577 79 429
                                    

YN: Smut var, işaretle göstereceğim. Smut olmayan yerleri MUTLAKA okuyun.

—————

Jungwoo oflaya puflaya ağır kapıyı ittirip içeri girdi. Doyoung bir bara çağırmıştı kendisini o muhteşem arkadaşıyla tanıştırabilmek için ama ufak bir sorun vardı, Jungwoo ilk defa bara giriyordu. Sonradan pişman olacağı şeyleri yapmamak için kendine içmemeye söz vermişti neyse ki.

İçeri girip üstünü düzelttikten sonra Doyoung'un söylediği masaya yaklaştı ufak adımlarla. Oldukça keskin yüz hatları ve gerçekten yakışıklı olan, ayrıca tanıdık bir bedenle göz göze geldiğinde kaşları çatılıvermişti.

Lee Taeyong bu!

Aralarındaki sessizlik giderek gerici bir hâl alırken Taeyong konuşmuştu hafifçe sırıtarak.

"Doyoung'un öve öve bitiremediği çocuk sen misin? Gel bakalım, otur şöyle."

Jungwoo yavaşça başını sallayarak yanına oturdu Taeyong'un. Korkmuştu ve gerilmişti çünkü Taeyong resmen gözleriyle deşiyordu kendisini. En sonunda bir konu açmaya karar verdi.

"Um... Sen ve Doyoung ne zamandır tanışıyorsunuz?"

"Ohoo, on yılı geçmiştir çoktan." diye güldü Taeyong yanındaki ufak bedenin masum sorusuna. Sonra ciddileşti ve elini saçlarından geçirerek derin bir nefes verdi.

Bu hareket bayağı baştan çıkarıcı görünmüştü Jungwoo'ya. Taeyong cidden fazlasıyla ateşliydi.

"Biraz içmek ister misin?" diye sordu Taeyong, garsonların getirdiği bir birayı önüne bırakırken. Jungwoo, kendisine verdiği içmeme sözünü çoktan unutmuş ve kafasına diklemişti bardağı.

~~

"V-ve sonra ona dedim ki- Sen kendini ne sanıyorsun?! Karşında kooooocaman Kim Jungwoo vaaar~!"

Tamam, sarhoş Jungwoo kesinlikle çekilmiyordu. Taeyong'un başı şişmişti ve giderek öfkeleniyordu. Hangi insan yalnızca iki bardak biradan böyle sarhoş olurdu?!

Sinirle oflayıp buradan bir an önce kurtulma planları ararken bacaklarında hissettiği ağırlıkla durmak zorunda kalmıştı. Jungwoo kucağındaydı.

Jungwoo kucağındaydı?!

"Jung-Jungwoo, ne yaptığını sanıyor-"

Sözü bir çift yumuşacık dudakla bölündüğünde duraksadı. İhanet... Hissedebildiği en güçlü şey buydu ve kalbi bir kez daha acıyla kavrulmuştu. Ama Taeyong bilmiyordu ki bu çekeceği son kalp sancısı, edeceği son ihanet olmayacaktı.

Yine de Jungwoo'yu ittirmek yerine dudaklarına asıldı ve dilini ağzına göndermek için zorladı küçüğü. Damarlı elleri küçüğün incecik beli bulup biraz okşadığında kısık sesli bir inleme kazanmıştı. Bundan faydalanıp dilini kavradı küçüğün, emip çekiştirmeye başladı.

Jungwoo belinde ve kalçalarında ağır tempoda gezinen kemikli parmaklarla çok çabuk teslim olmuştu. Kendisini yavaşça Taeyong'un kasıklarına bastırıp sürtünürken tekrar inlemişti büyük olanın ağzına.

Bu, Taeyong'un her şeyi siktir edip yalnızca bir gecelik bir ilişkinin zevkini sonuna kadar yaşamaya karar vermesi için yeterli bir hareketti.

Dudaklarını çekip küçüğün tatlı kokulu boynuyla sert bir şekilde buluştururken arzuyla kavrulan sesi fazlasıyla seksiydi.

"Beni fazlasıyla kışkırttın güzelim, artık olacaklardan ben sorumlu değilim."

"Ben de sorumlu olmak istemiyorum~ O zaman anonimimi sorumlu tutalım!"

yedi renkli frezya // nct127 ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin