二十

433 72 381
                                    

Bilinmeyen
Sana Doyoung'un ihanet edeceğini söylemiştim.

Kim Jungwoo
Yine mi sen?

Bilinmeyen
Sorman gereken soru bu değildi

Kim Jungwoo
Doyoung ne yaptı?
Neden düzgünce açıklamıyorsun her şeyi?

Bilinmeyen
Doyoung, seni öldürecek olan kişiyi biliyor
Ve bilerek sana demiyor

Kim Jungwoo
Ne?!

Bilinmeyen
Ah, Jungwoo-yah...
Doyoung her şeyin farkında, hem de her şeyin

Kim Jungwoo
Lütfen düzgün anlat
Kafam basmıyor artık, çok yoruldum

Bilinmeyen
Bunu bilmek güzel
Ama bence hastaneden çıkıp okula geri döndüğünde her şeyi öğreneceksin

Kim Jungwoo
Doyoung bana nasıl ihanet etmiş olabilir ki...

Bilinmeyen
Hmm, bir bakalım
Doyoung benim kim olduğumu biliyordu

Kim Jungwoo
Ne?

Bilinmeyen
Sen, Doyoung'la tanıştıktan birkaç gün sonra ben yazmıştım ya sana

Kim Jungwoo
Evet, ben de ertesi gün Doyoung'a anlatmıştım senin bana yazdığını ve boş yaptığını

Bilinmeyen
Hâlâ ciddiye almıyorsun, boş yapmıyorum

Kim Jungwoo
Doyoung'a gel

Bilinmeyen
İşte o günden birkaç hafta sonra, senden daha yetenekli olduğu kesin olan bir hackera gitti ve beni bulabilmek için o hacker ile anlaşma yaptı

Kim Jungwoo
Hacker?

Bilinmeyen
Nakamoto Yuta
Jaehyun'un arkadaşı

Kim Jungwoo
Doyoung beni senden kurtarmak için araştırma yapmaya gitmiş, bu ihanet olmuyor!

Bilinmeyen
Emin misin?

Kim Jungwoo
Ne?

Bilinmeyen
Doyoung, Yuta bulmadan da önce biliyordu benim kim olduğumu
Bilerek söylemedi, anlamıyor musun?

Kim Jungwoo
Ne...

Bilinmeyen
Sana, onun ihanet edeceğini söylemiştim
En başından beni dinlemeliydin, Jungwoo-yah

*

"Doyoung neden bana anonimi en başından söylemedi ki?"

Jungwoo iç çekip telefonunu bırakırken kendi kendine mırıldanıyordu. Çok anlamsızdı bu. Hiçbir şey anlamamıştı, bu yüzden en iyisi sonunda geçebildiği evinden ayrılıp okula gitmekti.

Jungwoo bir süre önce ayrılmıştı hastaneden ama hâlâ toparlandığını hissetmediği için evinde kalmıştı. Şimdi ise okula gidip Doyoung'u bulması gerekiyordu.

Yatağından çıkıp üstüne okul üniformasını geçirdi, saati kontrol etti ardından. Öğlen on ikiye yaklaşıyordu saat. Derslerinin bitmesine nereden bakılırsa dört saat vardı, yani şimdi üniversiteye giderse Doyoung'u bulabilirdi.

Sonuçta Jungwoo, en yakın arkadaşının acımasızca öldürüldüğünü henüz bilmiyordu.

Evinin biraz uzağından kalkan otobüse bindi, yaklaşık yarım saat sonra da okuluna varmıştı. Hızlı adımlarla sınıfına giderken bir anda karşısına çıkan uzun bedene kafayı geçirince acıyla tıslamıştı ama.

"Yuh, kafam kırıldı! Ne biçim göğsün va-..."

Göz göze geldiği kişinin kim olduğunu gördüğünde, korkuyla gözlerini büyütüp susmak zorunda kalmıştı Jungwoo.

Çünkü karşısında ona elinde bir bıçakla sırıtan kişi, mavi kapüşonunu indirmiş olan hayalet çocuktan başkası değildi.

"Taeyong!"

~~

"Taeil hyung~"

Johnny, yaklaşık bir milyar kere seslenmesine rağmen kendisini takmayan ve bilgisayarla uğraşan Taeil'i izliyordu birkaç dakikadır. Bir de sürekli onun omzuna dokunuyordu, öyle ki en sonunda Taeil sinirden kızarmış ve oflayarak dönmüştü Johnny'ye.

"Ne var gerizekalı? Omzumu deştin resmen! Görmüyor musun, işim var!"

"Deşme konusunda benden daha iyi olduğuna eminim hyung."

Johnny'nin iması üzerine Taeil gözlerini devirdi, yine de bir şey demedi ve bilgisayarına geri döndü.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sorduğunda yaşça küçük olan, Taeil alt dudağını ısırmıştı gergince.

"Gidip Jungwoo'yu bulsana. Başına bir şey gelmesini istemiyorum..."

Johnny, Taeil'in bu ifadesine şaşırsa da ses çıkarmadı ve kalktı yayıldığı sandalyeden. Jungwoo'yu bulması hiç uzun sürmeyecekti çünkü okulda dönen her şeyden haberi vardı. Hem de her şeyden.

Muhbir olmak bunu gerektirir zaten, değil mi?

—————

YN: Bundan sonraki bölüm, bu bölümden bir gün öncesini gösterecek. Yani 19. bölümün (十九) devamını.

yedi renkli frezya // nct127 ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin