2. Bölüm

22 5 9
                                    

Zeynep Mira Kurt

0505 *** ****: Selam, naber?

Mira: Düzgün konuş dağ ayısı!

0505 *** ****: Bende seni seviyorum ♥

Bu çocuğun aklında var herhalde, kimsin diyorum kudur diyor. Dağ ayısı diyorum seni seviyorum diyor. En yakın zamanda bulacağım seni.

Mira: Adını söyle, telefonuma kaydedeyim.

Eheheh güzel taktik, işime yarar.

0505 *** ****: Direkt aşkım diye kaydedebilirsin.

Mira: Engelliyorum. Babay!

0505 *** ****: Ya sende ne hırçın çıktın ama!

Mira: Söyle yoksa engel yersin.

0505 *** ****: İyi, sen bilirsin. Engelle beni.

Engellendi, engeli kaldırmak için 'ok'...

Hemen çarpıya bastım. Kendimi yatağıma sırt üstü bıraktım. 'Of ya, neden ki?' diye düşündüm. Annemlerin vedalaşma sesini duyduğumda hemen kalkıp odamdan çıktım. Berke kapının önünde durmuş annemlerle vedalaşıyordu.

"Görüşürüz Mira." Berke'nin sesini duyunca kendime geldim.

"Görüşürüz." Kısaca yanıtlamıştım ki babamın 'Geç odana' bakışlarıyla karşılaştım. Hemen odama girip telefonumdan Whatsapp'a girdim. Mesajlarımızı okumaya başladım. 

"Salaksın kızım salak!" dedim kendi kendime. Birden odanın kapısı açıldı. Hemen telefonumu yatağıma fırlatıp ayağa kalktım. 

"O çocuk senin neyin Zeynep Mira? Cevapla kızmayacağım." Yavaşça kapıyı kapatıp yatağıma oturunca bende oturdum. 

"Hiçbir şeyim baba? Nereden geldi aklına?" Babam gülümseyip gözlerime baktı uzun uzun.

"Bak kızım. Hayat seni, beni, kimseyi beklemiyor." Elini yanaklarıma getirip konuşmasına devam etti. "Sen doğduğunda, dünyalar benim oldu. Abin doğduğunda henüz 25 yaşındaydım ve hiçbir şekilde sevinemedim. Baş belası diye düşündüm hep." Elini yüzümden çekip yanağından süzülen yaşları sildi. "Annende aynıydı. Biz annenle aşık olduk. Abin Sefa doğunca, onun bir bela olduğunu ondan nefret edeceğimi, annenin artık bana değil ona önem vereceğini düşündüm. Hatta adı neden Sefa biliyor musun?" Başımı iki yana salladım.

"Bilmiyorum."

"Çünkü babaannen dedi ki bu çocuk bela değil sefa. Adı Sefa olsun, bizim sefamız olsun. Belamız değil." Babamın gözyaşları art arda geliyordu. Babamı ilk kez ağlarken görüyordum ve bu beni üzüyordu. Duygulanmıştım ki birden gözümden 2 damla yaş aktı. Yaşlar akmaya devam ederken konuşmaya başladım.

"Baba, benim sana bir şey anlatmam gerekiyor."

"Anlat kızım." Cevabı gayet netti. Belki babama anlatmamam gerekiyor ama kendimi suçlu hissediyorum. Ona anlatmam gerekiyormuş gibi hissediyorum.

"Baba, bugün biri bana mesaj attı. Tanımıyorum. Beni sevdiğini söylüyor ama ismini bile bilmiyorum. Tanımıyorum onu. Hatta dur mesajları okutayım." Ne? Ne yapıyorum ben! Biri beni durdursun! Babam telefonu alıp mesajları okumaya başladı. Kalbim küt küt atıyordu. Ne yapacağım? 

"Bu ne? Kızım sen ne yaptığının farkında mısın?" Babam oldukça sinirli görünüyordu. Kalbim ise yerinden çıkmamak için kendini zor tutuyordu sanki.

"Baba, biliyorum ama-" Babam sözümü kesti.

"Aması yok! Bırakacaksın telefonunu küçük hanım 1 ay boyunca telefonu unut! Belki aklın başına gelir bacaksız!" Hızla kapıyı çarpıp çıktı. Bende hemen telefonumu aldım. Bu onu son görüşüm olabilirdi. Whatsapp'a  girip engeli kaldırdım. 

Mira: Hepsi senin yüzünden!

0505 *** ****: Ne?

Mira: Babam yazdıkların yüzünden telefonumu alacak ve 1 ay boyunca vermeyecek!

0505 *** ****: NE?!

Mira: Sevin şimdi, planını gerçekleştirdin. Hayatımı mahvettin! Babamın yüzüne nasıl bakacağım ben artık!

0505 *** ****: Yapma böyle, ben asla böyle düşünmedim. Yarın buluşalım. Yüzümü gör.

Mira: Ne? Ciddi misin?

0505 *** ****: Yarın evinizin oradaki parkta, üstünde M ♥ B yazan bankta görüşürüz. 

B? Berke olabilir miydi? Bugün bana tuhaf davranıyordu. Kesin o. Birden kapı sertçe açıldı. Hemen yüzümü kapıya çevirdim. Abim de mi öğrenmişti?

"İyi misin Zeyno?" 

"Zeyno mu? Bu da yeni bir hitap şekli herhalde." Sessizce kapıyı örtüp yanıma oturdu ve başımı göğsüne koydu. 

"Bir şey var. Babam ne dedi sana?" Bir an başımdan aşağı kara sular indi. Kekeleyerek konuşmaya başladım.

"N-nasıl yani? Anlatmadı mı?" Aslan babam be!

"Hayır, anlatmadı. Annem ağlıyor, babam çok sinirli. Ben sinirliyim. Neden böyle oldu? Söyle. Anneme söylemesen bile bana söyle."

"Abi... Ben... Hiçbir şey. Yok abi, ortada mevzu yok. Babam Berke ile aramızda bir şey var sandı. Açıklamaya çalıştım, yok aramızda bir şey dedim. Dinlemedi..." Yalan söyleme konusunda 1 numarayım herhalde.

"Berke? Lan o şerefsizin sende gözü mü vardı? Öldüreceğim lan onu! Piç!" Abim sinir küpü olmuştu. Beni dinlemiyordu. En sonunda bağırmaya karar verdim.

"Yeter! Niye kimse anlamıyor? Yok diyorum aramızda bir şey! Babam öyle sandı ama yok!" Ben bağırmaya devam ederken telefonuma mesaj geldi. Abim hemen gözlerini telefonuma dikince korkuyla yutkundum. Bir anda telefonum çalmaya başladı. 

"Açsana?" Abimin anladığı her halinden belliydi. Hemen aklımda cümleleri topladım. 

"Efsun?" 

"Alo, kanka nasılsın?" İçimde bir rahatlama hissettim. Çünkü ekrana bakmadan açmıştım telefonu. Kim olduğunu bilmiyordum. Efsun olmasını umarak açmıştım.

"İyiyim. Hıhı, olur yarın parkın orada buluşuyoruz o zaman. Her saat olur bana fark etmez. Sonra konuşuruz."

"Ne? Zeynep iyi misin sen arkadaşım? Tımarhanede-"

"Tamam o zaman yarın görüşürüz. Öptüm çok." Telefonu kapattım. Eh bahanem de var artık. Efsun'la buluşacağız deyip giderim.

"Ee nerede kalmıştık?" Abimin lafına beraber güldük.

Gümüş Kolye | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin