13.Bölüm

17 5 0
                                    

Dün geceden sonra herkes evine dağılmıştı. Beyza ve Emir aralarında bir tatil planı bile yapmıştı. Aslında tatil denemez hafta sonu beraber Kartepe'ye gidip geleceklerdi.

Şimdi ise ben vitrini siliyorum o da müşterilerle ilgileniyor. Saat ise akşama  doğru beş. Benim aklımda dün akşam, Umut'a şiiri okuyuşum onun gülümsemesi, gözlerime bakması. Of of aklım başka bir şey düşünmez misin sen!

"Zeynep şu masaya çilekli alman pastası." dedi Beyza mutfağa geçerken. Vitrini açıp içinden bir dilim çilekli alman pastası çıkardım ve tabağa koyup çekmeceden bir tatlı çatalı alıp Beyza'nın gösterdiği masaya bıraktım. Tekrardan vitrinin arkasına gectigim sıra Beyza yanımda bitti.

"Zeynep, Emirle konuştum şimdi. Sizde bizimle geliyorsunuz. Akşam yola çıkıyoruz, sen şimdi eve git kendine bir şeyler al." dedi elinde bir fincan kahve ile masalardan birine bırakırken. Kaşlarımı çatıp arkasından bakakaldım. " Ne?" dedim sessizce.

Tekrardan yanıma geldi. " Ya ne bakıyorsun aval aval on on bir gibi çıkacağız akşam. Bavulun hazır olsun hadi hadi. Ha bir de üç gün kalacağız." dedi ve tekrardan mutfağa girdi.  Arkasından üfleyerek mutfağa girdim. "Ya Beyza nereye gidiyorum ya deli misin?" dedim sinirle.

Elini beze silip bana döndü. "Emir ve Umut konuşmuş, sizde gelin dördümüz çok güzel olur dedi. Oteli ayarlamışlar bu akşam çıkacağız pazar akşama doğru döneceğiz. Bende sende gelmek istersin diye düşündüm." dedi. Üfleyerek ona baktım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Mine ne yapsın tek başına Beyza?" dedim.

"Dert ettiğin şeye bak! Biz onunla konuştuk bile. O Ceyda'da kalacak. Yok mu sınıf arkadaşı, zaten edebiyat projeleri varmış. Senin bu kankan varya zehir zehir!" dedi gülerek.

"Evet! Cidden! Cidden Beyza Köksal! Gerçekten de zehirsin!" dedim ve üfleyerek arkamı dönüp mutfaktan çıktım. Üzerime montumu geçirdim ve dükkandan çıktım. Karlar hala az az arabaların üstünde vardı. Havada tatlı bir esinti ve hoş bir koku da eksik değildi.

Cebimden anahtarını çıkartıp eve girdim ve ardına kapıyı kapattım. Büyük sırt çantamı çıkarttım ve kendime üç gün yetecek kadar kıyafet koydum. Bavulu kapının önüne bıraktığım an kapının çalması ile hemen açtım.

Mine sırtında çantaya içeri girdi. "Abla sen daha gitmemişsin." dedi çantasını yere bırakıp tuvalete ellerini yıkamak için geçerken. "Sorma daha Beyza ablanın benim yerime ayarladığı ve okey verdiği tatile gidemedim." dedim üfleyerek.

"Ne yanı fena mı olur Umut abi ile güzel vakit geçirmiş olursun." dedi ellerini havluya kurulayıp tuvaletten çıkarken. "Ay Mine sende başlama lütfen." dedim üfleyerek üzerime montumu geçirirken. "Ne var abla yalan mı söylüyorum? Ben senin kardeşinim. Sen beni nasıl tanıyorsan bende seni öyle tanıyorum işte. Ben seni en son sen lise ikide birine aşık-" derken sinirle elimle ağzını kapattım. "Mine sus ve Ceyda'ya git! Gittiğinde beni ara ve bir daha bunun konusunu açma! Çok rica ediyorum!" dedim ve evin kapısını kapatıp çıktım.

"Saçma salak konuşuyor." dedim sinirle ayaklarımı vura vura apartmandan çıkıp dükkana doğru yürümeye başlarken. "Salak ya." diye mırıldandım gülümseyerek. Yavaş yavaş yürümeye devam ediyordum. Ama yüzümde anlamsız ve isteksiz bir sırıtış vardı.

Dükkana yaklaştığımda Emir'in arabasını onun önünde arabaya yaşlanmış Umut'u gördüm. Bir anda olduğum yerde durdum ve arabanın arkasından onu izlemeye başladım.

Saçlarını karıştırıp başını gökyüzüne çevirdi ve derin bir nefes aldı. Etrafa bakındı ve cebinden bir sigara çıkartıp dudaklarının arasına koydu. Çakmak ile kapatarak yaktı. Yakarken kaşlarını çatması beni benden alıyorken o sigarasını yakmıştı. Gülümseyerek onu izlerken sigarasından bir nefes aldı ve etrafa doğru nefesini geri bıraktı.

Yutkundum ve gülerek ona baktım. Bir anda yanımda miyavlayan kedi ile korkuyla başımı ona çevirdim. Kaşlarını çatmış dişlerini gösterek bana bakıyordu. " Ne bakıyorsun be!" dedim sinirle arabanın yanında çekilip yola çıkarken. Sinirle ayağımı ittirirken YOLA ÇIKTIĞIMI VE UMUT'UN BANA BAKTIĞINI FARK ETMEM uzun sürmedi.

Korkuyla başımı kaldırdım. İşaret parmağı ve orta parmağı arasında tuttuğu sigara ile gülümseyerek bana bakıyordu. Üzerinde gri uzun poları altında siyah pantalonu, siyah botları ve hafif dalgalı saçları. Zorla gülümsediğim sıra kedinin yine dibimde miyavlaması ile korkuyla tekrardan sıçradım.

Umut'un gülme sesi kulaklarımda duyulunca sinirle kaldırıma geçtim. Sinirle kediye bakarak Umut'un yanına ilerledim. Gülümseyerek bana bakıyordu.

Sinirle ona döndüm. "Umut! Komik mi!" dedim sinirle. Bir elini havaya kaldırıp başını hayır dercesine iki yana salladı gülerek. "O zaman niye gülüyorsun ya!" dedim sinirle. Gülerek önüne baktığı sıra yanına gelip arabaya yaslandım.

"Tamam tamam kızma. Gülmüyorum." dedi. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Gülümseyerek gözlerimin içine baktı. Sigarasından bir nefes alıp başını çevirdi uzağa doğru nefesini geri bıraktı. Tekrardan gülümseyerek bana döndü. "Sigara içtiğini bilmiyordum." diye mırıldandım. Gözlerimin içine baktı ve sessizce fısıldadı "içtirten utansın." Utançtan yanaklarım kızarırken gülümseyerek gözlerimi kaçırıp başımı yere eğdim.

Ne yani gözlerin çok güzel bende buna sigara yakıyorum mu? Allah'ım öldüm mü ben? Ya da uyuyor muyum? Bir rüya bu kadar güzel olabilirde! Ama bana söylemiyor da olabilir... Kim o kız Umut?! Allah'ım lütfen bana söylüyor olsun, lütfennnn!

"Umut! Zeynep! Gelseni-"
"Ya Emir! Zaten anca baş başa kalmışlar iki dakika dur ya!"
"Ha, pardon."

Gülerek Umut ile başımızı dükkana çevirdiğimiz an yaslandığım yerden doğruldum. " Gel, içeri geçelim." dedim Umut'a dönüp. Sigarasından bir nefes daha alıp çöpe attı ve arkamdan dükkandan içeri girdi. Beraber içeri girdik.

"Al işte, hay Allah'ım ya!" dedi Beyza Emir'e kızarken. Emir mutsuzca başını eğdiği sıra Umut söze girdi. "Ya yok mu bir ıslak kekiniz?" dedi. Gülerek  ona döndüm.

"Var tabi! Geçin siz ben getireyim ıslak keki." dedi Beyza arkasını dönüp mutfağa geçerken.  Üçümüz birlikte masaya oturduğumuz sıra Emir ve Umut aralarında futbol muhabbetine dalmışken bende camdan dışarıyı izliyordum. Öyle dalmıştım ki izlemeye dünyadan soyutlanmışım gibi..

"Zeynep? Zeynep, iyi misin?" Beyza'nın sesini kulaklarımda duyduğum an korkuyla gözlerimi ona çevirdim. "Efendim, ne oldu bir şey mi oldu?" dedim ona dönüp. Kaşlarını hafif çatıp bir Emir'e bir bana baktı. "Telefonun çalıyor." dediği an cebimden hissettiğim titreşim ile oturduğum yerden kalktım. Umut yoktu. Gözlerimi Beyza'ya çevirdim. Telefonum hala çalmaya devam ederken " Umut nerede?" diye sordum.

"Yolda bir şeyler yeriz diye alamaya gitti. Zeynep sen iyi misin?" Emir'in sorusu ile başımı onaylarcasına salladım. "İyiyim, iyiyim ben." dedim ve cebimden telefonumu çıkartıp kimin aradığına bakmadan kulağıma dayadım. Dükkandan çıktım, havada baya şiddetli bir rüzgar vardı.

"Alo?"
"Efendim."
"Abla, ben Ceydalara geçtim. Haberin olsun."
"Ha Mine sen misin?"
"Evet? Kayıtlıyım ya abla."
"Yok ben öyle bir anda açtım görmemiştim kim olduğunu. Neyse, dikkatli ol. Çok geçe de kalmayın yatın uyuyun."
"Tamam ablam öpüyorum."
"Bende canım." dedim ve telefonu kapatıp cebime attım.

"Zeynep, dışarıda ne yapıyorsun? Geçsene içeri üşüyeceksin." Umut'un sesini duyduğum an ona döndüm. " Mine aradı. Yardım edeyim mi?" dedim elinde tuttuğu poşetlere bakarak. "Yok yok gerek yok, sen içeri geç. Üzerinde bir şey yok hasta olacaksın." dedi. Başım ile onayladım ve dükkandan içeri girdim. Umut da arkamdan içeri benimle geldi.

<><><>
Selamselamselam güzellerim! Nasılsınız? Beğendiniz mi? Oylamayı ve birde yorum bırakmayı unutmayın canlarım💖💖

Bu Yolun Sonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin