Canavarın nefesini ensesinde hissederken dudaklarını dişledi ve titreyen elleri ile gözlerinin altını sildi.Salondan başka bir yeri bilmediği için arkasında kalan canavarın yönlendirmesi ile çoktan iki kat çıkmışlardı. Canavar ona güvenmediği ve kaçmasını istemediği için arkasından onu takip ediyordu.
Merdivenler, tablolar, trabzanlar canavarın varlığını hissettiği anda onunla konuşmaya başlayıp hürmetler göstererek iyi günler diliyorlardı.
"Sağdaki oda."
Canavarın sesi onu korkuttuğunda titredi ve derince soluklanmaya başladı. Kafasını hafifçe yana çevirip göz ucuyla gözlerini kendisinden çekmeyen canavarın yüzüne baktı. Yaptığı ona daha çok korku saldığında elini hızlıca kapının kulbuna atıp çevirdi.
İçeriye girdiklerinde tam karşı duvarda durarak ikisini de yan yana gösteren aynayla göz göze geldiler. Canavarın eli bilinçsiz bir şekilde kendi yüzüne giderken gözleri çoktan güzel Zhan'ın yüzüne çıkmıştı.
"Sana bir şey sorabilir miyim? Ama bana doğruyu söyleyeceksin, yalan söylersen seni öldürürüm."
Güzel Zhan, canavarın ona ne soracağını merak ettiği için korkusunu arkasına saklayıp aynadan canavara kafa salladı.
"Yalan söylemem, bu zamana kadar hiç söylemedim."
Canavar kafasını bir umutla yan tarafındaki güzele çevirdiğinde aynısını o da yaptı.
"Ben.. Çok mu çirkinim?"
"Evet."
Gecikmesiz gelen cevap canavarın içindeki son birkaç umuttan bir tanesini daha öldürdüğünde, gözlerindeki siniri Güzel Zhan'ın görmemesi için kafasını eğdi.
"Peki, yalan söylemediğin için seni öldürmeyeceğim."
Güzel Zhan korktuğu şeyin gerçekleşmeyeceğini anladığında gülümsemesine engel olamamıştı. Buna şahit olan canavar ise gözlerini ondan kaçırıp büyük bedenini aynanın önüne kadar getirdi.
Elini aynaya değdirip birkaç değişik sözcük söyledikten sonra ise Zhan'ın babası ve iki ablası aynada belirmişti.
"Babacığım, ablalarım!"
Haykırış ile aynanın önünde çöken güzel Zhan hıçkırarak ağlamaya başladığında canavar büyük sandalyesine oturdu.
Aynada gördükleri kadarıyla babası ve ablaları Zhan'ın eski odasındaydı.
Ablalarından birisi yatağın üzerindeki çarşafları kaldırıp kendi toz pembe çarşafını sererken zerre üzüntü duymuyor gibiydi.
Güzel Zhan, bunları gördükten sonra onları özlemenin ve onlar için ağlamanın aptalca olduğunu fark etmişti.
"Ne çabuk unuttunuz beni ablalarım?"
Canavar güzel çocuğun ağlayarak aynada babasına dokunmasına ses çıkartmazken pahalı pakeye düşen gözyaşlarının sesini bu kadar net duyabildiği için kendisinden bir kez daha nefret etmişti.
"Bu kadar yeter. Böyle ağlarsan hasta olursun ve ben hasta olmanı istemiyorum. Bay duvar saati sana odanı gösterecek, lütfen eşyalarını yerleştir ve benimle kahvaltı etmek için salona gel."
Canavar üzüntülü bir şekilde konuşup odayı terk ettiğinde Zhan yarım saat boyunca dalgınca yeri izleyen babasını izledi.
Yarım saatin sonuna doğru ayna kararırken kızarmış gözlerinin ne kadar rezalet göründüğünü fark etti ve yavaşça ayağa kalktı.
Canavarın huyuna gidersem belki beni serbest bırakır diye düşünerek kapının önünde onu bekleyen duvar saatiyle yeni odasına ilerlemeye başladı.
一•
Hey sen, evet, bunu okuyan.
Sen çok özel ve güzelsin. Seni seviyorum ve her zaman en iyisini hak ediyorsun.
Umarım seni mutlu edebilmişimdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]
Fanfiction❝Beni çok mu çirkin buluyorsun?❞ ❝Evet fakat benim için önemli olan kalp güzelliğidir.❞ ×Wang Yibo & Xiao Zhan.