Yüzyılların Verdiği Ağırlık

695 45 63
                                    

Bugün co-op girdiğim o kekoya gelsin bu bölüm :D
————

Venti gözlerini tekrar kırpıştırdı ve Fronnie'yi izledi boş bakan gözlerle.

Fronnie endişeli bir biçimde ona bakarken elini onun yanağına götürüp okşadı. Turkuaza dönmüş saçlarını hafifçe kenara çekmişti. Dokunuşu narindi.
"İyi misin?" Diye sordu solgun bir sesle.

Venti yanağındaki elini tutup gülümsedi ve başını eline yasladı. "Evet iyiyim Fronnie. Sorun yok." Venti ne kadar da güzel yalan söylerdi.

Fronnie gözlerini kısmıştı. Ona inanmıyordu tabii ama iyi olmaya çalıştığını fark etmişti. Daha fazla üzerine gitmeden ona sardı kollarını. Yüzünü o tatlı boynuna gömmüştü. En azından Fronnie için Venti'nin kolları en güzel yerdi bu Dünya'da.

Neredeyse onunla aynı boyda olan Venti birkaç saniyeliğine duraksadı. Yine de yüzünde koca bir gülümsemeyle ona sarıldı sıkı sıkı. Sonra da Venti bir eliyle onun saçlarını sıvazlamaya başlamıştı.

"Az önce söylediğin..."

Fronnie kızardı birden. Ona sarıldığı için yüzünü göremiyordu Venti, Fronnie ise buna minnettardı.

"Evet... Uzun zamandır seni seviyorum Venti."

"İlk ne zaman fark ettin?"

Fronnie bunu sormanın sırası mı diye düşündü ve iç çekti. Bana bir cevap vermelisin diye geçirdi içinden. Konuşacaktı tabii yine de, soran kişi Venti idi.

"Pek bilmiyorum... Fark etmedim hiç, sana karşı hep böyle duygular hissediyordum. Sadece bunun adını 'aşk' koydum. Pek zor olmadı açıkçası. Seni her düşündüğümde ben... midemde kelebekler uçuşuyor."

Venti bu tabire gülmüştü ve hafifçe çekilip onunla sarılmayı kesmişti. Fronnie biraz daha sarılmak istiyordu her halükarda ama daha fazla yaklaşmadı.

"Çok komik değildi ki Venti... Ciddiyim ben."

Venti yine gülümseyerek ona bakıyordu. "Biliyorum. Seni bu tatlı hale getirmek için hiçbir şey yapmadım, ona gülüyorum."

Fronnie ona şaşkınca bakıyordu. 'Tatlı' kelimesi şu anda ilahi bir anlama geliyordu. Onu bir tanrı söylemişti artık. TANRI SÖYLEMİŞTİ FRONNIE'YE!

Küçük kalp çarpıntısı geçiren Fronnie yere oturmak mecburiyetinde kaldı. Yüzünü sıvazladı.

Venti endişelenip yanına çömeldi ve başını eğip ona baktı. "Hey, iyi misin? Kötü bir şey mi söyledim?"

Fronnie başını iki yana salladı. "Bir daha... tatlı der misin?"

Venti kıkırdadı. Onun başını okşadı tek eliyle. "Nasıl istersen tatlım."

Fronnie öldü.

Düşününce oldukça basit bir anlama gelen bir kelime şu anda Fronnie için bir mutluluktu.

Fronnie başını kaldırıp gülümseyerek ona baktı. "Teşekkür ederim!"

"Ne demek! Benim işim!"

Fronnie onu izlerken artık onun somurtmadığını fark etmişti. Ona bunu söyleyerek birkaç dakika öncesini de hatırlatmayacaktı. Sadece onu düşündüğü şeylerden uzak tutup unutturarak onu iyi hissettirmeyi amaçlıyordu. Aşk itirafına da cevap vermesini beklemiyordu. Akışına bırakacaktı, elbet bir gün ilişkilerinin güzel bir şekilde sonuçlanacağına inanıyordu.

Fronnie ayağa kalkıp onu da kaldırdı kolundan tutarak. "Mondstard'a dönelim. Sana Diluc'un içkilerinden ısmarlayacağım, geri gelmemin şerefine."

Bunu duyan Venti'nin gözleri parladı ve hemen onun elini tuttu. "Hemen gidelim! Ama unutma sözünden dönmek yok!

Fronnie kıkırdadı. "Sözümden dönmeyeceğim, sıkıntı yok. İstediğin kadar içmene izin vereceğim bu gecelik." Zhongli'ye verdiği -Zhongli'nin sömürdüğü- moraları ona vermek daha iyiydi.

Ağzı sulanmıştı şimdiden Venti'nin. "Leziz içkiler..."

Koşarak oraya gitmek isteyen Venti'yi Fronnie bile zor tutuyordu o anda.

———

Venti ve Fronnie bardan girer girmez hemen onlarca şişe içkiyi Diluc'tan istedi.

Diluc da Fronnie'ye yan gözle baktı. Venti'nin bu kadar içkiyi ödeyecek kadar parası olmadığını herkes biliyordu.

Fronnie gergince gülümsedi ona bakarak. "Merak etme Diluc... Bütün parayı ben vereceğim."

Diluc başıyla onaylayıp Venti'ye bir sürü içki şişesi verdi ve oturdu onlarla birlikte.

Venti'nin ardında kalan içki şişelerinin haddi hesabı yoktu o gece. Nasıl olsa ısmarlanmıştı hepsi.

Fronnie de onun sarhoş oluşunu izlerken Akira ve Diluc'la oturarak şarap içiyordu. Oldukça sakin bir geceydi Venti olmasaydı.
Akşam olunca Venti ona bakarak "Her şeyi terk ettiğim gibi... Seni de terk etmek istemiyorum. Fakat... buna

Gecenin ilerleyen saatlerinde, artık Diluc'un tavernayı kapatacağı dakikalarda Fronnie Venti'yi sırtladı. Akira da oldukça sarhoş olmuştu ama bu seferliğine Diluc'tan ayrı gitmişti. Fronnie buna şaşırsa da bir şey demeden ilerledi ve Venti ile uyuyacağı Mondtstard'taki evine getirdi zar zor. Sarhoş Venti insan leşi kadar ağır olabiliyordu gerçekten.

Fronnie onu iki kişilik yatağına yatırdı. Bu sefer evinde birden fazla yatağı vardı ama... o kesinlikle Venti ile yatacaktı ve kimse ona bir şey diyemezdi şu anda. Venti de bu duruma gülümseyerek cevap verirdi zaten.

Feonnie onun ayakkabılarını, pelerinini ve şapkasını çıkartıp yorganın altına soktu. Özellikle yan yatırdı eğer uyurken kusarsa diye. Kendisi de onun yanına yatmıştı yavaşça. Onun kendisine dönmüş sırtını izledi yorganın altında. Kendi kendine gülümsüyordu.

Birden Venti ona döndü. Gözlerinden yorgun ve uykulu olduğu belli oluyordu. "Hey..." dedi kısık sesle.

Fronnie de seslice mırıldandı bir şey olduğunu düşünerek.

Venti biraz daha ona sokuldu ve kollarını onun beline sardı. "Alkol kusmayacağım merak etme..." ince sesi mırıldandığı için tatlı gelmişti Fronnie'ye.

Fronnie de ona sarıldı nazikçe. "Güvenemedim."

Venti'nin nefesleri düzenlice devam ederken birden durdu ve hıçkırdı.

Fronnie çekilip hemen onun başını kaldırdığında Venti'nin gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördü.
Fronnie şaşkınca ona bakarken yanaklarını tuttu. "Neden bu kadar üzgünsün!?" Dedi endişeyle. "Buraya geldiğimden beri üzgünsün zaten..."

Venti neredeyse çatlayan sesiyle konuşmaya başladı. "Cesaret edemiyorum. Sorumluluk alamıyorum Fronnie... yapamıyorum ben bunu. Çok beceriksizim... Seni de kaybedeceğim... Bensiz daha mutlu olmayacak mısın?... İçimden bir ses bunları diyor."

Fronnie şaşkınca onu izliyordu, donuklaşmıştı. Venti'yi daha önce hiç bu kadar üzgün görmemişti. Yine de iyi bir şey olduğunu düşündü bunun, artık onu daha içten bir şekilde anlayabilecek ve acısına ortak olabilecekti.

Acaba ona bu sözleri söylettiren acılar omuzlarındaki kaç yüzyıllık ağırlıklardı?

☁️Anemo☁️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin