8.Bölüm

21 4 0
                                    

Yıkadığım bardakları tersinden bırakırken kapının açılma sesi dükkanın içinden duyulunca ellerimi beze sildim ve mutfaktan dışarı çıktım. " Merhaba, hoşgeldiniz." dedim içeri girip. Etrafta kimse yoktu. Havada kararmıştı. Kaşlarımı çatıp vitrinin arkasından masalara doğru baktım. "Merhaba?" dedim bir kez daha. Hâlâ ses yoktu. Arkamdaki dolaptan elime tavayı aldım. "Kimse var mı?" dedim titreyen sesim ile içeri doğru bir adım atmaya hazırlanırken. Ses gelmeyince derin bir nefes aldım ve içeri doğru bir adım attım.

"Sürpriz!" yanımdan gelen ses ile korkuyla çığlık atıp kafasına tavayı geçirdim. "Aah!" ardına gelen ses ile elinde bir tane gül ile acı ile elini başına bastırmış Umut'u görmem ile tava elimden düşüp gitti. "Umut! Ne yapıyorsun!" dedim korkuyla. Sinirle bana baktı ve elinde bir kitap birde gül ile "sürpriz!" diye bağırdı daha çok sinirle. Kendimden utanarak elim ile ağzıma bastırdım. " Ya ben çok özür dilerim! Çok çok özür dilerim!" dedim ve ne yapacağımı bilemeyerek ona baktım. " Gel gel buz koyalım!" dedim ve kolundan tutup onu mutfağa soktum.

Buzdolabından bir buz aldım ve havluya sarıp yanına geldim. " Ya sen niye öyle bir anda çıkıyorsun ki ben altıma yapayım diye mi!" dedim hafifçe başına bastırırken. "Ah! Yavaş Zeynep yavaş!" dedi acıyla. " Ya çok özür dilerim Umur! Bak böyle olmaz bir hastaneye gidelim olur mu?" dedim. Sinirle başını kaldırdı. "Tamam gitmeyelim, ama bağırma." dedim sessizce elim başında utanarak.

"Tamam ver şunu, kolun ağrıyacak." dedi buzu almak için elimi tuttuğunda. Göz göze geldiğimiz an utanarak elimi geriye çektim. Tezgaha sırtını yasladı. "Sen niye geldin ki?" diye sordum masadaki gül ve kitaba bakarken. "Sana kitabı getireceğimi söylemiştim. Yolda yürürken bir teyze tutturdu al gül diye bende aldım öyle bir tane elimde kaldı." dedi sessizce. Gülümsedim ve gülü elime aldım. "Çok güzelmiş ama." dedim başımı kaldırıp gözlerine bakıp. Gözlerime doğru gülümsedi. "Sen daha güzelsin." dedi sessizce. Benim duymadığımı düşünüyor gibi bakıyordu gözlerime. "Öyle miyim?" dedim sessizce. Kaşlarını çatıp bana baktı.

"Ne?" dedi. Gülerek arkamı döndüm ve bir çay bardağının yarısına kadar içme suyu doldurup gülü içine bıraktım. "Teşekkür ederim yinede." dedim sessizce. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. İlk gözlerine sonra başına baktım. Bir anda gelen gülme isteği ile başımı eğip gülümsedim.

"Bak gülüyor birde ya!" dedi sinirle gülerek. Elimle ağzımı kapatıp kaşımın altından ona baktım. "Ya Zeynep ya!" dedi gözlerime bakarak. "Tamam tamam!" dedim gülmeye devam ederken tam karşısına oturduğum sıra. "Allah'ım ya bak hâlâ gülüyor! Ah kafam!" dedi sinirle. Gözlerimi kaldırıp elimi ağzımdan çektim "Tamam tamam ya özür dilerim!" dedim gülerek. Üfleyerek arkasına yaslandı, "beynim dondu zaten bu burda hala gülüyor!" dedi sinirle. Gülerek konuyu kapatmak istercesine derin bir nefes aldım.

"Tamam sustum! Şimdi bakalım kitabımıza." dedim konuyu değiştirerek elime kitabı alırken. Başını bana doğru çevirip elimde tuttuğum kitaba baktı. Bir anda gözlerimi gözlerine çevirdim. "Bana hala kızgın mısın?" diye sordum. "Çok." dedi sessizce. Gülümseyerek gözlerimi devirdim ve kitaba baktım.

Elimle "Kayıp Zamanın İzinde" yazısının üstünden geçtim. Rastgele bir sayfa açtım. Altı çizili bir bölüm vardı. "Buranın altını çizmişsin." dedim sessizce sayfanın ve yazı sitilinin güzelliğine bakarak. "Ha evet, arada altını çizdiğim şeyler var. Tabi seni rahatsız ederse-" derken sözünü kesip gözlerinin içine baktım. "Yo etmez, aksine.." dedim ve konuyu kapatmak istercesine bir nefes alıp yazanı okumaya başladım. "Bazen her şeyin bitmiş gibi göründüğü bir anda, bizi kurtarabilecek bir uyarı gelir; hiçbir yere açılmayan bütün kapıları çalmışken, yüz yıl boyunca nafile aradığımız, istediğimiz yere açılan yegane kapıya bilmeden çarparız ve kapı açılır." dedim sözün güzelliğine hayran kalmış bir şekilde.

Gözlerimi kaldırıp Umut'a baktığım sıra başından buzu indirmiş gözlerimin en içine bakıyordu. Öyle bakması yüzümü kızartmaya yeterken derin bir nefes aldım. Başımı eğip öylesine sayfaları karıştırırken bir yerin daha çizili olduğunu görüp durdum. Sayfayı açtım ve derin bir nefes aldım. "Peki hayatı önemsemeyeceksek, neyi önemseyeceğiz? Hayat yüce Tanrının asla iki kere bağışlamadığı tek nimettir." dedim sessizce. Gözlerimin dolduğunu hissettiğim an kitabın kapağını kapattım ve geriye doğru yaslandım.

O an soyutlandım dünyadan. Umut'un orada olmasını unuttum ve kucağıma birleştirdiğim ellerime baktım. Gözlerim havuza dönmek üzereyken saçlarım yüzümü kapatıyordu. Akan bir damla yaş elimi ıslattığı an tekrardan hayata dönmüşüm gibi başımı kaldırdım. Umut'un gözlerime baktığını hissettiğim an ellerimle gözlerimi sildim ve telaşla ayağa kalktım. "Ben...ben ben sana bir merhem vereyim." dedim ve mutfak dolabının çekmecesini açtım.

"Zeynep, iyi misin?" dedi Umut arkamdan ayağa kalkarken. Dolabın kapağını kapatıp oturduğum yerden ayağa kalktım. "Bu...burada yok." dedim ve dolabın kapağını açtım. " Zeynep sakin ol, merheme filan ihtiyacım yok benim şuan. Zeynep!" Umut başımda beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben öyle bir haldeydim ki size anlatamam. "Umut ben...ben şimdi gi...gideyim. Evden getir...eyim. S..sen burada bekle." dedim kapıya doğru yönelirken.

Umut iki kolumdan tutup başımı gözlerine çevirdiğimde dondum kaldım. "Zeynep! Sakin ol! Bak bak gözlerime bak! İyi misin!" dedi. Gözlerimin en içine bakıp kendimi tutmadım ve ayaklarımın ucuna çıkıp kollarımı Umut'un  boynuna dolayıp burnumu omzuna gömdüm. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. "B...ben bilseydim. Bilseydim....bilseydim keşke. Önemli ol...olurdu. A...ama bilemedim ben." dedim titreyen sesimle.

Umut saçlarımı sevip "sakin ol, tamam mı geçti. Sakin ol. Ben buradayım, eğer bir şeyden korkuyorsan bana söyleyebilirsin. Ben seni ne iyi yapacaksa buradayım. Eğer korkuyorsan şuan güvendesin, benim kollarımda güvendesin." dedi sessizce saçlarımı sevip. Hüngür hüngür ağlamaya devam ederken burnumu çektim. Başımı geriye çektim. Yanaklarımı sevip gözlerime baktı. Gözlerimden yaşlar süzülürken anlını anlıma yasladı. Sessizce, " ben...ben çok özledim. Çok özledim Umut, çok." dedim hıçkırıklarım dudaklarımdan dökülürken.

"Geçti, geçti." dedi sessizce. Başımı göğsüne yasladım ve kollarımı bellerine dolayıp hüngür hüngür ağlamaya devam ettim.

"Umut." dedim sessizce ağlamaya devam ederken. Saçlarımı sevip "söyle Zeynep." dedi sessizce. Titrek bir nefes aldım ve başımı göğsünden kaldırmadan "bana Gönül şarkısını söyler misin?" dedim sessizce. Gülümsediğini anladığım saçlarımı sevip derin bir nefes aldı. "Bunca yıl herkesten kaçtın en sonunda buldun sandın." diye söze girdi. Güzel sesi kulaklarımda yankılanırken titrek bir nefes alıp devam etti. "Ansızın içini açtın yapma dedim yaptın gönül." dedi sessizce. Hüngür hüngür ağlayıp Umut'un kokusu burnumda, sesi kulaklarımdaydı.

"Gözleri senden uzaktı farkedilmez bir tuzaktı. Sana böylesi yasaktı yapma dedim yaptın gönül." diye devam etti. "O bir yolcu sen bir hancı gördüğün en son yalancı. İçindeki derin sancı gitmez dedim kaldı gönül. Sen istedin ben dinledim senden ayrı olmaz dedim. En sonunda bende sevdim şimdi beni kurtar gönül."

<><><>
Ya ben bu bölümü çok sevdim🥺 siz beğendiniz mi? Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum! Öptüm💕

Bu Yolun Sonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin