3-🍼

5.6K 249 28
                                    


Keyifli okumalar dilerim


Jungkook uyandığında, nasıl hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Rahat ve sıcaktı. Hatırlayamadığı bir duyguydu bunlar.

Rüyasını, onu taşıyan nazik adamı hatırladı. Ölmüş müydü? Bu, Dünyayı terk etmenin yolu muydu? Yoksa bu yaşamdan sonraki tuhaf bir form muydu?

Hayır, ölü olamazdı. Çok şey hissedebiliyordu. Tamamen kısıtlanmış olmasına rağmen parmaklarını oynatabilirdi. Daha fazla hareket etmeye çalışırken, bağlandığı yeri bulmaya çalıştı. Fakat tamamen bağlıydı. Kısıtlayıcı malzeme kaba veya ağır değildi. Daha çok... Güzel, yumuşak bir battaniye gibiydi.

Kendini, gözlerini açmaya zorladı ve etrafına bakındı. Uzun beyaz çubuklar vardı. Bu ona beşiği hatırlattı.

Bekle, bu bir beşikti. Hatta şu an üstünde dönen ördekler vardı.

Bir beşikteydi ve kısıtlanmış - battaniye. O kundaklanmış mıydı? Neredeydi? Yeniden mi doğmuştu?

Hayır, yeniden doğamazdı. Bebeklerin olmadığı iç monologlara sahip olmadığından emindi. Kendi vücudunun farkındaydı. Uzuvları çok büyüktü ve bebek vücudu olamayacak kadar orantılıydı.

Yeniden doğduğunu düşünmek aptalcaydı, peki ne kalmıştı?

Görünüşe göre cevap alacaktı, kapının açıldığını hissetti. Aniden, kalbi hızla atmaya başladı. Daha önce korkmuyordu. Korktuğu şey onu bu duruma sokan kişiyle yüzleşecek olma düşüncesiydi.

"Günaydın meleğim! İyi uyudun mu?" Uzun boylu bir adam beşiğin üstünde belirip Jungkook'a baktı. Adama aşinaydı. Ama nasıl?

"Baba uyandığın için çok mutlu. Bu demek oluyor ki mağazaya gitmeden önce appayı görebileceğiz." Adam gülümsedi. Bu Jungkook için rahatlatıcı değildi.

Adamın elleri Jungkook'un sırtını bulunca Jungkook çırpındı.

Jungkook yükseklikten nefret ediyordu ve bu adam uzundu. Adam onu kucağına aldığından beri, hiç rahat değildi.

Vücudunu sıkıca tutan battaniyeden kurtulmak için hızla çırpındı. Düşmediğinden emin olmak için tutunacak bir yer aradı, ama düşmeyecekti. Umutsuz bir korkuyla sızlandı, onu tutan adamın jest olarak onu kucağında zıplatması hiç yardımcı olmamıştı.

"Şşşt, sevgilim. Baba asla bebeğini düşürmez." Adam Jungkook'a karnında garip bir his veren sarılma verdi.

Jungkook, neler olduğunu ya da bu adamın kim olduğunu sormak için ağzını açmak istedi ama korktu.

Ancak dilinin üstüne kelimeler gelmeden önce, orada başka bir şey olduğunu farketti. Garip şekilli bir lastik parçası ağzındaydı ve ağzının dışını çevreleyen sert ama rahatsız edici olmayan birşey vardı. Ağzında sikik bir emzik mi vardı?Nesneyi tereddütle emdikten sonra bunun bir emzik olduğuna kanaat getirdi.

Onu tutan adam görünüşe göre Kookie'nin hareketini yanlış değerlendirdi, çünkü adam komik bir şekilde nefes aldı. "Bebek Kookie aç mı? O zaman babacık sütünü hemen vermek zorunda olacak, ha?"

Jungkook'a yöneltilen soru retorikti ve adam bir cevap beklemiyordu.

Emziği ağzında zorla tutulan bir tıkaç gibi değildi. İsterse tükürebilirdi ama olmadı. Adamla yüzleşmek istemiyordu.

Emzik ağzında olmasaydı, bir şekilde iletişime geçmek zorunda olacaktı, başka bir mazereti yoktu. Tamamen konuşma yetisine sahip olsa da, bunu yapabileceğini biliyor olsa da Jungkook ihtimalden çok korktu.

Ama Jungkook baş parmağını da emerdi. Bu yüzden kendini emziğin rahatlatıcı hissine bıraktı.

Görünüşe göre Jungkook, etrafında olup bitenlere odaklanmak yerine düşüncelerine odaklanmıştı. Çünkü farkında olmadığı ona gülümseyen yeni bir adam vardı.

"Günaydın bebeğim. İyi uyudun mu? Appa iyi bir uykuya ihtiyacın olduğunu söyleyebilir."

Adam hakkında birşeyler ürkütücü şekilde tanıdıktı. Jungkook'la konuşma şekli çocukta güçlü bir dejavu hissini tetikliyordu.

"Ben sabah sütünü alırken onu 10 dakikalığına tutabilir misin?" Onu tutan adam konuştu.

Bu hastalıktı. Bu insanlar gerçekten onun bebek olduğuna inanıyorlar mıydı? Hayır, öyle olmadığını biliyor olmalılardı, değil mi?

"Elbette onu alacağım. O benim küçük tatlım, değil mi?" Diğer adam bebeği kocasından alırken konuştu ve ikinci adam mutfağa gitti. Onu tutan yeni adam Jungkook'a derin çukurlarını gösterecek şekilde gülümsedi.

Ve Jungkook'un kafasına dank etti.

"Sorun değil. Aslında kocamın burda benimle buluşmasını bekliyorum. Bana Namjoon diyebilirsin."

"Şey, teşekkürler Namjoon-shi." Jungkook tekrar mırıldandı.

Namjoon kıkırdadı, "Bana ismini söylemeyecek misin? Yoksa sana tatlım demem gerecek mi?"

Onu tutan adama geri döndü. Fırın, iki adam. Şuan isimlerini hatırladı. Namjoon ve Seokjin.

Onu kaçırmışlar mıydı? Tek makul varsayım buydu. Jungkook buraya isteyerek gelmediğini biliyordu.

Olanların farkına vardığında şokla gözleri doldu ve ağlamaya başladı.

Hayır ağlamıyordu, kesinlikle hıçkırıyordu. Hızlı, büyük, çirkin gözyaşları nefes almak için duraksadığında yanaklarından firar etti. Yüksek sesle ağladı, emziği düşecek kadar ağzı açıldı. Bu hareketle tek rahatlık duygusu veren şeyi de soğukkanlılıkla düşmüştü.

Onu tutan adam, şu an tanımlayabileceği adıyla Namjoon, aniden paniğe kapıldı. Çocuğun sırtına hafifçe vurmaya ve odanın içinde ileri-geri yapmaya başladı. Daha iyi nefes alabilmesi için bebeği omzuna yatırdı.

"Hayır, hayır, bebeğim. Ağlama. Ağlamak için çok tatlısın oğlum, şşh." Namjoon usulca anlattı.

Emzik yokken, Jungkook'un da konuşmamak için bir mazereti yoktu ve konuştu. Daha çok kelimeleri düzgünce çıkartmaya çalıştı.

"B-beni aldın!" dedi Jungkook. "B-be-ben... Bir bebek! L-lütfen!" Jungkook bağırdı.

"Şşşt tatlım, sorun değil. Sana zarar vermeyeceğiz." Namjoon hala kollarında ağlayan çocuğa fısıldadı. "Sana yardım etmek istedik, çok korkunç bir durumdaydın, bebeğim. Sana yardım edelim."

Jungkook acılı bir nidayı serbest bırakmaktan başka bir şey yapamadı.

Babyboy ఌ Namjinkook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin