Belinden kavrayıp kapıya yasladığı Fatoş'a gitgide yaklaşan Neco'nun gözlerinden ateş çıkıyordu sanki. Fatoş nefes nefese kalmıştı kurtulmaya çalışsa da başaramıyordu bir türlü, bu yakınlık kalbini yerinden çıkaracak gibiydi.
"Neco bırak beni napıyosun sen kafayı mı yedin noluyo?" diye bağırmaya başladı Fatoş.
Sinirinden zar zor konuşmayı başaran Neco dişlerini sıkarak "Ne o, biricik bozun kızar mı yakınlaşmamıza" dedi Fatoşa iyice yaklaşarak. Fatoş "ne saçmalıyosun ne diyosun bırak beni" dedi tekrar. Yüzleri arasında en fazla birkaç santim vardı. Kalbi duracak gibiydi. "telefon konuşmanızı duydum" dedi yine kelimelerin üzerine basa basa Neco. "Ben sana bu evde o adamın adını bile anmayacaksın dedikçe sen bir de gizli kapılar arkasında onunla konuşuyorsun öyle mi" dedi. "Sevgilim o benim, konuşucam tabi. Ne bekliyodun?" dedi Fatoş yemyeşil gözlerini iyice açarak. Neco sıktığı yumruğunu kapıya geçirdi. "Sevgilim diyip durma" dedi. Fatoşun ödü kopmuştu. Neco onu korkuttuğunu görünce pişman olsa da, geri adım atmaya niyeti yoktu. "Bana bak Fatoş, susuyorum sabrediyorum ama beni delirtme. Beni hiç yapmak istemediğim şeyleri yapmak zorunda bırakma. Sen benim karımsın ve ben bunu sana her gün, her dakika hatırlatmaktan sıkıldım artık." dedi bu kez daha sakin konuşuyordu ama siniri hala gözlerinden okunuyordu. "Bu evliliğin gerçek bir evlilik olmadığını, Bozu sevdiğimi hatırlatmaktan sıkıldım bende" dedi Fatoş. İnatla devam ediyordu karşısındaki gözü dönmüş adama meydan okumaya. "İster gerçek ister yalan olsun. Benim karımsan, benim evimdeysen, benim yanımdaysan o adamla aranda hiçbir şey olamaz. En ufak bir konuşma bile. Benim sana dokunup dokunmamam, yaklaşıp yaklaşmamam onu ilgilendirmez. Bu soruları benim sana sormam gerekirken, o şerefsiz soruyor. Ve sen de cevaplıyorsun öyle mi? Bitti Fatoş hanım. Sana iyi gelmek, kalbini kırmamaya, incitmemeye, üzmemeye çalışmanın bir faydası olmuyormuş. Bundan sonra Bozla ilgili en ufak olayında, çok başka bir Neco göreceksin anladın mı?" dedi, burun burunalardı Fatoşla. "Anladın mı?" diye bağırarak yineledi Neco. "Anladım" dedi Fatoş kafasını yana çevirerek. Gitgide korkmaya başlamıştı. Neco çenesinden tutup yüzünü kendisine doğru çevirdiğinde soluğu kesilmişti. "Anladım dedim ya bırak beni" dedi yalvaran gözlerle. Neco o an hiç beklemediği bir şey yaparak minicik bir öpücük kondurdu Fatoş'un dudaklarına. "Bu sana ilk ve son dokunuşumdu, madem gerçek bir evlilik olmasını istemiyorsun, öyle olsun" dedi ve hızla Fatoş'u bırakarak çıkıp gitti evden. Fatoş girdiği şoktan çıkamıyordu, elini dudaklarına götürdü, gözlerini kapadı. Darmadağın olmuştu, dudakları yanıyordu sanki. Toparlanamıyordu bir türlü. Gözlerinden süzülen yaşlarla birlikte yere çökmüş, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.2 gün geçmişti, Neco ortalarda yoktu. O geceden sonra hiç gelmemişti eve. Fatoş meraklanmaya başlamıştı ama arayamıyordu da. Bari eve gideyim diye düşündü ailesini görmek ona iyi gelebilirdi. Aşağıya inerek kapıdaki adamlara eve gideceğini söyledi. "Kusura bakmayın Fatoş hanım, Necati beyin kesin talimatı var, onsuz bir yere çıkamazsınız" dedi koruma. "Arayın gelsin o zaman, günlerdir yok onu mu bekleyeceğim ben" diye kızdı Fatoş. "Peki Fatoş Hanım" dedi koruma. Cebinden çıkardığı telefonla Neco'yu aradı.
- Necati bey, Fatoş hanım evine gitmek istiyor
N: Gidemez bensiz
- Peki Necati bey, siz ne zaman gelirsiniz
N: Gelirim birkaç saateTelefonu kapatan koruma Fatoş'a dönerek "onsuz gidemeyeceğinizi, birkaç saate geleceğini söyledi" dedi. "Peki, sağol" diyerek eve girdi Fatoş. Hazırlanmaya başladı, aynada kendine bakarken elleri tekrar dudaklarına gitti. O bir saniyelik öpücük aklından çıkmıyordu. Hele de sonrasında Neco'nun söylediği "bu sana ilk ve son dokunuşumdu, madem gerçek bir evlilik olmasını istemiyorsun, öyle olsun" sözleri, o sözleri söylerkenki bakışları.. İçinde fırtınalar kopuyordu, Neco eve gelsin istiyordu, nedenini kendi bile bilmese de...
Birkaç saat sonra Neco eve gelmişti. Koruma yukarı çıkarak "Fatoş hanım, Neco bey sizi arabada bekliyor" dedi. Fatoş hızla arabaya indi. Neco yüzüne bile bakmamış, hiç konuşmamıştı Fatoşla. Donuk bir yüzle arabayı pompacıların mahallesine doğru sürmeye başladı. Evin önüne geldiklerinde Fatoş "gelecek misin?" diye sordu Neco'ya. "geliyorum" dedi ve arabadan indi Neco. Birlikte eve girdiler. Fatoş herkesle tek tek sarılırken Neco da hepsiyle tokalaşarak masadaki yerini almıştı. Fatoş tam yanında oturuyordu Neco'nun. O esnada eve giren ve gördüğü manzarayla gözü dönen Boz'u Şahin durdurmuştu. "Zor görüyoruz zaten kızın yüzünü, yapma gözünü seveyim. Giderler birazdan" dedi ve Bozu yukarı yolladı. Yemeğe oturdular. Neco hiçbir şey yemiyor, hiç konuşmuyor, öylece bakıyordu. "Damat yesene sen de şunlardan, ne o beğenmedin mi yemeği" dedi Neriman yengesi. "Yok aç değilim, elinize sağlık" dedi Neco. Yemek bitmişti, hep beraber çay içip sohbet ediyorlardı ki Fatoş'un annesi Sebahat Neco'yu yanına çağırdı. "Oğlum, gelsene biraz yanıma, bi konuşamadık seninle" dedi gülümseyerek. Neco oturduğu yerden kalkıp Seboş'un yanına gitmişti. Birlikte yukarıdaki balkona çıktılar. "Ne derdin var senin? Fatoşla kavga mı ettiniz yoksa?" dedi Seboş. "Yok yok etmedik. İş güç canım sıkkın biraz" dedi Neco karşısında ona şefkatle bakan kadına. "Yok iş güç değil bu, ben anlarım. Kırgın kırgın bakıyor gözlerin. Anayım ben, anlarım. Hem senin de ananım artık. Bana söyle, benden çekinme" dedi yüzünü avuçlarının arasına alarak Neco'nun. "Teşekkür ederim" diyerek Seboşun yüzüne koyduğu avuçlarını öptü Neco. Gizlice onları izleyen Fatoş'un gözleri dolmuştu. Öyle mi bakıyordu gerçekten Neco, kırgın mıydı? O yüzden mi bakmıyordu yüzüne? Annesine karşı olan tavrına ayrıca şaşırmıştı. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Seboş tekrar konuşmaya başlamıştı Necoyla. Bu kez ellerini tutuyordu. "Fatoşum delidir, gözü karadır, dilinin kemiği de yoktur. Ama kalbi güzeldir oğlum, yüreği güzeldir benim kızımın." dedi. Kırgınca gülümsedi Neco "biliyorum, ama kızının o güzel yüreğinde ben yokum diye bu kırgınlığım" dedi Neco. Seboş'un hastalığını biliyordu, nasıl olsa unutur diye içini dökmeye karar vermişti ona. Seboş Neconun söylediklerine üzülmüştü, "oğlum, olur mu hiç öyle şey? Aranızda ne geçti, neden öyle düşündün ben bilmem. Ama masada gördüm sizi. Sana nasıl baktığını gördüm, gözünün içine bakıyordu bir kelime et diye" dedi Seboş. "Sana öyle gelmiştir, gözü görmüyor ki beni" dedi Neco. "Ben doğurdum onu, onun bi bakışından içini görürüm, sen beni dinle. Ne olduysa aranızda belli ki kırmışsınız birbirinizi. Ama düzelir oğlum. Siz karı kocasınız, bir ömür aynı yastığa baş koyacaksınız. Evlilik öyle küstüm oynamıyorum diyeceğiniz bir oyun değil ki. Bak ben kocamı kaybettim, sonra da aklımı. Ne zaman elinizden yitip gideceğini bilemediğiniz sevdaya küsmeyin siz" dedi. Neco'nun gözleri dolmuştu. İlk kez biri onu dinliyor, onun hislerine kulak veriyor, teselli ediyordu. "İstesem de küsemem ki ama ben barışsam o barışmaz benimle, ben de onu kırdım çok" dedi. "Çocuk gibidir Fatoşum, sen gönlünü almaya bak, kin tutamaz kızamaz bakarsın sarılıverir boynuna" dedi. Neco "elimden geleni yaparım" dedi ve birlikte aşağıya indiler. Konuşmanın başından sonuna odadan gizlice onları dinleyen Fatoş, gözyaşlarını tutamamıştı. Olduğu yere çöktü, elini kalbine koydu ve ilk kez sesine kulak verdi...