B4

927 53 6
                                    

Pera - Ağla

🎸

Kulağıma dolan alarmın iğrenç sesiyle gözlerimi araladım. Nefret ediyordum erken uyanmaktan nefret! Söylene söylene yataktan kalkıp banyoya girdim. Biraz sonra banyodan çıktığımda dün gece hazırladığım kıyafetleri üzerime geçirdim.

Evle durak arası on dakika kadardı. Otobüs yolculuğumda yaklaşık on dakikaydı. Saate baktım.

08.31

Dersimiz dokuzda başlıyordu. Neyseki bugün geç kalmayacaktım.
Durağa geldikten bir kaç dakika sonra gelen otobüse hemen  bindim. Tabiki boş yer yoktu.

Ve sonunda okula vardığımda bahçeden içeri girdim. Okulun giriş kapısından geçip,
üçüncü kata yani 11. sınıfların olduğu kata çıkıp sınıfıma girdim. Sırada Sudeyle birlikte oturuyorduk. Cam tarafının en arka sırasının bir önünde. Bizim arkamızda iki tane derslerden ve okuldan bağımsız züppe oturuyordu. Önümüzde de Asya ve Ayşe oturuyordu. İkizlerdi.

Sırama geçip oturdum. "Günaydın"

"Günaydın" Üçünden de aynı yanıtı almıştım.

Çantamın içerisinden ders kitabını ve defterimi çıkardım. Ders Fizikti. Mükemmel(!)

Yüzümü buruşturarak fizik kiatbına bakarken Sude kolumu dürttü.

" Senin şu anonime ne oldu, yazdı mı hiç?" Kaşlarımı çattım. Sudeye anonimi az çok anlatmıştım. Ve onu bende çok fazla merak ediyordum. En son anlattıkalarından sonra hiç yazmamamıştı. E tabi bunda benim hiç bir şey söylemeden görüldü atmamında payı büyüktü.

"En son görüldü atmıştım, ondan sonra hiç yazmadı."

" E sen yaz o zaman"

"Saçmalama ben ne yazayım?"

"Ya ne olucak ki? Hem sen görüldü atmadın mı en Son? Yaz gitsin." Sessiz kaldım. Çünkü haklıydı. Haklıydı da ne yazacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu.

Sessiz kaldım. O sırada ders hocası içeri girmişti zaten. Bizde önümüze dönüp dersin bitmesini bekledik. Sınav haftasına az kalmıştı ve çok fazla stresliydim. Derslerim genel olarak iyiydi. Zaten iyi olmasa bu okula gelemezdim. Yine de endişelenmeden edemiyordum.

Yine sabahlalara kadar ders çalışmak zorundaydım.

🎸

Kulaklarımıza dolan zilin sesiyle birlikte ayaklandık. Karnımdan gelen sesleri de duyabiliyordum. Sabah biraz daha uyumak için kahvaltı etmiyordum.

"Ben çok açım da kantine gidelim mi?"

"Bende açım baya, gidelim."
Başımla onaylamamla kantinin yolunu tuttuk.

Kantininin giriş kapısından geçtik. Sude hemen bize cam tarafındaki masalardan birisini tutarken bende sıraya ilerledim. İlk ders arası olduğu için sıra bir hayli uzundu. Sıranın en arkasında kalmıştım.

Sırada kendi kendime bekelemeye devam ederken kantinden içeri giren Rüzgâr'a kaydı bakışlarım.
Gözlerini etrafta gezdirdi ve benim gözlerimle buluşturdu. Ona bakıyormuş gibi yakalandığım için hemen başımı diğer tarafa çevirdim. Bunu farketmiş olacak ki, sırıttığını görmüştüm başımı çevirmeden önce.

Önüme dönüp başka şeylerle ilgilenmeye
-yerdeki fayansların temizliği gibi- başladım. Bir kaç saniye sonra yapılı bedenini arkamda hissettim.

"Nasılsın?" Dedi kulağıma eğilerek.

"Seni görene kadar gayet iyiydim." Dedim. Nefes verir gibi güldüğünü duydum.

"Ama beni görünce daha iyi oldun?" Diye sordu. Hayretle arkamı dönüp ona ufak bir bakış attım. Sırıtıyordu. Pişmiş kelle gibi.

"Hı..." Dedim son harfi uzatarak.

"Sevindim." Gözlerimi devirdim.

Yaklaşık iki dakika sonra sıra nihayet bana gelmişti. Sudeyle bana simit ve ayran alıp, biraz arkamda kalan Rüzgâr'a hiç bakmadan Sude'nin bizim için tuttuğu masaya oturdum.
Elimdeki simitleri ve ayranları masaya bıraktım.

"Ne dedi yine Rüzgar, sana?" Dedi Sude. Sonra da masanın üzerine bıraktığım ayranlardan birisini aldı ve açmaya başladı.

"Hiç halimi hatırımı sordu." Dedim yapmacık bir gülümseme ile.

"Kızım, bu çocuk gerçekten sana karşı bir şeyler hissediyor olmasın?" Gözlerimi devirdim.

"Ya bırak. Bu züppelerin tek amacı; maddi olarak kendilerinden düşük olan insanları aşşağılamak veya eziklemek. Ha bir de bundan çok fazla keyif aldıklarına adım kadar eminim."

Sözlerimin bitmesiyle yan masalarda oturan birisi hızla ayağa kalkarak, sandalyesinin yere düşmesini sağladı ve seri adımlarla kantinden ayrıldı.

Rüzgar?

Büyük ihtimalle söylediklerimi duymuştu ve ona 'züppe' dememi kendisine yedirememişti.

"Senin söylediklerini mi duydu acaba?"

Umursamazca omuz silkip, yemeğime devam ettim.

🎸

Hızlı ve son derece sıkıcı bir günün ardından nihayet evdeydim. Anahtarım ile kapıyı açtım ve içeri girdim.

"Annee" Diye seslendim içeriye.

"Hoşgeldin yavrum. Aç mısın?"

"Yok anne, değilim. Sana şey soracaktım, bu sümüklü Buğlem evleniyor mu?"

"A-aa kızım o senin ablan sayılır nasıl konuşuyorsun öyle?" Gözlerimi devirdim.

"Neyse neyse birşey söylemedim say."

Bana 'sen adam olmassın' temalı bakışlarından atarken onu çok fazla umursamayıp odama gittim.
Buğlem'in kiminle evlendiğini merak ediyordum ama şimdi annemi çekemezdim.

Aklımda anonim vardı. Cidden kim olabilirdi ki. Üstelik söylediği o kadar şeye görüldü atmak kötü hissettirmişti. Ona mutlaka yazacaktım. Ama şuan çalışmam gereken derslerim vardı.

Bölüm sonu 🎸

Düşüncelerinizi alalım?

Artık az çok tanıdınız Gizem'i... O zaman onun hakkındaki düşüncelerinizi de buraya alayım?

Koranasız kalınn!

Belki || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin