64.Bölüm

13 6 1
                                    

"Kızım sen resmen evlenme teklifi almışsın!" Beyza'nın gülerek konuşması ile utanarak gülümsedim. "Öyle oldu..." diye mırıldandım. Gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. "O ne diyor?" dedi imalı imalı gülümseyerek. Anlamadan kaşlarımı çatıp, "kim?" diye sordum. Gülümseyerek başını eğdi ve karnıma baktı. Kaşlarımı düzeltip gülümseyerek ellerimi karnıma yerleştirdim. "Ne desin? Babasının bu kadar romantik olmasının mutluluğunu yaşıyordur herhalde." dedim gülerek.

"Hayır ya öyle değil! Annesini vermek istiyor mu babasına?" dedi gülerek. Kaşlarımı çatıp gülerek ona baktım. "Ne bakıyorsun öyle? Şaka yapıyorum! Sen hamile olunca algılama yetini de kaybettin sanırım." dedi gülerek. Gözlerimi devirip başımı çevirdim.

"Ee ne zaman yapıyoruz düğünü?" diye sordu. Alt dudağımı büküp başımı ona çevirdim. "Hiçbir fikrim yok, Umut bey ile konuşup bakacağız." dedim heyecan ile gülümseyerek. Gözlerime bakarak, "ay Allah'ım sen içimi biliyorsun." dedi sessizce. Tebessüm ederek gözlerine baktığım sıra telefonumun çalması ile başımı masaya çevirdim.

Telefonu elime aldığım da Umut'un aradığını gördüm. Beyza'ya telefonu döndürdüğüm de heyecan ile, "aç!" dedi. Gülerek telefonu açtım ve kulağıma dayadım.

"Umut.." dedim sessizce.
"Zeynep'im.." dedi o da güzel sesi ile mırıldanarak. Yanaklarım kızarırken başımı önüme eğdim.
"Sana bir sürprizim var, kafenin önüne gel." dedi bir anda. Gülümseyerek başımı kaldırdım ve Beyza'ya baktım.
"Hadi, bekliyorum." dedi ve telefonu kapattı. Beyza gulumseyerek bana bakıyordu.

"Sen varya pis oyuncusun." dedim gülerek montumu alıp kafeden dışarı çıkarken. Adımı attığım gibi Umut'u arabaya yaslanmış elinde bir adet gül ile gülümseyerek gozlerime baktığını gördüm. Montumu düzeltip ona doğru ilerledim. Uzattığı gülü elimi aldım ve sessizce, "teşekkür ederim." dedim. Gözlerimden gözlerini çekti ve karnıma baktı. Elini kaldırıp karnımı okşadı, "kızım... Nasılsın?" dedi sessizce. Onu öyle görmek beni hüngür hüngür ağlayacaktı. Tekrardan başını kaldırıp gözlerime baktı. Gözümden gelen bir damla yaşı elimin tersi ile sildim.

"Bu anı ne kadar hayal ettiğimi tahmin edemezsin." dedim sessizce. Boşta kalan elimi tuttu ve öptü. "Artık hayal kurmak yok," dedi sessizce. Anlamadan gözlerine bakarken, "artık gerçekleştirme var. Kurduğun tüm hayalleri gerçekleştireceğiz. Ben, sen ve kızımız. Biz bir takımız, dünyanın en güçlü takımı.." demesi ile gözyaşlarım içinde kollarımı boynuna doladım. Saç tellerimi bir bir sevip kokladı ve kendini geriye çekti. Anlımı anlına yasladım, gözyaşlarımı sildi. Gözlerimi açıp elaya dönük kahberengi gözlerine baktım. "Ve artık ağlamak da yok. Anlaştık mı?" dedi sessizce. Gülerek gözlerine baktım, "bak her şeye söz veririm ama ona veremem. Kendime güvenmedim şimdi." dedim. Gülerek kendini geriye çekti.

"Hadi bakalım, çok işimiz var. Gel," dedi ve elimden tutup beni çekiştirdi. Ben arkasından gelirken arabanın yan kapısını açtı. Elim karnımda gülümseyerek, "teşekkürler." dedim ve içeri girdim. O da hızla arabanın etrafında dolanıp sürücü koltuğuna oturdu ve gülümseyerek bana döndü. "Kemerlerimizi takalım hanımlar." dedi sessizce. "Ah, hemen!" dedim ve gülerek kemerimi taktım. Umut da kemerini taktı ve radyoya basıp arabayı sürmeye başladı. Can Ozan'ın "Seni Gördüm Rüyamda" şarkısı çalmaya başladı.

Elimi uzatıp elini tuttum. Gülümseyerek bana baktı, başımı koltuğa yasladım. "O kadar şanslıyım ki, o kadar..." dedim sessizce. Gözlerime bakarak titrek bir nefes aldı. "Benden daha çok olamazsın." dedi ve tekrardan başını yola çevirdi. Şarkı sözleri araya girerken gözlerimi kapadım. "Seni gördüm rüyamda huzurla doldum. Gün ışığımdın sen, yolumu aydınlatan... Gitmeye kalksam da, gidemem baş koyduk aynı yola..." Umut'un tuttuğu elini kaldırıp elimi öpmesi ile gözlerimi tekrardan araladım. "Koyma, yerime birini koyma. Tek istediğim bu aslında... Yanlızlığıma dokunma, dokunma..." arabanın durması ile başımı önüme çevirdim. Umut'un oyununa gelip sürprizini sorup onu bıktıramamıştım!

"Neredeyiz?" dedim anlamadan. Bana gülümseyerek arabadan indi. Ben arabanın kapısını açarken Umut elini uzattı. Elini tutup aşağı indim. Anlamadan etrafa bakındım, Üsküdar'ın sıradan ve güzel sokaklarından birindeydik. "Gel," Umut'un elimden tutup beni kaldırıma çekiştirmesi ile hızla yanına geldim. "Ya Umut artık söyleyecek misin? Neden geldik buraya?" dedim sinirle. Başını bana çevirdi, "sürpriz." dedi sessizce.

Üfleyerek peşinden karşımıza çıkan kahve tonlarında olan eski bir binadan içeri girdik. Kapıyı kapatırken ardına asansöre bindim. Umut ikinci kata basarken ben heyecan ile başımı aynaya çevirdim. "Karnım büyümüş." dedim sessizce. Umut'un da bakışının aynaya döndüğünü hissedebiliyorum. Gözlerim dolarken ona döndüm. Tebessüm ederek bana baktığı sıra asansör kapılarının açılması ile Umut elimi tutup beni dışarı çıkarttı.

Binanın ikinci katında üç numaralı bir dairenin önündeydik. Ben aynı sorumu sormak için Umut'a döndüğüm sıra deri ceketinden bir şey çıkarttı. İlk başta anahtar olduğunu anlamamıştım çünkü kocaman bir peluş ona takılıydı. Kaşlarımı çatıp gülümseyerek anahtarı elime aldım. Bu frambuazlı bir pastanın küçük ve skutiş haliydi. Gözlerimi kocaman açıp başımı ona çevirdim. Hala neden burada olduğumuzu anlamasam da bir kahkaha patlattım.

"Beğendin mi?" diye sordu. Gülerek tekrardan anahtarlığa birde Umut'a baktım. "Bayıldım! Şimdi ısıracağım!" dedim. Gülerek bana baktı. "Şimdi sana dün bir şey vermiştim, onu bana verir misin?" dedi. Anahtardan bahsettiğini anlayarak montumun cebinden çıkarttım ve gülümseyerek ona uzattım. Anahtar ve anahtarlığı birbirine geçirip bana uzattı. "Buyurun." dedi. Gülümseyerek anahtarı elime aldım ve evin kapısını açıp içeri daldım.

Umut kapıyı ardına kapatırken şaşkınlıkla etrafa baktım. Dört artı bir evdi, bütün odaların kapısı kapalıydı. Başımı yanıma çevirdiğimde küçük beyaz bir komodinin kapının önünde durduğunu gördüm. Benim, Umut'un, Beyza'nın, Emir'in ve Mine'nin olduğu bir resimdi bu. Gözlerim dolarken anahtarı komodine bıraktım. Dudaklarımı büzüp başımı Umut'a çevirdim. Gülümseyerek, "ayakkabılarımızı çıkartalım lütfen." dedi. Gözlerimi devirip gülerek ayakkabılarımı çıkarttım ve karşımızda duran dolabın kapağını açtım. Ayakkabılarımı rafa yerleştirirken Umut montumu aldı ve raflarına üstünde bulunan yere askı ile astı. Ben sessizce onu izlerken kapısını kapattı.

Hol boyunca kahberengi bir halı seriliydi. Elimi tuttu ve hemen kapının önünde duran odanın kapısını açtı. Siyah ve beyaz renklerinde olan mutfağa baktım. Mavi minderli beyaz bir masa vardı. İçeri girdim, solgun sarı renginde bir saat ve bir takvim vardı. Ben mutlulukla bakınırken Umut elimi tuttu ve çekti ve hemen kapının önünde duran kapıyı açtı. Ahşap bir yemek masası, bir konsol, televizyon ünitesi ve iki tane ikili koltuk vardı. Gözyaşlarımı tutmak çok zor bir hal alırken Umut tekrsrdan beni tuttu ve biraz ilerledi. Hol boyunca beyaz duvarlarda fotoğraflarımız asılıydı. Kapısı kapalı duran odayı işaret ederek, "burası Mine'nin odası o yüzden eşyasız." dedi ve bir iki adım daha ilerleyip ahşap kapılı odalardan kalan son iki tanesinden birini açtı.

Gördüğüm manzara karşısında şoka girdim. Mor renginde bir halı, beyaz bir beşik, koyu mor perdeler, beyaz renginde bir duvar ve bir de sallanan bir sandalye vardı. "Ta taa! Kızımızın odası!" dedi Umut gülerek. Gözlerimden yaşlar süzülürken elimle yüzümü kapattı ve başımı eğdim. Umut'un gelip bana sarılması ile kollarımı beline doladım. "Çok teşekkür ederim, çok." dedim hüngür hüngür ağlayarak ona sarılırken. Saçlarımı sevip başıma bir öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum, seni çok seviyoruz..." dedim gözyaşlarım arasında kendimi geriye çekip. Elleri ile gülümseyerek yanaklarımı sildi, "bende seni, sizi çok seviyorum..." dedi sessizce dolu gözleri ile.

Sımsıkı sarılmanın bir vakti, çözülmenin bir vakti.. Boşların boşu, her şey gibi bitti.. Rüzgardan ibaretmiş bu zafer, bu yenilgi. Size mahrem bu meselenin ana fikri. Bize bilgi..

<><><>
Oylamayı ve yorum bırakmayı unutmayın🥺🥺🤧❤

Bu Yolun Sonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin