1| Gül.

2.3K 157 135
                                    


Yaşlı adam çalan telefona ilerledi ve eline alarak kulağına götürdü.

"Alo?"

"Kaptan! Gemi kayboldu! Herkes kayıp, her şey gitti!"

Kaptan duyduğu şey ile titrek bir nefes çekti içine.

Sonra da karşıdan ses gelmemesi üzerine, titreyen ellerinin arasındaki telefonu yerine bıraktı.

Her şeyi bitmişti. Tek ganimeti, ekmek tekneleri olan gemi batmıştı.

Belki de uçsuz bucaksız denizde herhangi bir yere savrulmuştu..

Çareyi ağlarken aklına gelen kasabadaki yıllardır adım atmadığı eve gitti.

O ev çocuklarının ve kendinin son şansıydı.

°°°

"Baba cidden! Zhan neden yapmıyor ki bunu?!"

Zhan kız kardeşinin yakındığı şeye göz attı ve hafif, tatlı bir gülümseme vererek ona doğru ilerledi.

"Çünkü bütün işi zaten o yapıyor. Neden sizin kıyafetlerinizi de o taşısın ki?"

Babası sakalını sıvazlayarak kızlarının yanına ilerleyeceği sırada, Zhan iki ablasının zorla taşıdığı bavulu aldı ve zorlansa da küçük eve götürmeye başladı.

"Benim için sorun değil baba."

Kaptan tek oğlunun arkasından özlemle gülümserken, gözleri doldu.

Annesine benzeyen tek çocuktu o.

Cömert, sürekli gülümseyip dudağının altındaki ben ile bütün dertleri unutturan, hiçbir işten hayıflanmayan.

Annesi ne ise Zhan da o'ydu.

Babası özlem ile at arabasındaki son eşyayı da alarak eve yürüdü ve gözden kayboldu.

At arabasındaki iki kız kardeş de bu kasabanın insanlarını çekiştiriyordu.


°°°


Zhan elindeki kitabın okuduğu sayfasını çevirdikten sonra heyecan ile kaldığı yerden ederken gülümsedi.

Yan tarafındaki odada ablaları elbise kavgası yaparken, o burada oturup kitap okuyordu.

Onun ablaları ile hiçbir benzer yanı yoktu.

Ablaları her şeyden yakınırlar, her şeyi sürekli ayaklarına isterlerdi.

Zhan ise bu konuda bir defa bile 'yorgunum' demeden her şeyi ayaklarına sererdi.

Kitabın diğer sayfasına geçtiği anda, küçük salonda olan telefonun sesi bütün evi inletti.

Zhan çıt dahi çıkartmadan kitabını kaldığı yerden tutarak ters bir şekilde yatağına koydu ve salona gitti.

Telefonun susmadan çınlayan sesi kulaklarını acıtsa da, kaş dahi çatmamıştı.

Ne sanıyordu ki? Ablalarının umursayıp telefona cevap vereceğini mi?

Telefonu alacağı anda elinin üstünde bir el hissederek irkildi ve elini çekti.

Babası telefon sesini duyduğu gibi odun kırmayı bırakıp eve koşmuş ve telefonun başına gelene kadar nefesini tutmuştu.

Bir anda elini telefona attığında ise oğlunun korkmuş olmasına sadece kıkırdamıştı.

Zhan da bu duruma kıkırdayıp, babasının sürekli susmayan bu telefona ne cevap vereceğini beklemeye başladı.

"Alo?"

"Kaptan? Kayıp gemiden birinin limana geldiğini duydum. Hemen limana gelmen gerekiyor!"

Kaptan duyduğu sevindirici haber ile yavaş yavaş gülümsedi ve gözlerini ona merakla bakan oğluna çevirdi.

"Geliyorum! Hemen geliyorum!"

°°°


"Evlatlarım, lütfen kendinize iyi bakın. Aklım sizde kalacak, ben gelene kadar iyi olun."

Kaptan çocuklarına tek tek sarılırken bir yandan da öpüyordu.

Kalbi haberlerin doğru olabileceği düşüncesi ile atmaktan yorgunca atıyordu fakat üstünde hâlâ bir heyecan vardı.

"Sen de kendine dikkat et babacığım."

Zhan babasının sıcak kollarının arasına girerken, ablalarının ona attığı kınayıcı bakışları göremiyordu.

"Söyleyin bakalım. Geri dönerken size ne hediye getireyim?"

Kaptan düşünceli çıkan sesi ile ortaya bir cümle fırlattığında, iki kız kardeş hemen babalarının kolları arasına girip yanaklarını öpmeye başlamışlardı.

"Mücevherler!"

"Elbiseler!"

"Ayakkabılar!"

Kaptan kızlarının bu isteklerine küçük bir gülümseme verirken, karşısında ona aynı şekilde gülümseyen ve bir şey istediğini duymadığı oğluna baktı.

"Ya sen oğlum, ne istersin?"

Zhan babasının bu sorusu karşısında ne diyeceğini bilememişti.

Ne isteyebilirdi ki? Zaten durumları belliydi, fakat babası her zaman onları el üstünde tutmayı beceriyordu.

Hiçbir şeyden mahrum olmadığını düşündüğü için omuz silkti ve gülümsedi.

"Teşekkür ederim baba, ama bir şey istemiyorum."

Babası, Zhan'ın neler düşündüğünü gözlerinden okurken gülümseyip kızlarının arasından çıktı ve oğlunun yanına giderek onu sardı.

"Hadi oğlum, sen de bir şey iste."

Zhan babasının bu isteğine karşı koyamayacağını düşündüğünde dudaklarını şişirip düşünmeye başladı.

Ne isteyebilirdi?

Kitap istese zarar etmiş olurdu. Çünkü kitaplar dudak uçuklatıcı derecede pahalılardı.

O an aklına güzel bir fikir geldi.

"Gül," Babası Zhan'ın ne demek istediğini anlamak için eğilip yüzüne baktı.

"Gül?"

Zhan gülümsedi ve başını salladı.

"Evet, kitabımın arasına koymam için bir gül."

Babası Zhan'ın bu isteğine kafa sallayıp çocuklarını son bir kez daha öptü ve atının üstünde yerini aldı.

"Kendinize iyi bakın çocuklar, sizi seviyorum."







一•

Merhaba, YiZhan'a uyacağını ve tam oturacağını düşündüğümden yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

Güzel Ve Çirkin [YiZhan Ver. ✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin