Üşüyen iki beden gülüşerek şatoya giriş yaptığında hizmetkârlar onlar için şömineye odunlar atıp sıcak çikolata hazırlamışlardı.Salonda birer bardak içtikten sonra Zhan kütüphaneye gitmek istediğini söylediğinde Yibo'yu da otomatik bir şekilde peşinde bulmuştu.
Ona artık güvendiğini biliyordu ve araları eskisine nazaran daha iyiydi.
Onun adını öğrendiği için bir yandan daha mutluyken ona adı ile seslenebilmek, Zhan'a çok güzel hissettiriyordu. Salondayken ilk kez canavarın ismini kullanan Zhan şaşkınlıklara sebep olmuş, hatta fincanların birisi bu şaşkınlıkla yere düşüp kırılmıştı.
Zhan ise korkup o fincanı tekrar birleştirmek için eğilse de fincan kendiliğinden bir araya toplanarak koca gözlerini yeniden ona dikmiş, bu da onu şaşkınca gülümsetmişti.
Utanmış bir şekilde kütüphaneye girdiklerinde Yibo ondan en uzak köşeye ilerleyip masanın üzerindeki kalın kitabı tekrar açarak okumaya başlamış, Zhan'a gözlerini bir daha değdirmemişti.
Zhan onun bu hareketlerine içten bir gülümseme ile omuz silkerken eline aldığı ilk şiir kitabına göz attı ve sayfaları karıştırırken masanın kenarına kalçasını yasladı.
Bazı sayfalardaki dizelerin altı koyu kırmızı bir renk ile çizilmişti ve kitapların kenarlarında hiçbir kırışıklık belirtisi yoktu. Bu ona 'Demek Yibo kitapları seviyor.' diye düşündürürken yan tarafındaki sıcak çikolatasından bir yudum aldı.
"Hey, Yibo. Ben bir şey buldum, bakalım sevecek misin."
Onun dikkatini çektiğini gördüğünde tekrardan güzel bir gülümseme bıraktı ve elindeki kitapla birlikte ona doğru ilerledi.
"Yitip gidiyor dünya yumunca gözlerimi;
Ve doğuyor yeniden gözlerimi açınca.
(Ben kafamın içinde kurdum sanırım seni.)
Dans ederek gidiyor yıldızlar kızıl – mavi,
Acımasız karanlık ilerliyor dört nala;
Yitip gidiyor dünya yumunca gözlerimi.
Düşledim yatağına büyüyle çektiğini
Delice şakıyarak öptüğünü çılgınca.
(Ben kafamın içinde kurdum sanırım seni.)"
Gözlerini kitaptan ayırıp Yibo'ya bakan güzel Zhan, onun en içinde küçücük bir gül olduğuna inanırken Yibo elindeki kitabı alıp karıştırarak tekrardan ona döndü.
"Ben sizi sevdim: belki bu sevda.
Kalbimde sönmedi, kaldı izi;
Bu bir hüzne yol açmasın asla,
Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.
Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,
Öyle candan, öyle içtenlikli, ki
Başkası da öyle sevsin yürekten."
Zhan bu ezbere bildiği şiirin yazarını söylemek üzere dudaklarını araladığında Yibo kitabı masaya sertçe bırakmıştı. Gözlerinden okunan üzüntüyle yerine tekrar oturduğunda Zhan omuzlarını düşürdü.
Sessiz ortam onu gererken Yibo az önce okuduğu kitaba geri dönmüştü. Yüz ifadesi hâlâ aynıydı.
"Güzel efendim, efendimiz! Aynanız sizi çağırıyor!"
Bay duvar saatinin sesi büyük kütüphaneyi sardığında ikisi de şaşırmıştı. Az önce olanlar yaşanmamış gibi birbirine bakan Güzel ve Çirkin hızlıca kütüphaneden ayrıldılar ve aynanın olduğu odaya hızla ilerlediler.
Etrafa beyaz bir ışık yayan ayna odaya girdikleri andan itibaren sönerek kendini önceki hâline çevirmiş, ardından Zhan'ın ona dokunmasıyla üzerinde bir görüntü belirmişti.
Bu görüntüdeki kişi ise, Zhan'ın gidişinden sonra soğuk yüzünden hastalık kapan kaptandan başkası değildi.
一•
1. şiir, Yorgo Seferis.
2. şiir, Alexander Puşkin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]
Fanfiction❝Beni çok mu çirkin buluyorsun?❞ ❝Evet fakat benim için önemli olan kalp güzelliğidir.❞ ×Wang Yibo & Xiao Zhan.