Akşam olmuştu, Fatoş yiyecek bir şeyler hazırlarken hala ailesi için endişesi sürüyordu. İçerden gelen telefon sesini duydu, uzunca süredir çalıyordu. Odaya girdi, yorgunluktan adeta bayılmış gibi uyuyan Neco'ya bakıyordu ki, Neco usulca gözlerini açtı. "Bir şey mi oldu?" dedi usulca. "Yok, telefon çalıyordu önemli bir şeydir diye seni uyandırmaya gelmiştim" dedi ve odadan çıktı Fatoş. Neco içerde telefonu açmış ablasıyla konuşurken Fatoş kapıya kulağını dayamış, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Birden içerde bir şeyleri kırıp dökmeye başlamıştı, Fatoş korkuyla bir iki adım geri çekildi kapıdan. Tam o sırada telefonu kapatıp hızla odanın kapısından çıkan Neco bir anda Fatoş'a çarpınca ikisi birden sarsıldı. Yine fazla yakınlardı. Fatoş "iyi misin, kötü bir şey oldu dimi" dedi korkulu gözleriyle. Ellerini Fatoş'un yanaklarına koyup gözlerinin içine bakıyordu Neco. Fatoş o an ne geri çekilebildi, ne ellerini itebildi Neco'nun. Olduğu yere çakılmış gibi duruyordu. "İstediğin oldu" diyen Neco ellerini çekti birden Fatoş'un yanaklarından. Yanından uzaklaşarak salondaki koltuğa oturdu sıkıntıyla.
"Ne demek istediğin oldu?" diyerek Neco'nun yanına oturmuştu Fatoş. "Evine gidiyorsun işte" dedi Neco, suratından belliydi ne kadar üzgün ve sinirli olduğu. Fatoş hiçbir şey diyemedi. Bir kez daha olduğu yere çakılmıştı sanki. "Sevincini gizlemene gerek yok, kalkıp oynamak istediğinin farkındayım" dedi Neco öfkeyle. "Eve gittiğimde oynayacağım" dedi Fatoş son derece ciddi suratıyla, oradan kalkıp banyoya kilitledi kendini. Elini yüzünü yıkadı, kendine gelmeye çalıştı. Aptala dönmüştü sanki. Aynada kendisine bakarken, Ne oluyor kızım sana, kendine gel. Evine gidiyorsun işte, bitti her şey. Kurtuluyorsun Neco'dan da. Niye mutlu değilsin? diye sorguladı kendini Fatoş. İçinden bir şey kopmuştu sanki. Hani beni vermeyecekti, vazgeçmeyecekti, kaybeden ben olmayacağım diyordu. Ne oldu da vazgeçti birden? diye düşünürken nefesi kesilecek gibi olmuştu. Ne oluyordu böyle? Geçti işte, ne yapacaktı sanki. Ne olacaktı? Sonsuza kadar kaçıracak mıydı? Ne olduysa oldu, evime gidiyorum. diyerek yüzüne yalancı bir gülümseme yerleştirip çıktı banyodan.
Neco'nun yanına yaklaşarak "ne oldu, neden yolluyorsun beni" dedi. "Gitmek istemiyor muydun zaten" dedi Neco bakışlarını ona çevirerek. "İstiyorum tabi istiyorum da, çok kararlıydın. Ne oldu da birden döndün?" dedi Fatoş merakla. "Dedemi de almış Ramo, ablamla dedeme karşılık seni istiyor" dedi ve sıkıntıyla elini saçlarının arasına daldırdı. "Anladım" diyerek toparlanmaya başladı Fatoş. O kadar yavaş hareket ediyordu ki Neco'nun da dikkatini çekmişti ondaki bu durgunluk. "Ne o, gitmek istemiyor musun yoksa" dedi yalandan gülümseyerek. "Saçmalama Neco, hadi hazırım gidelim" dedi.
Arabada ikisi de çok suskundu. "Korkma, ablana da dedene de bir şey yapmaz abim, sağ salim kavuşacaksın ikisine de" dedi Fatoş Neco'yu teselli edercesine. "Biliyorum da artık ben sağ salim kalır mıyım, onu bimiyorum" dedi Neco başını yerden kaldırmadan. "O ne demek, saçma sapan bir şey yapıp kimseyi tehlikeye atma sakın" dedi Fatoş telaşla. "Yok, ondan demedim" dedi Neco başını usulca Fatoş'a çevirirken. Onun neden söylediğini sormasına fırsat vermeden dudaklarından dökülen sözlere kendisi bile şaşırmıştı.
"Fatoş ben sana aşığım"
Fatoş bir anda duyduğu bu itirafla şoka girmişti. Tam ağzını açacağı sırada "Bir şey söylemene gerek yok, bil istedim sadece" dedi yine terslenmekten korkan Neco.
Fatoş'un içinde fırtınalar kopuyordu. Göğsünün orta yerine bir şey saplanmıştı sanki, nefes almasını engelliyordu. Hayatında ilk kez duyduğu bu kelimelerin kendisinde yarattığı şoku atlatamıyordu. Evet ilk kezdi, bunca yıldır sevdiğim adam dediği Boz'dan bir kez bile duymadığı sözler. Daha seni seviyorum bile diyememişti Boz ona ama şimdi karşısında sürekli kafasını karıştıran, ne yapacağı belli olmayan o adam hiç korkmadan gözlerinin içine baka baka üstelik karşılıksız olduğunu bildiği halde söyleyivermişti. Hep bir korkak olarak gördüğü Neco'nun, aslında ne kadar cesur olabildiğini ilk kez gördüğü andı bu. Kendine itiraf etmekten çekinse de, etkilenmişti. Hem de hiç ummadığı kadar, kendisini darmadağın edecek kadar etkilemeyi başarmıştı Neco onu.
Neco da ise durum farklı değildi. Sevmek, sevilmek ne demek bilmeden büyüyüp gittiği ailesi bir yana dışarıdaki hayatındada hiç tatmamıştı bu duyguyu. Hiç kimseye söylemediği bu kelimeleri düşmanının kız kardeşine söylüyor, onun dizlerinde ağlıyor, ona yaralarını açıyor, onu yanından ayırmamak istiyordu. Söylediği şeyin Fatoş'ta bir karşılığı olmadığını bilse de, bir daha söyleme fırsatı olmamasından korkmuştu. Bu korku onu esir aldığı sırada kendisini toparlayarak Fatoş'a döndü.
Fatoş camdan dışarıyı izlerken bir anda gülümsedi. Neco'yla eve ilk geldiğinden beri yaşadıklarını düşünüp şimdi ise ondan aldığı aşk itirafıyla birlikte yüzünde oluşan tebessümün kendisi bile farkında değildi. Gülümsediğini gören Neco üzülmüştü, eve gittiği için, Boz için mutlu olduğunu sanarak tekrar içindeki öfkeyi alevlendirmeyi başardı. "Neşeni bozmak istemem ama çokta sevinme bence" dedi. Gülümsediğini o an fark eden Fatoş "o ne demek şimdi" diyerek döndü yüzünü Neco'ya. "Biz bugün ayrılıyoruz ama yakında tekrar kavuşucaz" dedi Neco kendinden emin bir tavırla. Fatoş yine gülümsemişti. Bu kez daha içten bir gülümsemeydi. O gülümsemenin söylediği şeyin etkisiyle olduğunu bilmeyen Neco, kendisiyle alay ettiğini düşündüğü Fatoş'a bakarak "Gül bakalım sen, tekrar kavuştuğumuzda da bekliyorum aynı gülüşü senden" diyerek önüne döndü. Fatoş onu sinir ettiğini biliyordu, aptal diye geçirdi içinden.
Takasın gerçekleşeceği yere gelmişlerdi. Neco gözlerini ayırmadan Fatoş'u izliyordu. Karşıda ablası, dedesi, ramo ve hasan dışında arkadaki arabanın yanında olan bozu gördüğünde sinirleri alt üst olmuştu. Tekrar Fatoş'a bakmaya başladığında kızın gülümseyerek baktığı kişinin Boz olmamasını umut ederek baktığı yöne doğru kafasını çevirdiğinde gülümsediği kişinin Hasan abisi olduğunu fark edip az da olsa rahatlamıştı. Takas gerçekleşip ablası ve dedesi yanına gelirken, kendisinden adım adım uzaklaşan Fatoştan gözlerini ayıramayan Neco, abilerinden sonra Bozla sarılan Fatoş'u gördüğünde kalbi yerinden sökülmüş gibi hissetti.
Kendisine sarılan Boz'a karşılık veren Fatoş, bu sarılmayı çok uzun tutmadı. Sarılmanın ardından baktığı ilk yüz ise Boz yada abilerinin değil, Neco'nun yüzü olmuştu. Yüzündeki hayal kırıklığını saklamaya çalışsa da başaramayan Neco, az önce aşkını itiraf ettiği karısına son kez baktıktan sonra arabaya bindi. Fatoş bakışlarındaki üzüntüyü fark ettiğinde yaptığı şeyden pişman olmuştu. Ama neden? Boz benim sevgilim, ona kavuşmuşum, sarılmışım, neden Neconun bir bakışıyla pişman olayım? Boşa vicdan yapıyorum, yalandan aşkını itiraf ettiği için diye kendini kandırmaya çalışarak, arabaya binip evine doğru yola çıktı.