B3

1K 58 16
                                    


Dolu kadehi ters tut - Sevdin Diye Mi?

Keyifle okumanız dileğiyle...

"Şişt burslu"

Arkamdan gelen sesle bana seslenildiğini anladım. Evet bana okulun büyük bir çoğunluğu bu şekilde sesleniyordu. Ve evet bu kocaman ve son derece lüks okulda burlu olarak okuyorum. E tabi bazı şişme suratlar ve şımarık züppeler beni bu konuda her seferinde eziklemekten asla geri kalmıyorlar. Bunda birazda okulun tüm kızlarının gözdesi olan, her kızın ona yemek ister gibi baktığı Rüzgar Güneş' in de payı var. Çocuk bana kafayı taktı resmen.

Siz şimdi kesin benden hoşlandığını veya bana aşık olduğu için peşimde gezindiğini falan düşünüyorsunuz?

Düşünmeyin.

Çünkü tek amacının benimle dalga geçmek veya beni küçük düşürmek olduğuna kalıbımı basarım.

"Ne var Bade?"

"Seni dün sabah Rüzgarla görmüşler?"

Bıkınlıkla nefes verdim. Hep aynı şey oluyordu. Ne zaman Rüzgar yanıma gelse hemen arkasından kendisi yetmezmiş gibi bu balon dudak geliyordu.

"Ee?" dedim bıkkınlıkla.

"Ee si süper zeka; Rüzgarın etrafında dönmeye, onu rahatsız etmeye devam edersen bu okula ve o bol Rüzgarlı ezik hayallerine veda edersin."

Söyledikleriyle kendimi tutamadan bir kahkaha patlatı verdim. "Ben mi Rüzgarı rahatsız ediyorum?"

Başını onaylarcasına sallamasıyla bir kahkaha daha patlattım. Ciddi miydi bu kız?

"Öncelikle beyniyle dudakları ters orantılı arkadaşım(!) o çok sevdiğin ve ağzının içine düştüğün Rüzgar'a söyle beni rahat bıraksın! Ayrıca benim bu okulda kalıp kalmayacağıma sen veya diğerleri karar veremez. Çünkü ben bu okula kendi emeklerimin sonucuyla geldim. Ve son olarak benim burslu olmam sadece senden ve senin gibi şımarık zengin züppelerinden daha zeki olduğumu gösterir!"

Laf çarpıtmanın verdiği haklı gururla arkamı dönüp kantine doğru ilerlemeye basladım. Kantinin kapısından içeri girip gözlerimle Sudeyi aradım. O benden daha önce inmişti kantine. İlk önce gözüm cam kenarındaki Rüzgarın oturduğu masaya takıldı. Yine bana bakıyordu. Bir de suratında o çirkin sırıtışı vardı.

Bir gün şu çocuğa söylediklerin yüzünden çarpılıcaksın ve ben o günü merakla bekliyorum(;

İç sesimi ve Rüzgar'ı çok fazla umursamadan Sudenin oturduğu madaya oturdum.

"Pek bir neşelisin ne oldu?" diye sordu Sude oturur oturmaz.

Keyifle sırıtırken "Bir adet balon dudak söndürdüm." dedim hala sırıtırken.

Sude de anlamış olacak ki keyifle kıkırdadı. Daha sonra aldığı simit ve ayranı önüme ittirdi. Ona teşekkür ettikten sonra yemeğimi yemeye başladım. Çok açtım be.

Sen ne zaman toksun ki?

Sanane be

İç sesimi umursamadan yemeğimi hunharca yemeye devam ettim. Yemeğimi yerken bir çift simsiyah gözü üzerimde hissediyordum.

Sırıtma artık be çocuk, gözlerim kanıyor.

Gözlerimi devirdim. Gidip 'ayımı oynuyo ne bakıyon' dememek için kendimi zor tutuyordum.

Derken sonunda yemeğim bitmisti ve bir kaç dakika sonra da öğle arası sona ermişti. Sonrası her zaman ki şeyler ders mers falan işte.

Ve sonunda evdeyim.

"Anneee!" diye içeriye seslendim.

"Annem evde yok böğürme." ortanca abim Umut'un sesiyle onun odasına yöneldim.

Evet haklıydı biraz böğürmüştüm.

"Nerede yine bu kadın?"

Önünde ki bilgisayardan kafasını kaldırıp mavi gözlerini, kahverengi gözlerime dikti. "Buğlem'i istemeye geliyorlarmış, yardıma gitti."

Anında yüzüm buruştu. Buğlem benden altı yaş büyük olan kuzenimdi. Geçen sene bize geldiklerinde beni okula bırakmak istediğini söylemişti, sonra benimle okula gelip tüm yakışıklı çocuklara resmen sulanmıştı. Tabi çocuklardan birisi ona 'abla' diyene kadar...

Aklıma Buğlem'in o an ki surat ifadesi gelince kendimi tutamayıp, kocaman bir kahkaha attım. Yılışık!

Bana tuhaf tuhaf bakan Umut'u umursamadan odama yöneldim. Umut benim ortanca abimdi. En büyük zaafı okuluydu, iyi bir cerrah olabilmek için gecesini gündüzüne katmıştı. Ve başarıyordu da. Tıp fakültesi dördüncü sınıf öğrencisiydi. Ne yalan söyleyeyim fena halde kıskanıyordum zekasını. Benim derslerim de iyiydi en azından lüks bir kolajde burs kazanabilecek kadar. Ama onun kadar değildi işte. Aramızda beş yaş vardı, tabiki ona abi demiyordum. En büyük abim dışında hiç birisine abi demiyordum ki. Her seferinde bu yüzden kavga etsekte umrumda değildi valla. Ben çok eğleniyordum her tatışmamızda. Bir de Umut'un bir küçüğü Deniz vardı kendisi benden iki yaşçık büyük olduğu için ona abi demememi çok fazla umursamıyordu. Ve son olarak en büyük abim yirmi beş yaşında olan yani benden yedi yaş büyük Poyraz vardı. Kendisi baya bir olgundur. Bu yüzden ona abi diyordum zaten. Yaşından büyük bir olgunluktur bu. Bazen ona danışmam gereken konular olduğunda beni sanki tüm hayatla ilgili bilgisi olan olgun bir insan gibi yönlendirirdi. Onu da çok seviyordum. Tüm ailem'i çok seviyordum. İyiki varlardı.

Kısacık bir duş alıp pijamalarımı giyindim. Daha sonra kendimi sevgilimin -yatağımın- kollarına bıraktım.

Bölüm sonu

Düşncelerinizz??

Belki || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin