Yayımlama tarihi: 12 Şubat 2021
14:00~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bekleyişler sokağından topladım tüm parçalarımı ve hepsini bir sandığa koyup kalbimin en ücra köşesine gömdüm.Beklenen gelmeyecekti artık anlamıştım. Beklenen dönmeyecekti....
Artık bir anneydim. Günümün nerdeyse tamamı yavrumla geçiyordu. Önceden de yazdığım gibi yalnızlığıma arkadaş ve bu fırtınalı hayatta bana en güzel yoldaş olmuştu.
Ne derdim kalmıştı ne tasam. Rüzgâr'ın beni önemsemeyişleri ,eve geç gelmeleri , sürekli arkadaşlarıyla vakit geçirmesi artık eskisi gibi üzmüyordu. Üzülecek olsam yavrumun küçük bir gülücüğü silip süpürüyordu hemen hüznümü. Bende gülümsüyordum ve unutuveriyordum hemen.
Bütün hayatım evladım olmuştu adeta. Artık hiç mi hiç yalnız hissetmiyordum kendimi.
Oğlum dört yaşına basınca yarım bıraktığım okuluma devam etmeye karar verdim. Enes büyümüştü artık. Rahatlıkla okuluma devam edebilirdim. Okulda olduğum zamanlarda Kumru Annem ilgilenecekti. Açıkçası içim el vermiyordu oğlumu arkamda bırakıp okula gitmeye. Ama hayaliyle yanıp tutuştuğum bir meslek vardı. Öğretmenlik. Hayalime şu da eklenmişti uzun bir süredir. Evladımın gurur duyacağı bir anne, bir öğretmen olmak...
O gün kaydımı yenilemek için okula gittiğimde beklemediğim bir durum yaşadım. Okulun girişinde herkesin içinde bayılmıştım bir anda. Ambulans çağırılmış ve hastaneye kaldırılmıştım. Kendime geldiğimde hastanedeydim. Baş ucumda abim ve Rahmi Amca ile Kumru Annem vardı. Uyandığımı görünce sevinmişlerdi. Az sonra doktor gelmişti.
"Doktor bey. Kardeşimin nesi var?" diye sormuştu abim.
"Kardeşiniz gayet iyi. Sadece bol bol istirahat etmesi gerekiyor."
"Bak abi görüyor musun boşuna telaş yapmışsınız."
"Kızım her gün bayılmıyorsun. Herhalde telaşlanacağız."
Ardından doktora dönmüştü.
"Gerçekten önemli bir şey yok değil mi doktor bey?"
"Bir şey yokmuş işte abi." diyerek doğrulmuştum.
Kumru Annem ve Rahmi Baba bana dönmüş."Dur kızım ne hemen ayaklanıyorsun." demişlerdi.
"Annem! İyiyim ben. Hadi evimize dönelim."
Ben bunu deyince doktor hemen söze girmişti. Gülümseyerek:
"Bir şey daha var Neva Hanım."
"Gebesiniz. Bundan sonra daha çok dikkat etmeniz gerek. Kan değerleriniz oldukça düşük. Beslenmenize dikkat etmeniz icap ediyor. Size iki ilaç da yazdım. Bunları düzenli kullanın. Bir ay sonra mutlaka gelmelisiniz. Kan değerlerinize tekrar bakmam gerekecek." diyerek hem yanaklarımın kızarmasına hem de şaşırmama neden olmuştu.
Benim aksime herkes bu haberle coşmuş, kocaman gülümsemişlerdi. Sadece kan değerlerimin düşük olması biraz üzmüştü onları o kadar.
"Ben kızımı ellerimle beslerim doktor bey evladım."
Bunu söyleyen Kumru Annem'in gözleri nemlenmişti bile. İkinci torunu geliyordu. Rahmi Babam ve Fatih Abim hakeza. Peki ben?
İnanın ne hissettiğimi bilmiyorum. Sevinç, korku, endişe, heyecan ve daha tanımlayamadığım birçok duygu. Ama genel anlamda mutlu hissediyordum. İkinci çocukla ilgilenip Enes'i ihmal etme kaygısı biraz ağır basmıştı çünkü. Ama sonrasında hemen geçti bu korku. Çünkü yavaş yavaş ailemiz büyüyordu. Üstelik Enes'im abi oluyordu. Eminim Fatih dayısı gibi çok iyi bir abi ve arkadaş olacaktı kardeşine. Bundan şüphem yoktu.İkinci bebek haberine en çok sevinen kesinlikle Enes olmuştu. Yanıltmamıştı beni. Eee oyun arkadaşı geliyordu. Sevinmez miydi? Rüzgar'ı sorduğunuzu tahmin edebiliyorum. Bayıldığımda evi aramışlar. Rahmi Babamlar hastaneye gelirken onu aramışlar ancak şehirden 10 kilometre uzaklıkta bir evi müşteriye gösteriyormuş. "Siz gidin. Nasıl olsa siz yanındasınız." diyerek gelmemiş. Bunu sonrasında Kumru Annem Rahmi Babam'a söylenirken duymuştum.
"Bu oğlan iyice zıvanadan çıktı bey. Çok ihmal ediyor eşini, ailesini. Karın hastanede gel, diyoruz. Bize siz gidin ben gelemem, diyor. Neymiş müşteriye ev göstermekle meşgulmüş. Ne olacak bu oğlanın hali bey. Ne zaman nasihat edecek olsam kaçıyor benden. Bu oğlan gittikçe daha çok uzaklaşıyor evinden , bizlerden. Geç saate kadar dışarılarda bey bu oğlan. Çocuğu olur evinde oturur belki, dedim ama yok . Durmuyor evinde. Bu oğlanın hali ne olacak bey? Aklı ne zaman başına gelecek."
"Farkındayım hanım. Farkındayım da dinletemiyorum ki sözümü. "Evlen dediniz evlendim işte. Torunda verdik size. Daha ne istiyorsunuz benden. Beni rahat bırakın." diyor da başka bir şey demiyor. Kocaman adam da dövülmez ki. Valla tekme tokat girişecektim nerdeyse son konuşmamızda. O uysal söz dinleyen oğlan gitmiş yerine başka biri gelmiş sanki. Kızcağız sesini çıkarmıyorda. Ah garibim kim bilir ne çok üzülüyordur. Yine de şikayet etmiyor. Bizim oğlan eşşeğin teki. Kıymetini hiç bilmiyor gül gibi kızın. Başını çok duvara vuracak ama o zaman da korkarım iş işten geçecek."
Duyduklarım birer gözyaşı damlası olmuş, yanaklarımdan süzülerek keskin bir bıçak edası ile yüreğime saplanıvermişti. Yüreğim kan revan içinde hemen aşağıya inmiştim. Yıllar önce sorduğum sorunun cevabı işte şimdi tüm çıplaklığıyla çalınmıştı kulağıma. Yüreğimin ortasında derin bir sızı oluvermişti bu gerçek. Bu benim için sadece bir varsayımdan ibaretti önceleri. İnanmak istemediğim bir varsayım. Ama şimdi kendi kulaklarımla bu varsaydığım şeyin tamamen gerçek olduğunu duymuştum. Gerçeklerle yüz yüzeydim.
Evet gerçeklerle yüz yüze gelmiştim. Lakin artık geri dönülmesi zor görünen bir yoldaydım. İkinci çocuğumuzu taşıyordum karnımda. O an duyduklarımla ilk yatak odasına koşmuş ve yatağın altındaki valizimi çıkarıp yatağın üstüne koymuştum. Aklım başımdan gitmiş sadece ağlıyordum. Benim ve Enes'in kıyafetlerini birer ikişer içine atmıştım. O an eve dönüp terketmek istemiştim Rüzgar'ı. Kapıda belirmişti bir anda Enes. Ağladığımı görmüş hemen yanıma sokulmuştu. Bana diktiği mahzun bakışlar, yanaklarıma dokundurduğu minik elleriyle gözyaşlarımı silmeye çalışması ve "Anne ağlama!" deyişleri...
"Nereye gidiyoruz?" diye sormaları.
Ardından:"Dedem beni lunaparka götürecekti ama. Bugün gitmesek olmaz mı anneciğim?"
Gözyaşlarımın yaktığı gözlerim onun o masumiyetin simgesi olan gözlerinde asılı kalmış derinliklere dalmıştı.
"Sahi çocuklarımız vardı artık değil mi?" diye düşündüm bir an. Biri 4 yaşlarında diğeri ise daha karnımda. Bu aileyi darmadağın etmeye hakkım yoktu. Abim ve babaannem geldi gözümün önüne. Mutlu olduğumu sanıyorlardı. Bu yüzden onlar da mutluydu. Şimdi tüm mutsuzluğumu, acımı kusup onları perişan edemezdim. Ya Rahmi Babam ve Kumru Annem...
Onları nasıl bırakırdım. Öz kızları gibi benimsemiş sahiplenmişlerdi beni. Şimdi arkamı dönüp giderek onları yüz üstü bırakamazdım. En çok da evlatlarımı darmadağın olmuş , çatısı eksik bir yuvada büyütemezdim. Bir evin çatısıydı anne ve baba. Onlar ayrıldı mı yok olup giderdi aile. Herkes bir tarafa savrulurdu sonbahar yaprakları misali. Bunu yapamazdım. O yüzden gözyaşlarımı silip kendimi toplamaya çalışıp yola devam etmeye karar verdim. En çokta evlatlarım için yürümeye karar verdim ve o gün, evet o gün Rüzgar'da savrulmayı bıraktım. Bundan sonra sadece evlatlarım olacaktı. Onlar için yaşayacak onlar için arşınlayacaktım tüm yolları. Bekleyişler sokağından topladım tüm parçalarımı ve hepsini bir sandığa koyup kalbimin en ücra köşesine gömdüm o gün. Beklenen gelmeyecekti artık anlamıştım. Beklenen dönmeyecekti yüzünü bana... Sevmeyecekti işte...••••••••••••••••
Sona doğru yaklaşıyoruz:)
Bölümle ilgili yorumları alayım lütfen:)
Hikayeyi sevdiyseniz arkadaşlarınızı da davet ederseniz mutlu olurum.
25 ŞUBAT'ta finalde buluşmak dileğiyle. Hayırla kalın❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİHEN (Tamamlandı)
Teen Fiction~Tamamlandı~ Bekleyişler durağında yılları geçen bir kadındı Neva. Rüzgar'a kapılmış yaprak misali kendisini sadece ona bırakmıştı. Rüzgar nereye savursa oraya akıyordu. Sahi bir yaprak ne kadar dayanırdı ki kendisinden bihaber olan bir Rüzgar'a. N...