Jungkook, yüksek sandalyesinde oturup bacaklarını sallarken Namjoon'a surat asıyordu. Namjoon'a belirgince kaşlarını çattı.
"Koo, yemek zorundasın tatlım." dedi ve iç çekti Namjoon. Küçüğün ağzının önünde tuttuğu kaşığı tekrar kabına koydu. Yemiyordu.
"Hasta." dedi Jungkook basitçe, adamdan uzağa bakarak.
Namjoon güldü. "İki gün önce ateşin fırladı ve dün sabahtan beri ateşin yok. Artık hasta değilsin Kookie."
"Hasta."
"Minik bebeğim, ne kadar çabuk yersen sandalyenden o kadar hızlı çıkarsın ve arkadaşların o kadar hızlı gelir." Seokjin mutfağa girip Jungkook'a baktı.
Bu Jungkook'un dikkatini çekti, adamlar onu almadan önce arkadaşları bile yoktu. Ne arkadaşlarıydı?
Şaşkınlığı yüzüne vurmuş olmalıydı ki Namjoon bir kez daha konuştu, "Hadi yiyelim bebeğim, hm? Sonra arkadaşlarınla tanışabilirsin."
Jungkook tereddütle ağzını açıp, Namjoon'un küçük kaşığı ağzına koymasına izin verdi. Yulaf ezmesi, yemediği için soğumuştu ve ağzındaki yiyecek hissi hiç güzel değildi. Namjoon'un izin verdiği kadar hızlı yedi ve bunu halletmek istedi.
Namjoon çok geçmeden, yemeğin son kaşıklarını tabaktan sıyırdı ve Jungkook'a uzattı. Yuttuğu anda kollarını havaya kaldırdı Jungkook.
"Aşağı lütfen." Görgü kurallarını kullanması istediğini almanın en çabuk yoluydu. Bunu öğrenebilmişti.
"Elbette Kookie'm. Çok kibar olduğun için teşekkür ederim." Namjoon küçüğü yüksek sandalyeden kaldırıp yere koydu.
Hareketli resimlere sahip olduğunu bildiği kutuyu görmek için oturma odasına emekleyerek gitti. Battaniyelerde çok zaman geçirdiği, çeşitli sandalyelerde oturduğu ve her yere taşındığı için bacaklarında önemli bir miktarda güç kaybetmişti, yürümesi son derece zorlaşmıştı, bu yüzden emeklemeye karar verdi. En azından her yere taşınmaktan iyiydi. Adamların yanından emekleyerek geçerken emeklemelerinin seslerini duymaları onu sinir ediyordu, ama bunu engellemek için elinden geleni yapıyordu.
Hareketli resim kutusunun önünde oturduğunda karanlık olduğunu farkederek bağırdı. Kapı çerçevesine yaslanırken bakıcılarından birinin ona sevgiyle gülümsediğini görmek için oraya döndü. Hareketli resim kutusunu işaret etti ve homurdandı.
Seokjin, "Çizgi film izlemek istiyorsan ne diyorsun bebeğim?"
Hafifçe iç çekti. "Lütfen?"
Seokjin birkez daha gülümsedi ve kumandayı sehpadan alıp televizyonu açtı ve Jungkook'a uygun bir kanal açtı. Jungkook, Seokjin uzaktan kumandaya basarken çıkan ses dolduğunda rahatsız oldu.
Adamın dikkatini çekmek istedi.
"Appa."
Seokjin şaşırdı, bebeğine baktı, ama yine de konuştu, "Evet, bebeğim?"
"Bu da ne?" Adamın elindeki uzun cihazı işaret ediyordu.
"Uzaktan kumanda, bebeğim. Kanapeden inmek zorunda kalmadan TV'yi bununla açıp kapatıyoruz."
Jungkook'un kaşları yukarı kalktı ve hareketli resim kutusunu işaret etti. "TV?"
Seokjin önünde oturan bebeği yüzünden o kadar etkilenmişti ki, "Evet buna TV denir. İzlememiz için çizgi film var, eğlenceli değil mi?"
Jungkook başını salladı, dikkatini, şimdi adını bildiği hareketli, parlak resim kut- TV'ye verdi.
Ne kadar süre izlediğinden emin değildi, ancak çizgi filmini bölen küçük şovlardan nefret ettiğini biliyordu. Kim çizgi filmlerin ortasında diş macunuyla ilgili bu kadar kısa bir şov izlemek isterdi ki? Anlamamıştı. Televizyon karşısında o kadar büyülenmişti ki ön kapı açıldığında fark etmemişti ve eve dört ses daha girdi.
Ancak bir çift gülümseyen çift göz aniden ona baktığında fark etmişti.
Mavi bir tulum giyen bir çocuk, yüzüne bakarak önüne çömeldi. Jungkook, ani hareketten rahatsız olarak geriye doğru kayarken bir yabancı odaya girdi. "Jimin, tatlım, bir bebeğe böyle yaklaşamazsın, onu korkutabilirsin."
Daha fazla kişi odaya girdiğinde Jungkook artık çizgi filmine bile dikkat edememişti. Küçük bir adam, Jimin'inkiyle benzeyen, mavi bir tulum giyen bir çocuk odaya girdi.
Jungkook parlak gözleriyle etrafı süzdü, aşina olduğu adamlardan birini istiyordu. Alt dudağı titredi ve önünde eğilen küçük çocuğun gözleri büyüdü.
"Bebeğim ağlama!" Çocuk, Jungkook'a yaklaşarak sakinleştirmeye çalıştı.
Jungkook'un istediği bu değildi, kendisi ve yabancı insanlar arasında mesafe bırakarak olduğu yere sindi. Sonunda, Namjoon oturma odasına yürüyorken onu izledi. Adamı görmek Jungkook'u o kadar rahatlattı ki, artık gözyaşlarını tutamadı. Kollarını umutsuzca havaya kaldırdı. "Baba!"
Namjoon'un kaşları, küçüğü almak için aşağı eğildiğinde çatıldı. "Sorun ne miniğim? Bebeğim neden ağlıyor?"
Jungkook cevap vermedi. Onun yerine yüzünü adamın göğsüne yatırmaya karar verdi. Daha fazla rahatlık için, kucağında zıplatıp sırtını okşadı.
Kedi gibi gözleri olan adam konuştu, "Bence Jimin fazlasıyla heyecanlandı ve tanışmak konusunda acele etti. Muhtemelen yeni yüzler tarafından boğuldu."
Namjoon başını küçüğüne çevirmeden önce onayladı. "Tatlım lütfen benimle konuş," Jungkook fazlasıyla tereddüt etti ve Namjoon gözyaşlarını yüzünden sildi. "Ağlamak için çok tatlısın Kookie."
Diğer çocuğu taşıyan adam ona yaklaştı, "Selam tatlım, benim ismim Yoongi ve bu," dedi kollarındaki çocuğu işaret ederek, "Bizim bebeğimiz Taehyung."
Jungkook korktu, ne yapacağından emin değil, bu yüzden başını salladı. "Tam oradaki adam kocam Hoseok, diğeri, bebeğimiz Jimin."
Jungkook her ikisine de baktı, birkez daha başını salladı, Namjoon başını okşadı. "Kendini tanıtabilir misin bebeğim?"
"Benim i-ismim Jungkook."
Diğer adam ona kalp şeklindeki gülümsemesiyle gülümsedi. "Bu çok güzel bir isim tatlım."
"Teşekkür ederim..." Onu tutan adamdan yumuşak bir 'ne diyorsun tatlım?' duyduğunda konuştu.
Seokjin her şeyi gözetledi, odadaki herkese gülümsedi. "Herkes açsa öğle yemeği yaptım."
"Geliyoruz," diye onayladı Hoseok onu. Elini Jimin'in kalçasının altından geçirdi ve kucağına aldı. Diğer oğlan Taehyung'u taşıyan kocası ve en sonunda da Jungkook'u taşıyan Namjoon'un peşinden gitti.
Adamların anlattığı arkadaşlar bunlar mıydı? Buna alışmak biraz zaman alacaktı.
***
naaaaber wkfnwkdnks yb için biraz yorum istiyore💅💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babyboy ఌ Namjinkook✔️
FanfictionNamjoon ve Seokjin Jungkook adında mükemmel bir küçük bulurlar. Ukejungkook # 1 20210620 Babyboy#1 20216.. Bottomjumgkook#4 202106.. This books belong to @rocketjoon. I just translate.