir ses tonuyla konuştuğunda yutkundum ve zincirli kolyesine dikkat ederek açıkta kalan göğsünden öptüm.
Kalp ritmi değişmiş, hızlanmıştı.
"Zamanı geriye almak isterdim." Boynuna doğru fısıldadığımda derin bir nefes aldı. Kollarını biraz daha sıkılaştırarak burnunu tamamen saçlarıma gömdü. "Yine aynı hatayı yapardın, Boran. Ama bu sefer, senden nefret etmeyi kaldıracak kadar güçlü olamazdım."
Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Göğsünden derin nefesler alarak hassas, beyaz tenine dudaklarımı sürttüm ve son kez öpücük kondurarak başımı kaldırdım. Hafif buğulu grileri canımı yakıyordu.
"Dövdü mü?" Gözlerinin içine bakarak konuştuğumda çenesi kasıldı ve kolunu benden ayırarak uzaklaştı. Çattığı kaşlarıyla karşıya bakıyordu şimdi. "Hırpaladı biraz, parayı verince sustu ama."
Dudaklarımı dişleyip kafamı salladım ve kısa bir hasar kontrolü yaptım. Boynunda ufak tefek çizgiler vardı. Onun dışında görünürde bir yarası yoktu. Teni oldukça beyaz olduğu için kırmızı çizgiler bariz belli oluyordu.
"O gün..." diyerek sustum. Bedeni kasılmıştı. Grileri az önce ki gibi acıyla değilde, öfkeyle parıldamıştı. "Keşke konuşacak bir dilim olmasaydı." Gözlerimi kaçırarak fısıldadığımda birden yerinden ayaklandı.
Gözlerimin içine donuk bir şekilde bir kaç saniye baktı. Dişlerini sıkıyor, çenesi kasılıyordu. "Bir sözü daha bozacağım, Boran." Yumruk yaptığı elini çözerek, işaret parmağını tehditkarcasına salladı. Ona yalnızca hafif yaşlı olan gözlerimle bakıyordum.
Sinirlenmekte ve benden nefret etmekte dibine kadar haklıydı.
"Her şeyini elinden alacağım, bana yaptığın gibi yalnız olmanı sağlayacağım. Beni bitirdiğin gibi sen de biteceksin. Akıttığım göz yaşlarım kadar, canın yanacak." Dedi ve geriye doğru bir kaç adım attı. Bir şey diyemedim. Her şeyim zaten sensin diyemedim. Ona şimdi kalkıp bir kere sarılsam, tüm öfkesi tuzla buz olacaktı. Biliyordum. Ama yapmadım, sadece sustum.
Bana karşı ördüğü duvarları yıkmak için hiç bir hamlede bulunmadım.
Bu zamana kadar birbirimize verdiğimiz bütün sözleri tutmuştuk. Ta ki ben eski defterleri açana kadar. O gün, okulun arkasında ettiğimiz kavga da ağzımı biraz kapalı tutsaydım, şuan onun bu çökmüş halini göremeyecektim. Bana hâlâ nefretle bakıyor olacak, yüzümü ve bedenimi acımasızca yumruklamaya devam edecekti.
"Ne ölün ölüme, ne dirin dirime." Son kez tiksinircesine konuşup gözlerime baktı ve hızla arkasına dönerek uzaklaşmaya başladı.
Sözleri kalbimi ağırlaştırmaya başlarken, dizlerimin etrafına kollarımı doladım ve başımı gömdüm. Gözlerimden yaşlar sessiz sessiz dökülürken, bir kere daha kendimden nefret ettim.
Ben onu mahvetmiştim. Ama o da beni bitirmişti. O, bağıra çağıra içindekileri dökerken, ben sadece susmuştum. İçime atmıştım. Çığlıklarımı, ağlamalarımı hep içimde yaşamıştım. Göz yaşlarımı saklamak için boynumu eğmiştim. Ona deli gibi dokunmak isteyen parmak uçlarıma, tırnaklarımı kanatırcasına saplayarak engel olmuştum. Onu bitirmiştim ama işte onunla beraber ben de bitmiştim. Yanmıştım, kül olmuştum.
O gün, o tenha ara sokakta Hande beni bulana kadar soğuk betonda oturarak saatlerce iç çeke çeke ağlamaya devam ettim. İçimden ise, beni daha fazla yaralamaması için dualar ediyordum.