Güzel Zhan gözyaşlarını karların üzerinde bıraka bıraka bahçeyi turlarken babasını korkutup onu buraya çağıran canavarla karşılaşmak istiyordu.Onunla konuşmak, ondan samimi bir özür dilemek ve babası buradan ayrılmadan hemen ona yetişmek, yuvasına dönmek istiyordu. Katılaşmış paltosunun koluyla yüzünü hızlıca sildiğinde ağzından fırlayan hıçkırık şatonun sütunları arasında çınlamıştı.
Burnunu çekip etrafına göz atarken sessizliğin ortasını bölen bir taklama sesi duyduğunda hemen arkasında kalan merdivene döndü.
Küçük, hayli küçük olan bir mumluk az önceki boş basamaktayken üzerinde kar tanesi dahi yoktu. İki yanda yanan mumları soğuğa rağmen sönmezken titreye titreye o tarafa adımladı.
"K-kim var o-orada?"
Merdivenleri tek tek çıkıp mumluğun olduğu basamağın bir altında durduğunda gözlerini büyük giriş kapısına götürdü. Hafif, çok küçük bir aralık vardı. Kafasını eğip hâlâ yanmakta olan mumluğu elleri arasına alıp kalan basamakları çıkarken üşümüş ellerini minik ateşin etrafında ısıtmaya çalışıyordu.
Nihayet koca şatonun salonu gözler önüne serildiğinde elindeki mumluğu uzun masanın üzerine bıraktı. Bu kocaman yerdeki tek ses kaynağı ise harıl harıl yanan şömineden gelen odunların çıtırtısıydı.
"Kimse yok mu?"
Salonun ortasında etrafa dönerek bakınan Güzel Zhan, bir fısıltı duymuş gibi olduğunda hemen arkasını döndü. Bir kahve fincanı ve bir çaydanlık az önce bıraktığı mumluğun yanındayken mumluğu bıraktığı yerde onların olmadığını çok net hatırlıyordu.
"N-ne oluyor?"
Masadan uzaklaşıp geriye doğru adımlarken ardından tekrar duyduğu fısıltılar ile bu defa arkasına hızla dönmüş, konuşma sesleri çıkartan şeyi bulmak amacıyla gözleri ile her yeri aramaya başlamıştı.
Dibinde duran, ayak ile ölçülse iki adımlık yerde duran minik ayaklı saati gördüğünde gözleri kocaman oldu ve ayakları otomatik olarak ondan bir-iki adım geriledi. Açıkçası olanlara anlam veremezken korkusu ağzında atan kalbinden belli oluyordu.
"Neredeyim b-ben böyle? Y-yaratıklar.."
Fısıltısını kendisi bile zar zor duyarken bir sesin, 'Bence artık saklanmayalım.' demesini işitirken kollarını kendisine sarılıp etrafında dönerek o sesin kaynağını bulmaya çalıştı bu defa.
"Efendim, korkmayın."
Hemen yan tarafında bulunan saatten duyduğu ses ile sıçrayıp yere düşerken, iki basamağı ile adım atmaya çalışan ve artık gözleri belli olan saati görünce çığlık attı.
"AAAAAAAAAAAA! SEN NESİN B-BÖYLE?!"
Saat tıpkı bir insanmışcasına yüzünü gerip buruştururken ona yaklaşıyor, o ise ayakları ile bedenini geriye doğru sürüklüyordu.
"Biz sadece-"
Saatin konuşmasını kesen ve şatonun salonunu soğutan bir rüzgar etkisini hissettirdiğinde, hemen arkasında bir varlık hissetti Güzel Zhan, ve bir de kulaklarını dolduran korkutucu ses.
"Evime hoşgeldin."
一•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]
Fanfiction❝Beni çok mu çirkin buluyorsun?❞ ❝Evet fakat benim için önemli olan kalp güzelliğidir.❞ ×Wang Yibo & Xiao Zhan.