11| Teklif.

764 123 24
                                    


Büyülenmiş gibi etrafına bakarken buraya kaçıncı gelişi olduğunu saymayıp her defasında aynı tepkiyi vermekten yorulmamıştı.

Canavarın aşırı nazik ya da aşırı küstah hâlleri onu sinir ettiğinde burası ona kaçış yolu gibi geliyordu ve her defasında yeni bir kitaba başlamak onu rahatlatıp gevşetiyordu.

Bu şatoya hapsolalı yaklaşık iki ay olmuştu. İstediği her an babasını sihirli aynadan görebiliyordu ve bu iki ayda canavar ve güzel Zhan birbirine fazlasıyla alışmıştı. Şatodaki görevliler ile canavardan daha iyi anlaşsa da birkaç gündür onlardan uzak durmak için kütüphaneye kaçıyordu.

Canavarların duyguları olduğunu, onların ağlayabileceğini düşünmezdi.

Bir gün yine kütüphaneye gideceği anda uzun koridorda çınlayan hıçkırık ve ağlama sesleri onu canavarın odasının önünde durdurmuştu.

Ona bir şey oldu sanarak içeriye izinsiz girmesi canavarın da onun kadar şaşırmasına sebep olmuştu. Ağlama sesleri kadar canavarın ağlaması da gerçekti.

Yoğun kahverengi gözleri parıl parıldı ve güzel Zhan ondan korkmayarak dibine kadar yaklaşmış, yaratığın tüylü yanağına düşmüş gözyaşını baş parmağı ile silmişti.

Bu hareketleri fazla cesurken onu durduran şey, çanavarın ona durup dururken evlenme teklifi etmesiydi. Kendisi de canavar kadar tuhaf hissediyordu çünkü daha önce kimse ona evlenme teklifi etmemişti.

"Beni çok mu çirkin buluyorsun?" demişti canavar, güzel Zhan ise elini onun tüylü yanağında gezdirerek kafasını iki yana sallamış ve tatlı tatlı gülümseyerek gamzelerini belli etmişti.

"Evet fakat benim için önemli olan kalp güzelliğidir." diye karşılık verirken canavar donmuş, hızlıca ayaklanarak onun yüzünü tüylü elleriyle sarmıştı.

"Bu evet demek mi?" diye sorduğunda ise Zhan üzgün bir şekilde kafasını iki yana sallamıştı.

"Üzgünüm."

Oysa o cevabını verdikten sonra dünya üzerinde hiç kimse canavar kadar üzgün olamazdı.

Gözlerindeki yaşlar tekrar yanaklarını bulurken onun odadan gitmesi için bağırmış ve etrafı tekrardan dağıtmaya başlamıştı.

Güzel Zhan onun bu hâline üzülerek odadan çıktıktan sonra kendisini tekrardan kütüphanede bulmuştu. Kitaplar onun sırdaşıydı ve onu mutlu ediyorlardı.

Oturduğu masada uykusu gelene kadar kitap okurken nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde uyuyakalmış, sabah ise gözünü odasında açmıştı.

Bu yaklaşık birkaç gündür böyle devam ediyordu ve canavarı özlemişti. Bunun normal olmadığını kendisine söylese de onunla güldüğü ve normal bir arkadaş gibi eğlendiği zamanlar gözünün önüne gelerek onu mutlu ediyordu.

'Hayır, bu normal.' diyerek bu defa kütüphaneden erken ayrılmış, alt kattaki geniş salona inerek bay duvar saatinden kendisine ve canavara birer kahve istemişti.

Salonun en ucunda canavar, camın önünde dikilerek dışarıdaki kar yağışını sessizce ve dalgınca izliyordu.

"Hey, kahve getirdim."

"Teşekkür ederim. Dışarıya çıkmak ister misin?"

Onun bu nazik düşüncesine heves ile kafa sallarken buraya geldiğinden beridir dışarıya hiç çıkmadığını düşünüyordu. Çünkü ilk zamanlar canavar ona hiç güvenmiyordu, şimdi ise aradaki buzların eridiğini söyleyebilirdi.

Canavarın yanına yaklaşıp pencerenin pervazına yaslandığında kupasını mermere bıraktı ve canavara bıraktı.

"Kahvelerimizi içtikten sonra dışarıya çıkalım."

一•

Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin