''Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.''Şems-i Tebrizi
27 Nisan 2014-İSTANBUL
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali
Bu şehrin bana verdiği acıyı arkamda bırakarak yürüyordum havalimanında.. Gözlerim şiş, uykusuz gerçi aylardır uyku nedir bilmezdi bu gözler.. Onların görevi durmaksızın ağlamaktı.. Kalbimdeki sancının, hatta kalbimdeki yaranın müsebbibi sanki onlardı.. Kör olmayı tercih ederlerdi herhalde bu gözlerin dili olsa.. Yıkılmış yorgun ve yaralı bir kızdım ben.. Daha 17'sin de omuzlarında kaç yaşında olursan ol taşıyamayacağın bir yük..
Ben daha çok küçüktüm ama o yaşıma başıma, boyuma bakmadan bana bir kurşun yarası vermişti...Şaka değil bir kurşun yarasından bahsediyorum.. Göğsümün üstünde hala bandajlı olan yaram ile yeni bir hayata yürüyordum...Peki neden hala arkama bakıyordum.. Gelmezdi o.. Biliyorum onun gururu buna engel olurdu...Gurur bile değil hatta egosu buna izin vermezdi. Sahi bizi bu hale onun gururu getirmemişmiydi zaten..
Ben o kurşunu yiyip ayaklarının dibine yığılıncaya kadar kabullenmediği gururu..
Şimdi gidiyorum, gitmek zorundayım. İstanbul'da onun olduğu bir şehirde ondan ayrı kalmak nefes almama engel oluyordu. Birimiz giderken diğerimiz kalmak zorundaydı.
Ailelerimizin birleştirdiği yollarımız yine onların kararıyla ayrılmıştı.. Kaderin tekrardan yollarımızı kesiştireceği o güne kadar...
6 ŞUBAT 2021-MADRİD
Herkes bilmezdi ama ben kalbi delik bir kadın olarak tam 7 yıl geçirmiştim. Nasıl mı yaşamıştım söyleyeyim haftanın en az iki günü hastane köşelerinde iğneler ve ameliyatlarla.. Madrid'e geldiğim ilk günler öncekinden daha kötüydü ama sonra iyileşme sürecim başlamıştı. İyileştikçe insan içine karışmış burada sağlam arkadaşlıklar kurup yeni bir hayale tutunmuştum.
Bir hayalimin olacağını İstanbul'dan ayrıldığım ilk gün söyleseler dalga geçer kulak asmazdım. Fakat o hayal şimdi gerçek olmuştu. Çok emek verdiğim moda tasarımı bölümünden mezun olmuş ve ilk defilemi yapıyordum. Babamın ısrarlarıyla ilk defilemi de İstanbul'da yapıyordum üstelik. Gölgesinden bile korktuğum ama her gün geri dönme hayali kurduğum şehr-i İstanbul.. Umudun ve umutsuzluğun başkenti.. Nazlı geri dönüyor işte.. Kalbi kırık küçük bir kız çocuğu olarak ayrıldığım şehre idealleri olan genç bir kadın olarak dönüyordum..
En büyük özlemim en büyük korkum en büyük hayal kırıklığıma.. Baran.. Sahi onu en son gördüğümde ağzı yüzü dağılmış sinirle babama, babasına ve abisine benden ayrılmayacağını bağıra çağıra haykırıyordu.. Ama hiç kimse onun söylediklerine kulak asmıyordu.. Bizi ayıran yine kendisiydi aslında ama bunu görmüyordu. Şimdi geçmişe baktıkça ne kadarda küçük yaşta büyük olaylar yaşamıştık. Çok değil Baran 21 bense 17 yaşındaydım.. Şimdi ise yıllar sonra apar topar ayrıldığım en büyük sevdamın şehrine dönüyordum. Korkuyordum hem de çok.. Onunla aynı şehirde olmaktan yıllar sonra karşılaşmaktan ölesiye korkuyordum.. Tıpkı yıllar önceki çocuk kalbime dönüyordum..
Biliyor muydu acaba döneceğimi diye düşünmeden edemiyordum.. Değişmişmiydi.. Başka bir kadını sevmişmiydi mesela.. Başka bir teni beni öptüğü gibi taparcasına öpüp koklamışmıydı? Yapmıştı tabi ki, beni ben uçağa biner binmez eminim unutmuştu.. Ama ben onu hiçbir zaman unutmamıştım. Sanki hala hayatımdaymış gibi hep ona sadık kalmıştım.. Kimseyi sevmemiş şans bile vermemiştim.. Kalbim daima tek bir adamın adı ile atmıştı.. Baran.. Kalp yaramın sebebi.. Önceleri evlenmek zorunda olduğum beşik kertmem, şimdilerde ise imkansızım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ayrılık
Romance**Modern bir ağa hikayesi** Sustum! Tuz basıp yaralarıma, ne kadar susulacaksa o kadar sustum. Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin. Açmadım kimselere yüreğimi. Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum. - Şems-i Tebrizi *** Klasik bir beşik k...