Fatoş sabah uyandığında gözlerini açmamış, yaşanan her şeyin hayal olmasından korkmuştu. Yavaş yavaş gözlerini açtığında yanında onu izleyen bir Neco görmek, hem yaşananların bir rüya olmadığını ispatlamış hem de içini tarif edilemez bir huzurla kaplamıştı.
Yüzüne yayılan gülümsemeyle ona bakarken "Günaydın" dedi Neco. Elini saçlarına uzatmış, tüy kadar hafif dokunuşlarla okşarken. "Günaydın" diye yanıtladı Fatoş mahmurca.
Önce Neco'nun sonra kendisinin şu anki halini fark ettiğinde dün yaşananlar gözlerinin önüne gelmiş, vücudundaki tüm kan yanaklarına fırlamıştı sanki. İstemsizce utandığında gözlerini kaçırdı.
Neco ne olduğunu anlamış, gülümsemesi arsız bir sırıtma halini almıştı. Fatoş attığı bir kaçamak bakışla suratındaki sırıtmayı görüp yalandan bir sinirle "Ne sırıtıyorsun?" diye söylendi. "Hiç" dedi dudaklarını birbirine bastırıp gülmesini engellemeye çalışırken. Sonra kendini tutamayıp neşeli bir kahkaha patlattığında Fatoş yalandan ittirdi onu kendinden uzağa. "Tamam tamam, gülmüyorum gel buraya" derken kollarını sarıp iyice kendine çekti Fatoş'u. Fatoş istemem yan cebime koy modunda başta bırakmasını söylerken sonra iyice sinmişti Neco'nun kolları arasına.
"Hala rüyada gibiyim. Gerçek bu, gerçek değil mi?" dedi yüzünü kollarındaki kızın saçlarına gömmüşken. "Gerçek" dedi Fatoş.
Bir süre öyle kaldılar, anın tadını çıkarmak istercesine. Sonra Fatoş, Neco'nun göğsünün hafif altındaki yara izine baktı. "Acıyor mu?" dedi gözlerini yaradan ayırmadan. "Artık hiçbir yaram acımıyor" dedi Fatoş'un yarasını okşayan elini dudaklarına götürürken. Fatoş gülümsese de, nasıl acılar çektiğini tahmin edemiyordu. Hem fiziksel, hem duygusal olarak canı çok yanmış olmalıydı. Sonuçta ona bunu yapanlardan biri öz ablasıydı. Suratındaki gülümseme solmuştu şimdi.
"Acıktın mı? Yani anlıyorum seni tüm günü yakışıklı kocanla böyle geçirmek istiyor olabilirsin ama kahvaltıdan sonra devam edebiliriz istersen" dedi Neco arsız sırıtmasıyla ortamın gerginliğini atmak isterken. Fatoş utansa da gülmeden edemedi. Yavaşça Neco'nun kollarından sıyrılırken üstünü başını kapatmaya da özen göstermişti. "Ay sorma ölüyorum sana. Kalk, arsız seni." diye buruşturdu yüzünü. "Ölüyorsun tabi" diye sırıttı Neco. "Dün geceyi adrenalinden unuttun diyeceğim ama az önce de koala gibi yapışıyordun."
Fatoş iyice utanırken arkasına bakmadan koşar adım banyoya gitti. Duş alıp çıktığında saçlarını taramak için aynaya baktı. Gülümsüyordu, gözlerinin içi bile gülümsüyordu sanki. Bu ilk birlikteliği değildi evet ama Boz'la geçirdiği o gecede kesinlikle böyle hissetmediğine emindi. Boz'un aklına gelmesiyle yüzünü buruşturdu. Saçlarını tarayıp üzerindeki bornozla banyodan çıktığında Neco'nun odada olmadığını fark etti.
Kıyafetlerine baktı. Dün o kıyafetlerle hastaneye gittiğini hatırlayınca yeterince temiz olmadıklarını düşünüp dolabın önüne geçti. Neco'nun siyah tişörtlerinden biriyle en dar gözüken eşofman altını eline aldı. İçinde kaybolmuş gibi gözükse de idare ederdi şimdilik. Aynadaki yansımasını tekrar incelerken dudakları yukarı kıvrılmıştı.
Aşağı indiğinde Neco'yu göremedi. Evi tekrar dolaştığında bir diğer banyodan ses geldiğini duyunca rahatladı. Mutfağa inip dolabı açarak kahvaltılıkları çıkarmaya başladı. Birkaç şey daha hazırladıktan sonra masaya beğeni dolu bir bakış attı. Tam o sırada mutfağa giren Neco hala karşısındaki manzaranın gerçekliğine inanmakta güçlük çekiyordu.
Fatoş onu fark ettiğinde gülümseyerek yanına gelip yanağına bir öpücük kondurdu. "Yakışmış" dedi beğeniyle Fatoş'un üzerindeki kıyafetlerini süzerken. "Sırnaşma hemen hadi geç sofraya" dedi Fatoş utanarak.