65.Bölüm

13 4 0
                                    

Gerçekten şoka girmiş durumdayım. Bunu hiç beklemiyordum ve gerçekten sevinçten delirmek üzereyim. Allah'ım lütfen bu bir rüya olmasın, amin.

Ağlamam ile birlikte gelen sümükleri elimin tersi ile silip burnumu çektim. Umut gülümseyerek bana bakıyordu, "şuan o kadar sevimli görünüyorsun ki." dedi sessizce. Başımı kaldırıp ona baktım. "Ya bir de bu kadar güzel şeyin üstüne bana iltifat mı ediyorsun?" dedim tekrardan hüngür hüngür ağlamaya başlarken. Gülerek ellerini yanağıma koydu, "güzelim neden ağlıyorsun?" dedi. Dudaklarımı büzüp başımı kaldırdım ve gözlerimden yaşlar süzülürken, "bilmiyorum..." dedim hıçkırığa dönüşürken. Gülerek başımı göğsüne yasladı. "Çok mutluyum, çok güzel..." dedim nefes nefese.

"Bence bunu beklemiyordun ve o kadar sevindin ki beni öpmeye karar verdin." demesi ile kaşlarımı çatıp başımı göğsünden kaldırdım. "Ne?" dedim anlamadan. Gülümseyerek gözlerime bakıyordu. Elimin tersi ile yanaklarımı sildim. "O kadar mutlusun ki beni öpeceksin." dedi bir kez daha. Ne demek istediğini anladığım an gülümsedim ve yanağına bir buse kondurdum. Kaşlarını çattı, "hamileyim. Kusura bakma." dedim gülümseyerek. Kaşlarını çattı, "ne yani hamileyken beni öpemiyor musun?" diye sordu dehşete düşmüşçesine. "Az önce öptüm ya." dedim gülümseyerek. Kaşlarını çatıp, "o öpmek mi? Yani evet öpmek ama ben öyle demedim yani." dedi. Gülümseyerek ellerimi karnıma yerleştirdim. "Bebeğimize örnek olmalıyız öyle değil mi? Mesela sen ister misin güzel kızın gitsin bir kızı öpsün." demem ile Kaşlarını daha çok çattı. "Oldu canım! Başka!" dedi sinirle. O haline kahkaha attım, "biraz daha sinirlenip dünyanın en güzel evini yıkmanı göze alamayacağım." dedim ve başımı odaya çevirdim.

İçeri doğru bir adım attım. Gülümseyerek etrafa bakınırken sallanan sandalyeye oturdum. Ellerimi karnıma koyup titrek bir nefes alıp odaya baktım. Gözlerim tekrardan dolarken başımı Umut'a çevirdim. Düşünceli düşünceli gelip sallanan sandalyenin yanındaki mindere oturdu. Gülümseyerek ona baktım.

"Ne o? Kızımızın bir sevgilisi olacağını birine aşık olacağı gerçeği yüzüne mi çarptı sevgilim?" dedim gülümseyerek. Başını bana çevirdi. "Olacak değil mi? O çocuğun bacaklarını ortadan ayırıp burnundan sokacağım." demesi ile bir kahkaha daha patlattım. "Beni korkutuyorsun!" dedim ve gülerek sandalyeden kalktım. "Sen değil de kızımın aşık olacağı o gevşek korkmalı." dedi sinirle. Şok içinde ona döndüm, "bebeğim biraz sakin mi olsan?" demem ile başını bana çevirdi. "Sakinim ben, erik yemek istiyorum." dedi. Kaşlarımı çattım, "bir şey diyeceğim biz bir doktora gidelim," demem ile telaşla "ne oldu! Suyun mu geldi ne oldu!" demesi ile bir kahkaha patlattım. Gözlerime kaslarini çatıp 'komik mi amına koyayım' dercesine bakıyordu. "Senin için sevgilim, benden daha çok hamile gibisin de. Trip, alınganlık, aşermek filan." dediğim an üfleyerek gözlerini devirdi. Bir anda gülerek, "suyun mu geldi ne Umut ya daha üç buçuk aylık bebek!" demem ile üfleyerek odadan çıktı.

"Ya tamam şaka yaptım!" dedim arkasından odadan çıkıp. Koridorda ilerleyip son odanın kapısını açıp içeri girdi. Ben peşinden içeri girmek için bir adım attığımda gördüğüm manzara ile dondum kaldım. Kocaman beyaz kıvrımlı ve elle yapılmış çiçeklerin olduğu bir dolap, toz pembe renginde bir yatak başlığı, çift kişilik bir yatak, makyaj masası, güzel bir halı ve ebeveyn banyosu vardı. Gözlerim yine aynı şekilde dolarken başımı Umut'a çevirdim. Ellerini cebine yerleştirmiş, duvara yaslanmış gülümseyerek bana bakıyordu.

Gözümden gelen bir damla yaş ile dudaklarımı büzüp ona baktım. Gülümseyerek yanıma doğru bir iki adım attı, ellerimi tuttu. Ben sessizce gözümün yaşı ile onu izlerken beni çekti. Yatağın ayak ucuna oturdu ve önümde oturdu. Ben hala ona bakarken pantalonunun cebinden bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı. "Ya Umut..." dedim elimle yüzümü kapatıp. "Güzelim az daha sabret bitiyor!" dedi gülerek. Yüzümü açıp derin bir nefes aldım ve gözlerimi silip kağıdı elime aldım.

"Umut'undan Zeynep'ine..." kağıdın üzerinde yazanı görünce başımı tekrardan Umut'a çevirdim. "Ya ama sen beni ağlamaktan bayıltacaksın.." dedim sessizce. Elimi tuttu ve öptü, "Hadi... Oku..." demesi ile derin bir nefes alıp kağıdı açtım. Sesli bir şekilde yazanı okumaya başladım. "Sevgili sevgilim, önümüzde upuzun bir yol var. Görüyor musun? Ben, sen ve küçük kızımız el ele tutuşmuş yürüyoruz. Attığın her adım solmuş yapraklarımı hayata döndürüyor. Küçük bir tebessümün bile bir hayat. Hatta gözyaşın bile, benim ve kızın için. Bu koskocaman evrende hepimiz bir yıldızız aslında. Küçük bir nokta olarak gelip son ışığımızı etrafa yayarak büyüyoruz ve ölüyoruz. Anneni ve babanı çok erken kaybettin, biliyorum. Ama bunu hatırlayıp üzülmeni istemiyorum, bunu hatırlayıp gülümsemeni istiyorum. Çünkü annenin ve babanın istediği gibi mutlu olmayı hak ediyorsun ve bu hayat sana o mutluluğu verecek. Ama hayattan önce ben ve kızın sana bu mutluluğu vermeye hazır. Kızın biraz geç kalacak, daha yolda. Ama ben sana yarın sabah vermeye hazırım.. Nazım Hikmet demiş ki; 'Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş... Ama sen gitme, ben cahil kalayım...'" kağıttan başımı kaldırıp ona baktığım sıra cebinden çıkardığı siyah kutuya kaydı gözlerim.

Ben kendimi ağlamama hapsetmiş onu izlerken elimi tuttu, "benimle yarın sabah evlenip Zeynep Yılmaz olur musun Zeynep Acar?" diye sordu sessizce. Gözlerine bakarak başımı aşağı yukarı salladım, "olurum." diye fısıldadım ellerimle gözlerimi silip. Tebessüm ederek kutunun kapağını açtığımda mor renginde gümüş bir yüzüktü, hayatımda gördüğüm en güzel yüzük olabilirdi. "Sana inanamıyorum..." dedim ve kollarımı boynuna dolayıp tabiri caizse üzerine atladım. O gülerek yere düşerken ben kendimi geriye çekip ardı ardına defalarca yanaklarını öptüm.

"Tamam! Dur!" dedi gülerek. Gözlerim ağlamaktan acımaya başlarken ben gülümseyerek ona baktım. Diğer eli ile gözlerimi sildi, "yüzüğünü taksan mı?" diye sorması ile başımı onaylarcasına salladım. Beraber düştüğümüz yerden kalktık. Ben onun tek bacağında otururken sağ elimi tuttu ve dünyanın en güzel yüzüğü diyebileceğim yüzüğü yüzük parmağımdan geçirdi. "Çok yakıştı." dedi başını kaldırıp. Gözlerim dolu dolu ona baktım. "Şu kocaman hayattaki en değerli varlığım sensin, biliyorsun değil mi?" dedim sessizce. Onun da gözleri dolarken elimi tuttu ve öptü, "sende benim, biliyorsun diye tahmin ediyorum." demesi ile gülümseyerek başımı aşağı yukarı salladım. Gözlerimi kapattım ve başımı boynuna yaslayıp derin bir nefes aldım.

Aşk, dünyanın en iyi duygularından ilk üçe girer. Bence aşk acısı çektiği zaman bile insan sevebilmeli. Aşk sonuçta, birinin nefesini kendinize hayat belirlemek. Tamam belki öyle pat diye verilebilecek bir karar değil ama verdiğinizde öyle huzurlu, güvende, mutlu hissediyor ki insan. Yaşamak için bir sebep değil, yüzlerce sebebi oluyor insanın. Aşkı sevin, aşkın acısı da kendiside çok güzel...

<><><>
Selamlar canlarımmm!
Bölümü oylayıp, yorum bırakmayı unutmayınn! Sizleri seviyorum ve kocaman kocaman öpüyorumm😽🤍

Bu Yolun Sonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin